Av.Rıdvan İNAN
03.04.2016 / 22:51

Bir kere şunu iyice anlamalıyız. Egemen güçlerin sömürü düzenini bozan, İslam’ın temsilcisi ve koruyucusu olan bu millete, bu devlete  “tekrar” topyekûn bir saldırı var. Onların şekillendirdiği kalıptan çıkmaya çalıştığımız için, bize verdikleri rolü artık oynamak istemediğimiz için saldırıyorlar.

Onların istediği gibi olursak, yollar, köprüler, hastaneler yapılır. Para gelir ama benliğimiz gider. Bedenimiz obez olurken, ruhumuz ölür. Kişi başına düşen gelir artar ama ümmetin başına düşen bombalar da artar. “Gayri safi milli gelir” artar ama, “gayri milli” ve “gayri saf” bir nesil için…

Bu savaş onların kararı. Bizim yapacağımız tek şey, karşı koymak.

Tekrar saldırıyorlar, çünkü Kurtuluş Savaşı bitmedi…                                                                                           Sadece cepheler değişti, silahlar değişti, askerler değişti…

Şimdi saldırıyorlar, çünkü DİRİLİŞ başladı…

Cephe değişti. Savaş meydanları, meclislere, eğlence merkezlerine, üniversite kampüslerine, okul bahçelerine, sokaklara taşındı.

Silahları değişti. Toplar, tüfekler canımızı alırken, ekranlar, ders kitapları, dergiler, moda, internet, sosyal medya ruhumuzu alıyor.

Askerleri, paralı tetikçiler, teröristler olarak karşımıza çıkarken, üniformalarını çıkaran bazıları da, gazeteci, aydın, yazar, sanatçı, hakim, savcı kılığında aramıza karışıyor.

Bu mimsiz medeniyetin temsilcilerine karşı milli bir mücadele lazım. Milli mücadeleyi elbette “Milli” olanlar yapabilir. Bu nedenle milli olmayanlardan bu mücadelede yanımızda olmasını beklemek safdillik olur.

Milli mücadelede başarılı olabilmemiz için, bu millet üzerinde oynanan oyunu bozmamız lazım. Oyunu bozmak için de oyunu kuralına göre “oynamamamız” lazım.

Bizim ata sporumuz güreştir.

Sen koca bir pehlivana, geç kaleye dersen, çok gol yersin veya “güreş ama tek elinle” diyenlere “bu ne biçim kural” demezsen, sırtını yerden kaldıramazsın.

Oyunu kuranlar, kuralları koyanlar, bizi biz yapan, güçlü kılan her şeyi yasaklamışlar veya kontrolleri altına almışlar.

Gücünü köklerinden, imandan, İslam’dan alan bu milleti tarihinden, dininden uzaklaştırmışlar. Milletin iradesi güçlü bir şekilde yönetime yansımasın diye seçim sistemini ve yönetim şeklini zayıf koalisyonlara göre ayarlamışlar. Bütün bu engellere rağmen millet yine de oyunda öne geçerse, bu sefer de iptal için Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi’ni icat ve dizayn etmişler.

Ben size buradan açıkça söylüyorum ve uyarıyorum. Oyunu da, kurallarını da, biz belirlemedikçe, bazen öne geçeriz ama kazanamayız.

Bu millet oynanan OYUNU bozmak için, OYUNU verdi.

Dedi ki:

Verdiğim yetki ile oyunu da, kurallarını da değiştirin.

Mandacılık oynamaktan vazgeçip, Milli Mücadeleye başlayın.

Yeni Anayasayı acilen yaparak, oyunun kurallarını değiştirin.

Takım oyununu, birlik ve beraberliği bozan, kendi kalesine gol atmaya çalışanları, yani HDP’li vekilleri, gazeteci, yazar, sanatçı farketmez, ihanet içinde kim varsa, sahadan çıkarın, oyundan atın.

Milli takımda oynamak istemeyenlerle “toplumsal uzlaşma” adı altında zorla takım kurmaya çalışmayın. Milli ve yerli olanlarla güçlü bir kadro kurun. Yani, ordu, emniyet, yargı, bürokrasi ve hükümette yerli, milli ve gönüllülere yer verin. Para için, menfaat için oynayanlarla Milli Takım kurulmaz.

Bu millet oyunu kullanır, lâkin oyunu kullandırtmaz.

7 Haziran da verilmeyen oyun, 1 Kasım’da verilmesinin tek sebebi, vatanın bölünmez bütünlüğüne yapılan saldırıların güçlü bir şekilde bertaraf edilmesidir. Bunun için hükümet önce bölgede terörün ve teröristlerin kökünü kazımalı, sonra kentsel dönüşüm için temel kazmalı. Güneydoğuda uygulanan politikalarda hassas olunmalı, politika üretilirken sadece bölge değil, ülke bir bütün olarak değerlendirilmeli. Daha çatışmalardan bitmeden, bölgeden her gün şehit haberleri gelirken hemen yeni kent projelerinin tanıtımının yapılmasıyla millet anlayışında “ patlat, çökert, yenilet ” algısına sebep olunmamalı. Tek başına hükümet olanlar,  meclisin kürsüsünden millete tehditler savuran HDP’li vekillerin derhal cezalandırılması için dokunulmazlıklarını tek başına kaldırmalı. Bunun için milletten “oy alanlar” artık “oyalanmamalı.”

Milletin oy verdikleri üzerine düşeni yapsın ve dikkat etsin.

Feraset sahibi bu millet, OYunun büyüklüğünü bilir ve önce “oy alanlar” ile sonrasında “oyalananları” iyi ayırır. Gerekirse üzerine düşeni “tekrar” yapar.

OYunu BOZAR.

İnanın…

 

 

 

 

 

SAFLAR NETLEŞİYOR Ana-yasa ve Mahkemesi YÜZYILIN HİPNOZ HAREKETİ: PARALEL YAPI TERÖRİST BU MİLLET OY-UNU BOZAR... MEDENİYET-İ KUR’AN İSTİSMAR VESAYETİN SONU VE MİLLİ İDARE