Siyasetin duayeni, hocası, iktidarda olduğu dönemde denk bütçe yaparak tarihe geçen Prof. Dr. Necmeddin Erbakan her platformda ve her konuşmasında dile getirdiği bir slogan vardı. “Önce Ahlâk ve Maneviyat”. Ahlâk ve maneviyat yoksa geri kalan her şeyin boş olacağını vurgulayan Erbakan hocamızın ana hedefi bu ülkeyi doğru bir istikamete doğru yöneltmek idi. Bunun için var gücüyle çalışıyordu.
Kendisi gibi bu ülkeyi daha ileriye taşıyacak kuşakların yetişmesi içinde bir yapıya ihtiyacın var olduğu hep vurgulamaktaydı. İşte düşündüğü bu yapı, 1975’li yıllarda temeli atılan 12 Eylül sonrasında da bütün ülke sathına yayılan Milli Gençlik Vakfı’ndan başkası değildi. Prof. Dr. Necmeddin Erbakan hocamızın fikir önderliğinde kurulan Milli Gençlik Vakfı’nın misyonu milli ve manevi değerleri kuşanarak ahlâk abidesi, çalışkan ve ileriyi görebilen nesiller yetiştirmekti. Bu uğurda kolları sıvayan inançlı kadrolar hummalı bir şekilde bütün ülke sathını bu manevi dinamikleri kuşanacak gençleri yetiştirecek vakfın kuruluşuna kendilerini adamışlardı. Ben de bizzat memleketim Manisa ve ilçemiz Soma’da Milli Gençlik Vakfı’nın kuruluşunda ve kurulduktan sonra da her aşamasında çalışmalarında bulundum. 1990’lı yıllarda adeta bir okul, bir dergah gibi açılan vakıf binaları, yöneticilerinin Hz. Mevlana’nın “Gel ne olursan ol yine gel.” düsturuyla hareket etmesiyle bütün gençleri kuşatıp o kapıdan içeri girdikten sonra da gençlerin eğitimine çok hassas ölçülerde azami gayretler göstererek köküne, milli ve manevi değerlerimize bağlı, mazisini tanıyarak geleceğe yelken açmaları sağlanırdı. Özellikle hiç unutmuyorum, uzun yıllar Soma Milli Gençlik Vakfı başkanlığını yürüten Mustafa Ilgar ağabeyimiz geceli gündüzlü mücadele eder adeta gençler için saçını süpürge ederdi. Bugün şahsım dahil olmak üzere Soma’daki birçok gencin yetişmesinde rol oynayan bu ağabeyimizin hepimizde emeği ve izi var. Ondaki iman ve dirayet o dönemde hepimize sirayet etmişti. Sadece Manisa değil ülke sathında her yerde Milli Gençlik Vakfı’nın gençleri parmakla gösterilirdi. Üniversite yıllarında yine İstanbul’da MGV bünyesinde aldığımız eğitim istikametimizi çizmede bize çok büyük katkısı oldu. Yıllar içinde kendini gösteren MGV’de yetişen gençler toplum içinde örnek gösterilir oldular. Bu gençler öyle yetişiyordu ki, samimiydiler. Kendilerinden çok karşısındakileri düşünüyorlardı. Öyle bir ruh haliyle kuşanıyorlardı ki benliklerinden geçmiş her biri biz olduk edasıyla birbirini tamamlıyorlardı.
Bu arada eğitim sistemimiz çok çarpık ve yetersiz. Özellikle çocuklar manevi dinamiklerden yoksun yetişiyordu. Manevi değerler ile birlikte, geçmişimizdeki bizi biz yapan değerler ile tanışan gençler bu vakfın bünyesinde bulundukları zaman zarfında topluma faydalı insanlar olarak yetişiyorlardı. Refah Partisi’nin iktidara taşındığı dönemlerde de ülkeyi yönetecek kadroların başına gelen MGV bünyesinde yetişmiş genç ve dinamik kadrolar bir birinden kıymetli hizmetlere de imza attılar. Ancak ne hazindir ki 28 Şubat Post Modern Darbesiyle Refah Partisi ile birlikte MGV’de kapatıldı. Mal varlıklarına el konuldu. Milli ve manevi değerleri önceleyen, geçmişiyle barışık olarak gelecekte büyük hedeflere odaklanan gençlerin yetiştiği, kaynaştığı ve bir nefes olup tek yürek oldukları bu güzide mekanların tek tek kapısına kilit vuruldu. Aslında 28 Şubat’la birlikte sadece MGV’ler kapatılmış olmadı. Vatanını, ülkesini, milletini seven, manevi değerleri kuşanarak köküne sağlamca bağlı olan gençlerin de pimi çekilmiş oldu. 28 Şubat’la birlikte bu gençler başı boş bırakılarak maneviyattan yoksun sadece dünyaperest bir nesil yetişmesine sebep olundu.
Birkaç yıllık inkıtanın ardından inançlı insanlar, kendisini Allah yoluna adamış güzide bir topluluk boşluğu doldurmak ve daha fazla gençlerin manevi boşluğa itilmesine rıza gösteremeyenler 2002 yılında Anadolu gençlik Derneği (AGD)’ni kurdular. Yine aynı heyecan aynı iştiyak ile çalışmaya başladılar. Bugün ülkenin dört bir yanında şubeleri olan AGD’ler de 80’li, 90’lı yıllardaki samimiyet korunmaya gayret ediliyor. İlkokuldan başlamak üzere eğitimin bütün kademelerinde ve üniversitelerde eğitim gören gençleri kuşatarak hizmet vermeye çalışan AGD’nin en önemli özelliği, kendi kaynaklarıyla, kendisine gönül vermiş insanların kendilerine verdikleri destekler ile ayakta kalıyor olması, hizmetlerini bu minvalde yürütüyor olmasıdır. Yaklaşık 10 yaşlarından bu yana içinde bulunduğum bu yapı da bugün bile samimiyetin hiç eksilmediğine şahit oluyorum. Bunun en büyük nedeni de buralarda görev yapan insanların gönüllülük esasına göre hareket etmeleri ve maddi kaynağın ise hala gönüllülerin katkılarıyla sağlanıyor olması.
Bu arada 2004 yılında mahkemeler MGV’nin yeniden kurulmasına karar vermesi ve haklarının iade edilmiş olması da ayrı bir sevindirici durum olmuştur.
Çağımız STK çağı. Gençlerle ilgilenen birçok STK kurulmuş durumda. Ancak yaptığım gözlemlerde şuna şahit oluyorum. Bu kadar çok STK’nın varlığına rağmen hepsinin çalışmalarını üst üste ve alt alta bir araya getirsek bir avuç insanla hizmet vermeye çalışan bir MGV, bir AGD etmiyor. Bunu hiç düşündünüz mü? Bunun ana sebebi AGD’li gençlerde hala ilk kurulduğu yıllardaki samimiyette bir eksilme yok. Ana maya burada. Maya sağlam tabiri caizse. Yine hizmetlerin devamı için gerekli olan maddi kaynak devletten değil yine bir avuç gönüllü insanın yaptığı bağış ve katkılar ilke olmaktadır. İşin bu yönü çok önemli zira maya da haram para yok. Maya ya hak edilmeyen bir kuruş dahil edilmiyor. İşte bu yönüyle alkışlanacak bir kurum.
Eğer sizlerde MGV ve onun devamı pozisyonda olan AGD’nin milli ve manevi gençler yetiştirmesi yönündeki hizmetlerinde tuzumuz olsun diye düşünüyorsanız, gözünüzü kırpmadan destek olabilirsiniz. Buraya yapacağınız katkılar ülke gençliğinin hizmetine sunulacaktır. Bugün Yaz aylarında Yaz-Et etkinlikleri, okul sezonu da okullarda yaptıkları çalışmalar ile göz doldurmaya devam etmektedirler. Samimi havadan eksilen bir şey yok. Zira bu tezgahtan geçen insanlar hep şunu düşünür “ben” değil “biz” var. Hepimiz tek yumruk olmaz isek bir anlamı olmaz sağa sola savrulur gideriz diye düşünmektedirler. Daha doğrusu bu düşünceler ağabeyleri tarafından, büyükler tarafından genç dimağlara aşılanmaktadır.
Bugün modern dünya da koçluk sistemi diye tabir ettiğimiz bir rehberi örnek alma yönü, MGV ve AGD de kurulduğu ilk günden bu yana vardır. Büyükler küçüklere, kendinden sonra gelenlere her zaman rehber olmayı benimsemişler bu güzel haslet kurulduğundan bugüne devam etmektedir.
Yorum Yazın :Misafir