(Ben şehirleri kokusundan tanırım, sen kokmayan şehirler hep yabancım.)
Şu anda gecenin yarısını çoktan geçti ve yağmur yağıyor şehrime. Siz bu yazıyı okurken, ben çoktan başka bir şehrin kokusuna karışmış, belki karlı bir dağ yamacında, belki iyot kokulu bir denizin kıyısında olacağım. Yolların mı, yılların mı daha çabuk geçtiğinin düşüncelerini aklıma bile getirmeden, hayal penceremin buğulu camlarına resimler yapacağım yollar ve yıllar boyunca. Heybetli bir dağın zirvesinden, kar kokusuyla karışık hasret türküsü savrulur özlemi duyulan maviliklere. Hasrettir, özlemdir, aşktır mavi. Ve bir mavi özlem tüter yüreklerde. Her insanın ayrı özellikleri olması gibi her şehrin farklı kokusu vardır.
Çerçi dükkanlarını bilmem bilir misiniz? Henüz tadını ve ismini bilmediğiniz baharatların bile kokuları siner üzerinize, tabi ki önemli olan hissetmekse. Kimi genzinizi yakar, kimi kekremsi bir tat bırakır hafızanızda. Dilimizde damağımızda değil, dimağımızda tat bırakan kalır ömür boyunca anılarımızda.
Çok uzak şehirlere yaya gitmek gibi bazı şehirlerin kokusu, her adımda farklı bir esinti, farklı bir rüzgar. Ne zaman dizlerimizde kalmasa derman, duyduğumuz kokulardır bizi tekrar yollara koyan. Kimi hoyrat bir ayazdır tokatlaya tokatlaya işler iliklerimize. Kimi tatlı meltem okşar saçlarımızı. Adana'da yanaklarımı ıslatan nemi Mardin kuruturdu mesela.
Mesela hanımeli kokarken Karşıyaka yosun kokusuna karışırdı motorların sesleri derinlere dalan gözlerimin umuda atılan ağlarını hep boş çıkarışımda Galata'da. Eskişehir’de duyduğum kara bulanmış iyot kokusu, Torosların zirvesinden Ağrı Dağına uğrar öyle gelir memleketime, hasret tüte tüte. Gözlerden süzülen üç beş hasret türküsüne karışır koku dillerden dökülen nağmelerle. Bir mavi hasrettir duyulan türkülerde...
Kaç kişi yaşadığı şehrin kokusunu içine çekmiştir günün farklı vakitlerinde. Kaç sabah güneş bile uyanmadan dinlemiştir nefesini uykudaki şehrinin ve kaç akşam üzeri cadde cadde, sokak sokak pencerelerden, balkonlardan etrafa yayılan yemek kokularıyla her eve misafir olma isteği duymuştur eskiden kalma
Tanrı Misafiri bahanesiyle...
Ben bu şehri iyi bilirim adım adım. Belki iyi bilirim adım kadar şehrimi. Bir ucundan diğerine yürüyebilirsiniz isterseniz. Ben istedim. Sokaklarından geçtim, insanlarının yüzünde günün yorgunluğunu da seçtim, sevdanın, hüznün olgunluğunu da.Yaşamın telaşını gördüm lakayt görünen bazı dostlarda. Kahkahaların ardına saklanan gözyaşlarını sildim ara sıra.
Bu şehri iyi bilirim ben sokak sokak, cadde cadde, insan insan. Koklarım şehrimi gecenin bir vakti uyandırmaktan korkarcasına. Her mevsim farklı kokar, bu mevsim ıhlamur. Bu mevsim fazla dolaşmayın akşamüstüleri sarhoş olursunuz. Naif ıhlamur kokusuna aşık olursunuz....