Geçtiğimiz gün Şehzadeler Belediye Başkanı Ömer Faruk Çelik’e “Başkanım kahve içme zamanı geldi galiba” diyerek bir mesaj attım. Başkan Çelik’te “Abi kahve içmenin zamanı geldi hatta geçiyor bile” diye cevap verdi.
Bu mesajlaşmamızın üzerinden birkaç gün geçmemişti ki telefonumda bir aramanın olduğunu gördüm. Arayan kişi görevini layıkıyla yapan, makama gelen vatandaşları güler yüzle karşılayan Özel Kalem Müdürü Semia Arman hanımefendiydi. Başkan Çelik’in kahveleri yudumlamak üzere bendenizi davet ettiğini söylemişti Müdüre Hanım. Yapılan bu davete icabet etmek için hiç zaman kaybetmeden Başkan Çelik’in makamına gittim. Başkan Çelik kahveleri söyler söylemez, daha önce İl Genel Meclisinde beraber çalıştığımız, Şehzadeler Belediyesinin Basın biriminde görevli Rıdvan Kamal kardeşimi elinde fotoğraf makinesi ile içeriye girdiğini gördüm. Rıdvan Kamal’a, “Hele kahvelerimiz gelsin” dememe kalmadan, beraberinde Özel Kalem Müdürü Semia Arman hanımefendi ile birlikte Belediyenin ikram biriminde görevli Bedirhan Korkmaz abimizi elinde pasta ile içeri girdiğini gördüm.
Başkan Çelik tarafından şahsıma yapılan sürpriz doğum günü kutlama faslı bittikten sonra bir kaç konuyu kendileri ile istişare ederek belediye den ayrıldık. Belediyeden ayrıldık derken aslında Başkan Çelik, bir programa katılmak üzere belediyeden ayrılmıştı. Bendeniz ise “Nazmi abi başkanımın ikram ettiği kahvesini yudumladın, benim de ikram edeceğim çayı yudumlamanı istiyorum” diyen Saruhanlı’nın Alibeyli beldesinde bir dönem Belediye Başkanlığı yapan şuan ise Başkan Çelik’in Danışmanlığını yapan Haşim Yener Bilir’in ikram edeceği çayı yudumlamak üzere belediyede kaldım.
Hoş sohbet eşliğinde çayımızı yudumlarken yazımızın başlığını da burada attım.
Zira Başkan Çelik’in Danışmanı Haşim Yener Bilir, Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde yaşadığı bir anısını paylaştı benimle.
Ve başladı anlatmaya…
“2009 Yerel seçimlerinde doğduğum ve büyüdüğüm yer olan Saruhanlı ilçemize bağlı Alibeyli beldemizde Belediye Başkanı seçilmiştim. Bir müddet sonra Belediyeler Birliğinin Antalya’da düzenlediği “Belediye Başkanının görevleri” konulu bir toplantıya katıldım. Toplantı öncesinde konuşmacılardan birisi “biraz sonra sizlere 1;5 dakikada 1;5 cümle ile belediye başkanının görevlerini anlatacağım” demişti. Biz de kendi kendimize “Belediye başkanının görevleri bu kadar kısa süre içerisinde yani 1;5 dakikada üstelikte 1;5 cümle ile nasıl anlatacak” diye konuşmaya başladık. Toplantı saati geldi ve salondaki yerimizi aldık. Belediye başkanın görevlerini anlatacak olan konuşmacı kürsüye çıktı ve yine daha önce söylediği gibi “arkadaşlar kronometrelerinizi sıfırlayın. Biraz önce dışarıda söylediğim gibi 1;5 dakikada 1;5 cümle ile belediye başkanının görevlerinin neler olduğunu anlatıp konuşmama son vereceğim. Dolayısıyla sizlerin de daha fazla zamanını almamış olacağım” dedi. Biz, saatlerimizin kronometrelerini sıfırladık. Büyük bir merakla ve heyecanla anlatmasını bekliyorduk.
Hazır mıyız arkadaşlar? Diye sordu konuşmacı. Bizde hep bir ağızdan “evet” diye cevap verdik.
Bizim verdiğimiz evet cevabından sonra konuşmacı;
“Arkadaşlar, Belediye Başkanının görevleri şunlardır. Hiçbir belediye Başkanı bu iş beni ilgilendirmiyor diyemez. Evet arkadaşlar aynen söz verdiğim gibi belediye başkanının görevlerini 1;5 dakikada 1;5 cümle ile özetlemiş bulundum.”diyerek kürsüden ayrıldı.
Belediye başkanlığı yapıyorsanız eğer her ne olursa olsun bu iş beni ilgilendirmiyor diyemeyeceğinizi anladım. Her ne iş olursa olsun ilgilenmek zorundasınız.”
Başkan Danışmanı Haşim Yener Bilir’in bu anısını dinledikten sonra bende, yıllar önce ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere gittiğim Ankara’da çok değer ve kıymet verdiğim bir dostuma gelen ziyaretçiler arasında bulunan eski Cumhurbaşkanlarımızdan merhum Süleyman Demirel’in Özel Kalem Müdürlüğünü yapmış bir kardeşimizin bana anlattığı bir anısını paylaştım.
Ankara’da tanıştığım Demirel’in Özel Kalem Müdürüne “Demirel neden bu kadar çok seviliyor?” diye sormuştum. Oda, “başımdan geçen bir olayı anlatayım sonra da neden çok sevildiğine siz karar verin.” demişti.
Başkan Daışmanı Yener ile paylaştığım anıyı gelin şimdi 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Özel Kalem Müdüründen dinleyelim;
"BULUN HACI MEHMET AĞAYI"
“Bir gün Çankaya köşkünün kapısına Kars’tan bir vatandaşımız gelmiş ve “ben baba ile görüşeceğim” demiş. Kapıda görevli arkadaşlarda Cumhurbaşkanının müsait olmadığını söyleseler de ısrarla görüşmek istediğini söylemiş. Arkadaşlar beni aradılar ve Karslı vatandaşımızın talebini ilettiler. Bende aynı şekilde Cumhurbaşkanımızın müsait olmadığını dolayısıyla da görüşmenin mümkün olmayacağını söyledim. Kapıda görevli arkadaşlarda benimle görüşme yaptıklarını söyleyince Karslı vatandaşımız “gidiyorum ama başınıza geleceklerden siz sorumlusunuz “diyerek Çankaya köşkünden ayrılmış.
Bir süre sonra da Cumhurbaşkanımız “Bugün kapıya kimler geldi” diye sordu bana. Bende Kars’tan hacı Mehmet amcanın geldiğini söyledim. Bunun üzerine Cumhurbaşkanımız “Hacı Mehmet ağayı al içeri.”dedi.
“Efendim” demeye dahi fırsat vermeyen Cumhurbaşkanımız sert bir ses tonuyla “hala daha karşımda ne duruyorsun duymadın mı alın hacı Mehmet ağayı içeriye.”dedi.
Sayın Cumhurbaşkanım zat-ı âlinizin programlarının çok yoğun olduğunu dolayısıyla da görüşmenin mümkün olmayacağını Hacı Mehmet amcaya ilettik, kendileri de köşkten ayrıldılar” dediğimde ise Cumhurbaşkanımız “Ankara’yı alt üst edeceksiniz Karslı Hacı Mehmet ağayı ne yapıp yapıp bulacaksınız. Hiçbir bir mazeret istemiyorum.”
Cumhurbaşkanımızın bu talimatından sonra devletimizin bütün imkânlarını seferber yaptık. Kars’a giden ne kadar otobüs firması varsa hepsini tek tek aradık. Ve sonun da Hacı Mehmet amcayı terminalde bulduk. Cumhurbaşkanımızın kendisi ile görüşmek istediğini söyledik. Söyledik söylemesine ama Hacı Mehmet amcanın gönlü-kalbi kırılmıştı bir kere. Sesiz bir şekilde bize bakan o anlam dolu bakışlarından anlıyorduk kırıldığını.
Hacı Mehmet amcaya bir kez daha Cumhurbaşkanımızın kendisi ile görüşmek istediğini söyleyince demesin mi “Ben vazgeçtim baba ile görüşmekten.”
O anda başımdan aşağı sıcak suların aktığını, kan ter içinde kaldığımı hissettim. Ne yapsak ne söylesek hep olumsuz cevap alıyorduk Hacı Mehmet amcadan.
Hacı amca bize kızgın ve kırgınsın biliyorum. Şayet sen bizimle gelmezsen eğer Cumhurbaşkanımız bizi kapı dışarı eder. Hadi bize acımıyorsun bari dünyaya gelecek yavrum için isteğimizi kabul et deyince Hacı amca şöyle dedi;
“Ne senin için ne de buradakiler için geri dönmüyorum. Sadece ve sadece dünyaya yeni gelecek o sabi yavrumuzun hatırı için Baba ile görüşmeyi kabul ediyorum.”
Hacı amcayı Cumhurbaşkanımız ile görüştürdük ve rahat bir nefes aldık.
Şimdi artık bu yaşadığım olaydan yola çıkarak Demirel’in neden bu kadar çok sevildiğine siz karar verin.”
Evet, kıymetli okuyucularım;
Şimdi gelelim yazımızın başlığı olan “Halkın belediye başkanı nasıl olmalı?” sorusuna…
Aslında sorumuzun cevabı yukarıda anlatmaya çalıştığım yaşanan her iki anının içerisinde saklı.
Belediye başkanıysanız eğer, her ne olursa olsun bu iş beni ilgilendirmiyor diyemezsiniz.
Belediye başkanıysanız eğeri bugün kapıya kimler geldi diye sormak zorundasınız.
Bunları yaparsanız eğer halkın belediye başkanı olursunuz.
Öyle bir belediye başkanları tanıyorum ki;
Halkı ile kucaklaşmayan,
Halkını kabul etmeyen,
Halkının telefonlarına cevap vermeyen
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çok önemsediği
Mahalle muhtarlarıyla kavgalı olan
Biz değil sadece ve sadece ben bilirim diyen
Gurur ve kibirinden yanına yaklaşılmayan,
Fil dişi kulalerde yaşayanlar gibi halkına tepeden bakan
Belediye Başkanlarını tanıyorum.
Şimdi soruyorum sizlere böylesi başkanlar halkın belediye başkanı olabilirler mi?
Elbette olamazlar.
Böylesi başkanlar, halkın belediye başkanı değil, onlar olsa olsa sırf kendilerinin ve kendilerine yakın olanların çıkar ve menfaatleri için çalışan, belediyeyi adeta babalarının çiftliği gibi gören sözüm ona belediye başkanlarıdır.
Selam ve dua ile…
DİP NOT: Süpriz doğum günü kutlaması yapan Şehzadeler Belediye Başkanı Ömer Faruk Çelik başta olmak üzere doğum günümü kutlayan tüm sevenlerimize bir kez daha ayrı ayrı teşekkür ederim.
Yorum Yazın :Misafir