Av.Rıdvan İNAN
02.03.2016 / 14:41

Anayasa Mahkemesi verdiği bir kararla tekrar gündemimize oturdu.

Anayasa Mahkemesi Can Dündar ve Erdem Gül hakkında verdiği kararla yeni anayasanın şiddetli bir ihtiyaç olduğunu gösterdiği gibi, anayasa mahkemesinin varlığını da tartışmaya açmış oldu.

Bu toplumun yeni bir anayasaya ihtiyaçı olduğu kesin ama Anayasa Mahkemesi’nin günümüze kadar sergilediği performansa baktığımızda yeni anayasada, anayasa mahkemesine acaba ihtiyaç var mı diye düşünüyorum. Eğer olacaksa da kesinlikle yetki alanı çok dar tutulmalı.

Anayasa Mahkemesi'nin gündemdeki kararını bu yazımda ayrıntılı bir şekilde tartışmayacağım.  Ama şu kadarını belirteyim ki netleşen saflarda,safım belli olsun.

Anayasa Mahkemesi’nin, daha yargılama bitmeden, gerekçesini dahi yazmadan, bireysel başvuru kapsamında verdiği karar, kanaatimce, anayasanın metnine, amacına ve ruhuna aykırı bir karardır. Ayrıca,başvuru tarihi itibariyle, sırası gelmeden, hemen alel acele değerlendirmeye alınarak verilen bu karar, raflarda yıllardır sıra bekleyen onca başvuru sahipleri için, açık hak ihlalidir.

Anayasa Mahkemesi’nin gündemdeki kararını kısaca değerlendirdikten sonra gelelim asıl meseleye.

Yeni anayasa ve Anayasa Mahkemesi…

Neden yeni bir anayasa istiyoruz ve anayasa nasıl yeni olur?

Bu güne kadar, 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu da sayarsak, 1924, 1961 ve 1982 olmak üzere dört anayasamız olmuş. Ayrıca 1982 Anayasası bugüne kadar 17 defa değişmiş. Ve biz hala anayasa değişmeli diyorsak, o zaman öncelikle bizim anayasa anlayışımızın değişmesi gerekiyor.

Anayasa hazırlanması tekniğinden bahsetmeyeceğim. İltibas edilen teknik metinleri, nasıl bizim anayasamız yapabiliriz, onun gayreti içindeyim.

Hukuk Fakültesi'nde anayasa hukuku dersinde bu konu işlenirkenhemen İngiltere örneği verilir. İngiltere'de bilinen şekilde yazılı bir anayasa yok ama İngiltere'de herkesin ve her kurumun kendisini bağlı hissettiği ilkeleri, hassasiyetleri değerleri var, diye anlatılır.Bu durum, bir ideali, bir olması gerekeni, bir üstün hali ifade eder. Buradan anlıyoruz ki önemli olan, düzenleyici temel normun,“yazılı olması” değil “ana” yasa olmasıdır.

Toplumu düzenleyen temel bir yasa olacaksa “ana” gibi olmalı.

Ana gibi kucaklamalı, ayırt etmeden toplumun her kesimini.

Ana gibi korumalı, devletini tehlikelerden.

Ana gibi şefkatli olmalı fertlerine.

Evet,temel yasa “ana”olmalı ki, saygı duyulmalı…

Mevcut anayasa, böyle bir derdi olmayanlar tarafından kaleme alındığı için toplumun ihtiyaçlarına cevap veremiyor.

Bir toplumun anayasada ifadesi olmayan, ama o topluma egemen olan anlayış, değer ve inançlarını yok sayarsanız o anayasa ile toplumda düzen ve huzuru sağlayamazsınız. Dar gelen bir anayasa ile toplumu sadece gerersiniz. Bu nedenle yeni anayasa toplumu değil, toplum değerleri yeni anayasayı şekillendirmeli.

Anayasanın toplumun değerlerine uygun olması gerektiği gibi, muhakemesinin de toplumun vicdanına uygun, hakimlerinin de yerli,milli ve hikmetliolması gerekir.

Anayasa Mahkemesi önüne gelen konularda anayasanın yukarıda izah etmeye çalıştığım “ana” unsurlarına önem vermez ise doğru bir karara varamaz. Vereceği kararın sadece yazılı metne değil, toplumum değer yargılarına,hassasiyetlerine uyması gerektiğini düşünmez ise kamu vicdanının yaralanmasına sebep olur.

Anayasa mahkemesi, anayasanın ruhuna uygun adil kararlarıyla devletin, milletin ve fertlerin hukukunu güvençe altında tutarak toplumun huzurunu muhafazaya çalışmalıdır.

Mevcut sistemde Anayasa Mahkemesi’nin verdikleri kararlar doğrudan devlet güvenliğini ve toplum düzenini etkilediğinden (367, twitter,Can Dündar kararları gibi) mahkemeyi oluşturan hakimler hikmetli olmalıdırlar. Yazılı anayasa metnini toplum menfaati, kamu güvenliği lehine yorumlamalıdırlar. Aksi halde hukukun güvencesi değil, vesayetin temsilcisi olurlar.  

Anayasa Mahkemesi, ana-yasanın ruhuna ve toplum vicdanına uygun, adil kararlarını, ancakyerli,milli ve hikmetli hakimler ile verebilir.

Temel yasa, “ana” olursa,

Mahkemesi, “adil” olursa,

Hakimleri, “hikmetli” olursa,

İşte o zaman kararlarına saygı duyulur…

İnanın…

 

SAFLAR NETLEŞİYOR Ana-yasa ve Mahkemesi YÜZYILIN HİPNOZ HAREKETİ: PARALEL YAPI TERÖRİST BU MİLLET OY-UNU BOZAR... MEDENİYET-İ KUR’AN İSTİSMAR VESAYETİN SONU VE MİLLİ İDARE