Hiç şüphesiz toplumlar kendi kültürel değerlerine, kültürel miraslarına sahip çıktıkları müddetçe ayakta kalırlar. Bu kültürel miraslar yaşatıldığı sürece milletler arası ortamlarda varlıklarını daha bir sağlam şekilde sürdürebilirler. Bizim tarihimize baktığımızda sayısız kültürel değerle karşılaşırız. Bu değerlerden birisi de Akhisarlı Şeyh İsa ve onun memleketi Akhisar’a dönüşünü sembolize eden Çağlak festivalidir.
Bizim medeniyetimiz incelendiğinde tarihte derin izler bırakmış ve bu izlerin etkilerinin hala devam ettiği olaylar ve kişilerle doludur. Bu kişilerden biri de Ahmet Yesevi, Hz. Mevlâna, Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Veli, Şeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba) vs. gibi Anadolu’yu mayalayan tasavvuf geleneği içinde yoğrulan, bütün kaygısı halkın selameti ve istikameti olan 16. Asır da yaşamış Anadolu ereni Akhisarlı bir alim Şeyh İsa’dır.
Saruhan Bey 1313 yılında Manisa'yı Bizans'ın elinden aldıktan sonra buraya yerleşmeleri için Anadolu içlerinden aileler getirtir. Bu aileler arasında yer alan ve Sivas yöresinden gelip Akhisar'a yerleşen Taşgununoğulları namında soylu bir aile de yer almaktaydı. Taşgunoğulları ailesinin İlyas Şüca adında bir oğulları olur. İyi bir tasavvuf eğitimi alan İlyas Şüca, İnci Hanım ile evlenmiş ve bu evliliklerinden 1447 yılında dünyaya gelen oğulları İsa büyüyüp babası gibi tasavvuf eğitimi aldıktan sonra Akhisar’ın önemli bir değeri haline gelmiş ve ulaşabildiği bütün insanları irşad etmiştir. Bugün dahi hatırlanan bir hoşgörü abidesi mutasavvıf Şeyh İsa Efendi’nin tam adı; Şeyh İsa Mecdüddîn Akhisarî Saruhanî’dir.
Mecdüddîn İsa fıtraten kabiliyetli ve zeki biriydi. Eğitimine çok küçük yaşlarda babasından öğrendiği bilgiler ile başlamıştır. Çok iyi bir aile terbiyesi alan Şeyh İsa yedi yaşına geldiğinde Kur'an-ı Kerim’i ezberleyerek hafız olmuştur. Bu süre zarfında eğitimine Akhisar’da devam etmiş daha sonra tahsil görmesi için ailesi tarafından Bursa'daki medreselere gönderilmiştir. Bursa medreselerinde çok iyi bir eğitim alan Şeyh İsa yirmi dört yaşına geldiğinde tahsilini tamamlayıp icazetini (diploma) alır ve memleketi Akhisar’a geri döner. Bu arada uzun süren seyahatlere çıkan Şeyh İsa gittiği yerlerde görüştüğü alim ve velilerden istifade ederek kendisini geliştirmiştir. Konya, Sivas, Musul, Hemedan, Bedahşan, Bağdat, Halep, Şam, Trakya, Mısır üzerinden Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvereye gitmiş ve buralarda birçok alimle görüşmeler yapmış her birinden çok kıymetli ilimler öğrenmiştir. Şam'da Muhammed Bedahşanî hazretlerinin sohbetinde bulunup onun engin ve derin ilminden istifade etmiştir. Ayrıca seyahati sırasında Dicle kenarında bir köyde Baba Ahmed isminde bir zatın üç ay kadar sohbetinde ve hizmetinde bulunup ondan da çok önemli ilimler öğrenmiştir. Bu seyahatlerini tamamlayıp tekrar memleketi Akhisar'a dönünce tasavvufta yetişmek arzusuna kapılarak o dönemde Alaşehir'de bulunan Hacı Bayram Veli Hazretleri’nin talebelerinden Canullah Efendinin sohbetlerine katılmıştır. İki sene boyunca Canullah Efendinin hizmetinde bulunduktan sonra kendisinden icazet alarak 1470 yılında tekrar memleketi Akhisar'a dönüp burada irşad vazifesini sürdürmüştür.
Şeyh İsa Akhisar'da insanları irşad ederken bir gün Hacı Bayram Veli Hazretlerinin damadı olup Manisa'da metfun bulunan kardeşlerinin kabir ziyaretine gelen Eşrefoğlu Rumi kendisini ziyaret eder. Eşrefoğlu Rumi, tasavvufun Bayramiyye postnişinde oturan Şeyh İsa'yı ziyaretinde kendisinin ilim yönünden yetersiz olduğunu anlar ve ona Kayseri'ye giderek bir müddet orada Şeyh Kasım'dan ilim tahsil etmesini tavsiye eder. Bunun üzerine Kayseri’ye giden Şeyh İsa orada Akşemseddin’in halifesi İbrahim Tennûri’nin oğlu olan Bayramiyye şeyhi, Şeyh Kasım’dan ders alarak eksikliklerini tamamlar. Artık iyice pişen ve olgunlaşan Şeyh İsa 1476 yılında Simav-Gölcük-Demirci-Gördes-Kayacık-Dağdere-K.Hasköy üzerinden tekrar memleketi Akhisar’a geri döner. Bu dönüşü Akhisar halkı arasında büyük sevinçle karşılanır. Adeta ortalık bayram yerine döner. Şeyh İsa'nın Akhisar'a dönüşü üzerine Garkın (Çağlak Deresi) denilen yerde yaklaşık iki hafta süren bir karşılama töreni yapılmıştır. İşte Şeyh İsa'nın Akhisar'a dönüş sevinci, o gün bugündür yaklaşık 550 yıldır Çağlak Festivali adı altında günümüze kadar kutlana gelmektedir. Türkiye’nin en köklü festivalleri arasında yer alan ve aynı zamanda Unesco’nun Somut Olmayan Kültürel Miras listesinde yer alan Akhisar Çağlak Festivali her yıl mayıs ayının son haftasına doğru 22 Mayıs’ta başlayan bir dizi etkinlikler ile kutlanmaktadır.
Şeyh İsa Efendi Ehl-i sünnet itikadının ve doğru din bilgilerinin yayılması için çok büyük hizmetlerde bulunmuş ve birbirinden kıymetli talebeler yetiştirmiştir. Bir ara Celali isyanları sebebiyle Akhisar’dan ayrılıp Anadolu’nun farklı yerlerinde irşadını sürdüren Şey İsa talebelerine ve sevenlerine muhakkak ilim ve sanat öğrenmelerini tavsiye etmiştir. İlim ve sanat öğrenen başkalarının minneti altına girmez minnetsiz yaşar diye ifade ederek herkesi ilme teşvik etmiştir. Yaşadığı dönemde yetiştirdiği talebelerini insanları irşad etmeleri için çeşitli memleketlere göndermiştir. Hatta öyle ki bazı talebelerini çok farklı bölgelere göndermiştir. Bunlardan birisi de Baba Ahmed Mağribi ismindeki talebesidir. Onu ilimde ve tasavvufta yetiştirdikten sonra Endülüs'e göndermiştir. Çok iyi yetiştirdiği oğlu İlyas Efendi de kendisinden sonra postu yöneten halifesi olmuştur.
Ölümünden sonra oğlu İlyas tarafından derlenen Menakıbnamesinde anlattığı bir olay şöyle gerçekleşmiştir. “Bir gece rüyasında; "Kalk yola çık" diye bir ses duyan Şeyh İsa, bu işaret üzerine kalkıp yanına birkaç dervişi de alarak çarşıya doğru yürür. Çarşıda Çanakkale yoluyla Trakya'ya gitmekte olan bir kervan görürler. Bu kervana katılıp yola çıkarlar. Malkara kasabasına varınca vaktiyle Bursa'da ders aldığı, kendisinden ilim öğrendiği bir hocasının oralı olduğunu hatırlayıp ziyaretine gitmek ister. Arayıp sorar ve evini bulur. Bu hocası bir haftadır hasta yatmakta ve son anlarını yaşamakta idi. Kendisine şöyle vasiyette bulunur: "Vefat edince cenaze yıkanması ve namazın kılınması vazifesini talebem Şeyh İsa yapsın." İçeri girince vefat etmek üzere olan hocası gözlerini açıp; "Evladım İsa nerede kaldın, bir haftadan beri seni bekliyorum" der ve helalleşip ruhunu teslim eder. Şeyh İsa da hocasının vasiyetini yerine getirerek defin işlemlerini yapar.
Ömrünün önemli bir kısmını tasavvufi irşad ve bu irşad için yolculuklar yapıp türlü meşakkatlere katlanan Şeyh İsa Efendi 1531 yılında hicri Zilkade ayının 11’inde perşembe günü zeval vaktinde vefat etmiştir. Oğlu İlyas Çelebi kendi eliyle yıkayıp, vasiyeti üzerine Akhisar’daki evine defnedilmiştir. Vefatından 3 yıl sonra da kabrinin olduğu yere türbe ve cami yapılmıştır. Türbesi, Akhisar’da kendi adıyla anılan Şeyh İsa camii bahçesindedir. Türbesinin bulunduğu mahalleye de Şeyh İsa Mahallesi adı verilmiştir.
Cifir ilminde zirve kabul edilen Şeyh İsa aynı zamanda iyi bir sosyolog ve psikolog olarak kendisini kabul ettirmiş, Bayramiye Tarikatının İsevi kolunun da piri olmuştur. Pek çok kişiye hilafet vermiş olan Şeyh İsa geride herhangi bir eser bırakmamıştır. Ancak Şeyh İsa ile ilgili menkıbeler oğlu İlyas tarafından bir araya getirilmiştir. Bu menakıbname “Akhisarlı Şeyh İsa Menakıbnamesi” olarak Ramazan Muslu ve Sezai Küçük tarafından yayına hazırlanmış ve önce Aşiyan Yayınları arasından daha sonra da sadeleştirilerek, 2010 yılında dönemin Akhisar Belediye başkanı Salih Hızlı tarafından Akhisar Belediyesi Kültür Yayınları olarak basılarak yayın hayatına kazandırılmıştır. Memleketimizin bir değeri olan Şeyh İsa’yı rahmet ve minnetle anıyorum.
Yorum Yazın :Misafir