Nasıl Bir eğitim bekliyoruz ya da arıyoruz. Bu soruyu yıllardır herkes soruyor cevap bulunabiliyor mu? Hiç sanmıyorum. Belki de önümüzde ömrümüz yettiğince de bu soruyu sormaya devam edeceğiz gibi geliyor. Uzun zamandır ta İstanbul İl Mili Eğitim Müdür Yardımcılığı döneminden bu yana tanıdığım ve kıymet verdiğim dadaşların diyarı Erzurumlu Mustafa Altınsoy hocam da aynı soruyu sorarak “Nasıl Bir Eğitim?” adlı bir kitap yazmış.
Memleketim şehzadeler şehri Manisa’da İl Milli Eğitim Müdürlüğü yaptığı dönemde şehrimize farkındalık katarak çok güzel işlere imza attı. Bu sebeple kendisine müteşekkiriz. Manisa da iken her fırsatta kendisini ziyaret ederdim. Geçen hafta içinde emekli olduktan sonra eğitimdeki birikimlerini aktarma adına görev yaptığı bir özel eğitim kurumunda kendisine hayırlı olsun ziyaretinde bulundum. Yayın dünyasına kazandırdığı yeni yazdığı kitabını imzalı şekilde şahsıma hediye etti. En güzel hediye kitaptır düsturu ile aldım kabul ettim. Bir kitap kurdu olarak da bir soluk da okudum. Tabi konu ilgi alanımda olunca ve kitapta akıcı bir üslupla duru bir anlatımla yazıldığı için okurken beni kendine çekti ve iki gün gibi kısa sürede kitabı okudum. Hocama da kitabı okuyunca bir değerlendirme yazısı yazacağımı söylemiştim. Şimdi o yazıyı kaleme alıyorum.
Öncelikle genel manada kitap çok akıcı bir dil kullanılarak yazılmış. Kitabı okumaya ara vermek isteseniz de kitap sizi bırakmıyor. Hocam kitapta eğitimin bütün paydaşlarına değinerek genel değerlendirmelerde ve tekliflerde bulunmuş. Ama en dikkat çekici noktası ve eğitimin en önemli tarafı şüphesiz öğretmen yetiştirme kısmı. Öğretmen yetiştirme ile ilgili de çok önemli tespitleri olmuş hocamın. “Yeni Nesil Öğretmenler Neden Yetersiz?” başlığındaki tespitleri çok harika ve yerinde. Bu bölümde üstad Nurettin Topçu’dan şöyle bir alıntı yaparak meseleyi değerlendirmeye çalışmış. “Maarif demek, muallim (öğretmen9 demektir. Talebeyi işleyen, şekillendiren, terbiye eden, talim eden ve talim ettirendir. Bir ömür taşıyacağı ruhu veren kimsedir. Şahsiyetlerin manevi cephesine şekil verip istikametini belirleyen kişidir. Dünyanın en zor mesleği öğretmenlikte farklı zekâ ve özellikleri olan çocukları idare etmek, bir arada tutmak hem eğitici hem öğretici pozisyonunda onları motive etmek kolay iş değildir.”
Bütün toplumlar için en önemli mesele şüphesiz eğitim olmuştur. Bizim de hiçbir zaman değişmeyen, daima gündemde kalan ve güncel tutulmaya çalışılan meselemiz eğitimdir. Eğitim bir yandan insan yetiştirme yolu diğer yandan yarınları inşa etmenin yoludur. Bu sebeple hep söylene gelmiştir. Milletlerin ikbali için iki kudret lazım: “Marifet ve Fazilet.”
Üzülerek ifade etmek zorundayım ki; Türkiye’deki uzun yıllardır uygulana gelen mevcut eğitim sisteminden hem ebeveynler hem eğitimciler hem de eğitimin uygulayıcıları memnun değil. Bunu da zaman zaman dile getiriyorlar. Yap boz tahtası gibi her gelen bakan da eğitime bir çomak sokup bir şeyleri katıp karıştırıp sonra bana müsaade deyip kenara çekiliyor. Son 30 yıldır gelen bakanları şöyle bir incelediğimiz de her gelen kendi yoğurt yiyişine göre bir şeyler yapmaya çalışmış. Ancak şuna hiç rastlamadık gelen her bakan kendisinden önceki bakanın uyguladığı, yapmaya çalıştığı işleri devam ettirmedi. Her gelen sanki enkaz devir almış gibi yeni bir şeyler söylemeye ve yapmaya başladı. Buradan şunu anlıyoruz Türkiye uzun yıllar devam ettirebileceği bir eğitim sistemini bulabilmiş ve uygulamaya geçebilmiş değil. Deneme yanılma yoluyla doğru bir eğitim sistemi bulabilmek için çocuklar da denek olarak kullanılarak hala bir sistem inşa etmeye çalışıyor. Bu gidişle de daha çok bize uyacak bir sistemi aramaya devam edeceğiz gibi duruyor.
Mustafa Altınsoy işe can alıcı noktadan başlıyor. Ne müfredat ne süper star yeni okul binaları ne ücretsiz verilen ders kitapları ne de eğitime erişilebilirliğin kolaylığı. Elbette bunlarda önemli konular ama asıl önemlisi öğretmen. Eğer siz önce milyonlarca insanı eğitecek ve onları geleceğe hazırlayacak öğretmeni doğru yetiştiremezseniz, öğretmen toplum içinde bir rol model ve kanaat önderi olma konumuna getiremezseniz işi baştan doğru kurgulayamamışız demektir. Bugün eğitimde bocalayıp durmamızın temelinde öğretmen yetiştirememek geliyor. Mustafa hocamız burada çok önemli bir şeyin altını çiziyor ve şunu söylüyor: “Hayattaki en önemli şanslardan biri, ilkokulda iyi bir öğretmene rastlamaktır.” Eğer bir çocuğun geleceğini iyi inşa etmek istiyorsak iyi bir aile terbiyesinden sonra ilkokulda aileyi aratmayacak iyi bir öğretmenle onu buluşturmaya gayret etmeliyiz. Bu sebepledir ki ülkemizde yıllardır aileler ilkokulda öğretmen seçimi yapıyorlar. Her okulda karşımıza çıkan bu durum daha düne kadar bir başka sorunu da beraberinde getiriyordu. Okul idarecileri okulun en iyi öğretmenine çocuğunu kayıt ettirmek isteyen velilerden çok yüklü miktarda okula bağış parası talep ediyorlardı. Bu da bir yandan iyi öğretmenin piyasasını arttırırken diğer yandan veliye ciddi ek yük getiriyordu. Aynı zamanda da ailesinin durumu iyi olmayan ama çok zeki, kıvrak zekâ çocuklarında keşfedilmesine mâni oluyordu. Bir başka açıdan da okuldaki tırnak içinde ifade ediyorum kötü öğretmene de posalı ve defolu öğrenciler kalıyordu. Bu da işin ayrı üzücü tarafı. Ülkemizde okul kayıtlarını bakanlık direkt olarak sistem üzerinden yapıyor bu sene ilk defa ilkokullarda sınıf bazlı atama da yaptı. Bu iyi öğretmen kötü öğretmen muhabbetini ortadan kaldırmak için. Ne derece başarılı oldu bilemiyorum. Bunu zaman gösterecek ancak bunu da delen veliler ve okul idarecileri çıkacaktır elbette.
Nelson Mandela “Dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silah eğitimdir” sözüyle eğitimin önemine vurgu yapıyor. Eğitimdeki temel maksat ise gündelik durumları değil, insan yetiştirmeye samimiyetle niyet etmektir. Eğitim konusunun içi bir derya hangi yönünü anlatmaya çalışsak ciltler dolusu kitap olur. Konuyu daha fazla uzatmak istemiyorum. Eğitim konusunda nelerin yapılması gerektiğinin altını çizen ve çözümler sunan eğitimci Mustafa Altınsoy hocamın kitabını alıp okuyarak bu konu da bilgi sahibi olabilirsiniz. İşin gerçeği bu kitabı eğitimin uygulayıcıları, bakan ve bakan yardımcıları dahil bütün eğitimciler, eğitim yöneticileri, karar mekanizmaları ve siyasiler de okumaları gerekir.
Son söz Thomas Moore’den: “Eğitim, öğrenmenin, bilginin, verinin, gerçeklerin, becerilerin veya becerilerin yığılması değildir (bu eğitim veya öğretmedir) daha ziyade tohum olarak gizli olanı görünür kılmaktır.
Yorum Yazın :Misafir