“Tarih sadece sürekli değişimin değil, aynı zamanda ve devamlı olarak imkânsız ve beklenmeyenlerin gerçekleşmesinin hikayesidir.” Sözüyle bir zoru başaran bilge kral diye anılan bir yiğit devlet adamı geçti bu dünyadan. Avrupa’nın tam ortasında dillere destan direnişiyle bütün insanlığa ibret olan ve İslam Dünyası’nda bir meşalenin fitilini ateşleyen bu güçlü ve saygın insan Aliya İzzetbegoviç olarak tarihe ismini kazıttırdı. Bir başka sözünde; “Tarihi Allah yazar biz sadece nerede duracağımıza karar veririz” deyişiyle durduğu yeri göstererek yılgınlık göstermeden bütün şer güçlere karşı inanılmaz bir direniş ortaya koymuştur. Onun şanlı direnişi sayesinde bugün Bosna halkı hür bir şekilde devletlerinin şemsiyesi altında varlıklarını sürdürüyor.
8 Ağustos 1925 tarihinde Bosna-Hersek’in Bosanski Şamats kasabasında Müslüman bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Aliya İzzetbegoviç geleneksel İslami değerleri tanıyarak öğrenerek büyüdü. Ailesi son Osmanlı birliklerinin Sırbistan’dan çekilmesinin ardından 1868 yılında Bosna Vilayetine taşınan Belgradlı eski bir aristokrat Izet-beg Jahić'in soyundan gelen seçkin ama fakir bir aileydi. Ancak bütün bunların ötesinde sağlam bir duruşu vardı ailesinin. O da bu sağlam duruşun içinde güçlü bir ahlak sahibi olmakla birlikte çok iyi bir dini terbiye de aldı. Hayatının akışında geldiği noktanın temelinde ailesinden aldığı bu eğitim ve terbiye büyük rol oynamıştır.
Eğitim hayatına Saraybosna’da başlayan Aliya İzzetbegoviç, çok genç yaşta edebiyat ve felsefeye ilgi duymaya başladı. Saraybosna’daki eğitim hayatı, onun düşünce yapısının oluşumunda temel taş oldu. Genç yaşında katıldığı Genç Müslümanlar Cemiyeti de İslami birikimine ciddi katkı veren bir yapı olmuştur. Bu sebeple çok genç yaşlarda Batı felsefesi ve İslam düşüncesini derinlemesine incelemeye başladı. Her an aktif hayatın içinde bulunan Aliya İzzetbegoviç, gençlik yıllarından bu yana okumalar yapan biri. Onun bu okumaları ve araştırmaları sonraki yıllarda kaleme aldığı eserlerde ve siyasi hayatında belirleyici olmuş onun düşünce yapısının oluşmasına da katkı sunmuştur.
Aldığı İslami terbiye 1930’larda Bosna’daki siyasi ve sosyal ortamın içinde onun dünya görüşünü şekillendi. Böylece Yugoslavya’nın sosyalist rejimine her daim muhalefet eden bir kimlik içinde oldu. Orta ve lise eğitimi sonrasında eğitimine hukuk alanında devam etmeyi düşündüğü için Saraybosna Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırdı ve hukuk okudu. Üniversite yılları, şüphesiz onun siyasi ve entelektüel kariyerinde önemli bir dönüm noktası oldu. Üniversite dönemdeki arkadaş çevresi ve okuduğu eserler onun birikimine daha çok şey katmasını sağladı. Çocukluk dönemlerinde içinde olan lider olma aşkı üniversite yıllarında daha da perçinleşti.
Aliya İzzetbegoviç’in gençlik yılları, II. Dünya Savaşı’nın karmaşası ve belirsizliği içinde geçti. Savaşın patlak verdiği 1939 yılında henüz 14 yaşındaydı. 1941 yılında Genç Müslümanların kurulmasına öncülük etti ve bu yapının içinde yer aldı. 1944 yılının ortalarında Sırp kralcı Çetnikler tarafından gözaltına alındı, ancak 1914'te kırk Sırp rehinenin serbest bırakılmasında büyükbabasının gösterdiği yararlılık göz önünde bundurularak serbest bırakıldı. II. Dünya Savaşı’nın ardından Yugoslav komünistleri tarafından tekrar tutuklandı ve bu sefer mahkûm edildi. Nazilerle iş birliği yaptığı öne sürülerek üç yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hapisten çıktıktan sonra da kendi ifadesiyle 18 yaşından bu yana tanıştığı kızla evlenerek dünya evine girmiş oldu.
13 Ocak 1946'da II. Dünya Savaşı’nın ardından Yugoslavya yeniden bağımsızlığına kavuştu ve Yugoslavya’da Josip Broz Tito liderliğinde bir komünist rejim kuruldu. İslami düşünce içinde olan Aliya İzzetbegoviç için bu dönem yeni bir mücadele dönemi oldu. Bu dönemde kendisi gibi düşünenler ile bir arada oldu ve sürekli bir çıkış noktası bulabilmek için fikir teatisinde bulundular. Müslüman kimliğin korunması için gösterdiği çabalar sonucunda birikimlerini kitaplaştırarak 1970 yılında “İslam Deklarasyonu” adlı eseri yayınlandı. Bu eseri, Yugoslavya’da büyük tepkilere neden oldu. 1970’lerin sonlarında ve 1980’lerin başlarında İslami kimliğin ve değerlerin korunması yönündeki çalışmaları ve Genç Müslümanlar hareketi gibi gruplarla ilişkileri, Yugoslavya komünist rejimi tarafından tehdit olarak görüldü. 1983 yılında “Saraybosna Süreci” olarak bilinen davada, Aliya İzzetbegoviç ve beraberindeki kişiler “İslamcı faaliyetlerde bulunmak” suçlamasıyla yargılandılar. Bu yargılama da Aliya İzzetbegoviç 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Uluslararası kamuoyunun ve insan hakları örgütlerinin baskısı sonucunda 1988 yılında serbest bırakıldı.
1990’lı yıllara gelindiğinde Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyet içinde bir bağımsızlık hareketi baş gösterdi. Özerk cumhuriyetler birbiri ardından bağımsızlıklarını ilan etmeye başladığı bir süreçte Bosna-Hersek de 1 Mart 1992'de gerçekleştirdiği referandum sonrasında bağımsızlığını ilan etti. Aynı yıl Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı konseyinin ilk başkanı olan Aliya İzzetbegoviç 1996 yılına kadar bu görevi yürüttükten sonra 2000 yılına kadar Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı üyesi oldu. Bu arada Bosna’da 1992’de etnik gruplar arasında başlayan savaş 3 yıl sürdü. Avrupa’nın göbeğinde gerçekleşen kanlı savaşta resmen bir katliam gerçekleştirildi ve soykırım yapıldı. Müslüman halkların canı hiç sayılarak göz göre göre ölüme sürüklendiler. Kanlı Savaşın bitiminden sonra da Bosna’nın lideri olarak dimdik ayakta kalan, stratejik başarısı ile önemli bir zafere imza atan Aliya İzzetbegoviç, Demokratik Eylem Partisi'nin de kurucusu ve ilk başkanıydı.
İmanlı, inançlı, ahlaklı bir kişiliğe ve kimliğe sahip biri olarak, insana ve insan hayatına büyük değer vermiştir. Bilge bir devlet adamı kimliğiyle de yalnızca siyasi veya idari yönüyle değil aynı zamanda fikirleri ve düşünce yönüyle de belleklere kazınmış bir kişiliktir. Entelektüel düşünce yapısı ile insanın özgürlüğünü ve yaşama hakkını tavizsiz savunan bir kişiliği olmuştur. Bunun göstergesi de kaleme aldığı derinlikli eseri “Köle Olmayacağız” dır. İnsanın bir şeye inanması ve o inanç doğrultusunda hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Aliya İzzetbegoviç’i güçlü kılan sağlam imanı ve o imanının gereği olarak da hür ve bağımsız yaşamak gerektiği düşüncesiyle özgürlükleri sonuna kadar savunmasıdır.
Aliya İzzetbegoviç hayatının büyük bir bölümünü okumaya adamıştır. Özellikle tarih, felsefe ve edebiyat kitapları okumuş, Bergson, Spengler, Hermann Hesse, Jean Paul Sartre, Albert Camus, Franz Kafka, Fyodor Dostoyevski, Lev Tolstoy, Gorki, Puşkin, Victor Hugo, Balzac, Emile Zola, Aristoteles, Platon, Hegel, Nietzsche, Machiavelli, Friedrich Engels, Karl Marx, Max Weber, İbn-i Sina, İmam Gazali, Katip Çelebi, İbn-i Haldun, Sadi Şirazi ve Cemaleddin Afgani gibi batının ve doğunun önde gelen yazarlarının eserlerinin büyük çoğunu okuyarak bilgi derinliğini ve düşünce ufkunu genişletmiştir. Bu düşünce insanı benliğindeki derinlik ile İslam Manifestosu, İslam Deklarasyonu ve İslamî Yeniden Doğuşun Sorunları, Doğu ve Batı Arasında İslam, Tarihe Tanıklığım, Özgürlüğe Kaçışım, Zindandan Notlar, Konuşmalar ve Köle Olmayacağız adlı eserlerini geride bırakarak hala dünya insanlığını ışığıyla, düşünce yapısıyla aydınlatmaya devam ediyor.
19 Ekim 1923’te vefat eden Aliya İzzetbegoviç dünyaya her zaman bilgi ve hikmet penceresinden bakmayı bilmiştir. “Biz ölüyoruz ama onlar da kazanmıyorlar” diyen bilge kralın tarihe bomba etkisi yapan şu sözüyle yazımı tamamlıyorum.
“Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”
Yorum Yazın :Misafir