Bu soru ve cevabını tüm bu işe emek, mesai veren ve bu işle hemhal olan herkes gibi ben de uzun, uzun düşünüyorum! Doluya koyuyorum almıyor, boşa koyuyorum dolmuyor.
Bir yanda Türkiye’nin en iyi sanayi bölgelerinden Manisa, diğer yanda tarım kenti Manisa. Gediz Ovası tabiri caizse insan diksen yetişen bereketli, verimli topraklara sahip. Ama Turizm Kenti Manisa, her şeye rağmen neden olmasın diyorum.
Peki işe nereden başlayacağız? Tarzan, Spil, Mesir, Philadelphia, Thyatira, Divlittepe volkanitleri(Kula) Sardes, Ilıca, Bin tepeler, Şehzadeler şehri vs.. Bunca tarih ve doğa zenginliği olan Manisa’da bunlardan hangisini 1 numara yapacağız? Peki hangi değerin etrafına 1,5 milyon olarak toplanacağız? Hangi değer 1 numara olacak?
Sanırım sorun da bu. Kararsızız keza hangisi işimize geliyorsa onun etrafında kümeleniyoruz ama geçici kümeleniyoruz. Oysaki bir projenin hayat bulması için sürdürülebilirliği olması gerekir. Kısa süreli olan herhangi bir projenin başarılı olması mümkün değildir. Manisa’nın turizm şehri olması için de öncelikli olarak kısa, orta ve uzun vadede projeler üretilmeli ve bunlar bir eylem planı dahilinde bir bir hayata geçirilmeli. Yukarıda da izah ettiğim gibi işimize geleni değil; olması gerekeni, geçici olarak değil uzun süreli kümelenmeliyiz.
Bir çok ülkeye gitmek, gezmek nasip oldu. Manisa Tic. San. Odası olarak Avrupa’nın en büyük gıda fuarına katılmak için gittiğimiz İspanya’nın Barcelona şehrinde iş görüşmeleri yaptık. Bu arada şehrin tarihi ve turistik bölgelerini gezme ve inceleme fırsatı buldum. Bu şehre turist boşuna gelmiyor. Her şeyden önce 1 numaraları var ve herkes onun etrafına kümelenmiş. Bir bütün olmuşlar. Mimarisi, alt ve üst geçitleri trafik akışkanlığı şehrin hava alanından metroya kadar geniş caddeler, parklar adeta şehri gelin gibi süslemişler. 1,6 milyon nüfuslu bir şehir, yılda 20 milyon turist çekiyor. Bu şehri resmen bacasız sanayi kuruluşu gibi çalıştırıyorlar. Bunları görünce “ Manisa turizm şehri olur mu?” sorusu çok cazip gelmiyor ya da çok yol kat etmek ve çok ciddi rakamlarda(milyar $) seviyesinde yatırım yapmak gerekiyor diye düşünüyorum.
Her şeye rağmen Valimiz Sn. Halil İbrahim Daşöz ’ün başlattığı turizm seferberliği tutsun diye temenni ediyorum. Hepsini bir anda yapmamız imkânsız ama nerden başlayalım noktasında bence yol kenarlarına açılacak mesir, üzüm, zeytinyağı, zeytin gibi Manisa ya özgü ürünlerin satılacağı çok sayıda büfe yapmalıyız. Şehrimizden geçen hareketli turistten şehir olarak kazanmaya başlamalıyız. Bunun örnekleri var(Kocaeli,Bursa,Afyon...)gibi iller örnek alınabilir.
Yazımı kıssadan hisse çıkartabileceğimiz bir hikâye ile noktalamak istiyorum. Adamın biri her gün omzuna aldığı kalın sopanın iki ucuna astığı testilerle evine dereden su taşırmış.
Bu testilerden birinin yan kısmında çatlak varmış…
Diğeri ise hiç kusursuz ve çatlaksızmış;
Her seferinde bu kusursuz testi adamın doldurduğu suyun tümünü taşır eve ulaştırırmış.
Ama her zaman boynunda taşıdığı testilerden çatlak olanı eve yarım; diğeri dolu olarak varırmış. İki sene her gün bu şekilde geçmiş.
Adam her iki testiyi suyla doldururmuş ama evine vardığında sadece 1,5 testi su kalırmış…
Tabi ki kusursuz, çatlaksız testi vazifesini mükemmel yaptığı için çok gururlanıyormuş.
Fakat zavallı çatlak olan kusurlu testi, çok utanıyormuş. Doldurulan suyun sadece yarısını eve ulaştırabildiği için de çok üzülüyormuş.
İki yılın sonunda bir gün, görevini yapamadığını düşünen çatlak testi, ırmak kenarında adama şöyle demiş:
“Kendimden utanıyorum. Şu yanımdaki çatlak nedeniyle, sular eve gidene kadar akıp gidiyor..”
Adam gülümseyerek dönmüş testiye; “Göremedin mi? Senin tarafında olan yolun kısmı çiçeklerle dolu. Fakat kusursuz testinin tarafında hiç yok. Çünkü ben başından beri senin kusurunu, çatlaklığını biliyordum.. Senin tarafına çiçek tohumları ektim. Ve her gün o yolda ben su taşırken, sen onları suladın. 2 senedir o güzel çiçekleri toplayıp, masamı süslüyorum. Sen kusursuz olsaydın, o çatlağın olmasaydı evime böyle güzellik ve zarafet veremeyecektim” diye cevap vermiş.
Manisa’mızı da Turizm Şehri yapma yolunda şu yapar, şu yapmaz, şu kusurlu, şu kusursuz demeden her birimiz el ele, gönül gönüle, kenetlenerek çalışmalıyız. Bazen kırık testilere bile ihtiyaç olduğunu asla unutmamalıyız.
Yorum Yazın :Misafir