Köşe yazıma, Behlül Dane ile Harun Reşid arasında geçen ibretlik bir kıssayı siz sevgili okuyucularımla paylaşarak başlamak istiyorum.
Behlül Dânâ hazretleri bir gün kumlarla, çer çöple ev-köşk yapıyormuş, gören oyun oynuyor zannedermiş. Harun Reşid yanından geçerken soruyor:
Ya Behlül ne yapıyorsun?
- Cennette evler-köşkler yapıyor satıyorum.
- Peki, kaça satıyorsun?
- Bir altına.
Harun Reşid, bizim kardeşe yine bir şeyler oluyor, diyerek gitmiş.
Ertesi günü Harun Reşid’in hanımı da görmüş, o da sormuş:
- Behlül ne yapıyorsun?
– Cennet için ev yapıp satıyorum.
- Peki, kaça satıyorsun?
- Bir altına.
- Peki, al bir altını.
Akşam Harun Reşid rüyasında Cennette bir köşk görmüş, güzel mi güzel, çok beğenmiş, demiş ki bu köşk kimin? (Hanımınızın) demişler.
Ertesi gün gördüğü rüyanın tesiriyle Behlül Dânâ hazretlerini aramış. Bakmış aynı yerinde yine kumlardan, çer çöpten evler-köşkler yapıyor.
Harun Reşid soruyor:
-Ne yapıyorsun?
– Cennette ev-köşk yapıyorum.
- Peki, kaç para?
- Bin altın.
- Dün bir altın diyordun bugün bin altına çıkarmışsın. Bunun sebebi ne?
- Hanımınız dün görmeden bir altına aldı. Ama sen gördükten sonra istiyorsun. Onun için bin altın bile az.
Evet, sevgili okuyucularım,
Şimdi diyeceksiniz ki bu kıssadan nereye varmak istiyorsun? Bu kıssadan şuraya varmak istiyorum.
Yıl 2001. Aylardan Ağustos. Günlerden 14.
Yani Recep Tayyip Erdoğan tarafından milletin partisi AK Parti’nin kuruluşunun ilan edildiği gün. İşte bu günün hemen sonrasında AK Parti’nin kurucuları, AK Parti’ye gönül veren, AK Parti sevdalıları ile birlikte sanki yarın seçim olacakmış gibi dağ, taş, dere tepe demeden, il il, ilçe ilçe, köy köy, kasaba kasaba hiçbir menfaat gözetmeksizin dolaşıyorlar, AK Parti’nin misyonunu ve vizyonunu anlatıyorlardı. Bunların içinde bendeniz de vardı, sizlerde vardınız.
Bir süre sonra erken seçim kararı alınmasıyla birlikte bu çalışmalar daha da hız kazanmaya başladı. Seçim çalışmaları yapmak üzere köylere, mahallelere, kasabalara, ilçelere gittiğimizde çoğu zaman kahvelerde ya televizyonun sesi son ses açılır,ya da vatandaşlar konuşmanın yapılacağı yeri terk ederlerdi. Vatandaşlara neden böyle bir hareketin içine girdiklerini sorulduğunda ise “Bir kere AK Parti’nin iktidara gelmesi çok zor, iktidara gelse bile mutlaka darbe yapılır ve AK Parti geçmiş hükümetlerde olduğu gibi alaşağı edilir.” Gibisinden bazı çevrelerce kendilerine söylendiği yönünde cevaplar alınıyordu.
AK Partinin sevdalıları bunlara aldırış etmeden seçim çalışmalarına devam ediyordu. Bu algı operasyonu bir süre sonra kırıldı. Bunun da en güzel ispatı, AK Parti’nin kurucu Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın Manisa’da Sultan Meydanında 60 bine yakın vatandaşın katılımıyla gerçekleşen o muhteşem mitingdi.
3 Kasım 2003 seçimlerinde bu aziz millet, AK Parti tek başına iktidara gelmez diyenlere karşı en güzel cevabı sandıkta vererek, AK Parti’yi tek başına iş başına getirmişti.
Ancak, vatandaşların dediği o bazı çevreler boş durmuyor, sürekli yok şimdi darbe yapılacak yok yarın darbe yapılacak, yok şu zaman, yok bu zaman darbe yapılacak dedikodularından vazgeçmiyor sürekli vatandaşın kafasını karıştırmaya devam ediyordu.
Hiçbir beklenti içerisinde olmayan sen, ben, o, velhasıl bizler, kendi çocuğumuz gibi kabul ettiğimiz ve öylece büyüttüğümüz AK Parti için çok zor şartlar altında çalıştık. Bu çalışmaların karşılığını da 2003ve 2007 seçimlerinde çok şükür aldık.
İşte ne olduysa 2007 seçimlerinden sonra oldu. AK Parti 2003’te iktidardı ancak muktedir değildi. 2007 seçimlerinde yine tek başına iş başına geldikten birkaç yıl sonra yani 2009’dan sonra o bazı çevreler, AK Parti’nin iktidar olmasının yanında muktedir de olduğunu gördüler.
Bizler sadece ve sadece davamıza inanarak çaba sarf ettik, gayret gösterdik ve tek başına iş başına geleceğine inanarak çalıştık.
AK Parti iktidara gelmez gelse bile darbe yapılır diyenler yani görmeyenler aynen Behhül Dane’nin Harun Reşid arasında geçen kıssada olduğu gibi hareket ettiler. Yani AK Parti’nin hem iktidar hem de muktedir olduğunu gördükleri için AK Partinin içine girdiler. İşte bizim AKP’li dediğimiz kişiler de bu kişiler.
Şimdi demem odur ki; AK Parti sahipsiz değil. AK Partinin Kurucu Lideri Recep Tayyip Erdoğan var. AK Parti’nin başında bilge adam Ahmet Davutoğlu var. AK Parti’nin Manisa sevdalısı Milletvekilleri yani Recai Berber, Uğur Aydemir, Murat Baybatur ve İsmail Bilen var. Ve yine inandığı dava uğruna merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte zindanlarda yatan Manisa sevdalısı AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ var. En önemlisi de AK Parti’yi kuran bizler, sizler yani aziz milletimiz var.
Her ülkenin bir istihbarat teşkilatı ve bu teşkilatta görev yapan personeller olduğu gibi AK Parti’ye gönül veren, AK Parti sevdalıları da bir istihbarat elemanı gibi çalışıp elde edilen bilgi ve belgeleri AK Parti Siyasi Erdem ve Etik Kurulu’na göndermeyi kendisine vazife edinmelidir.
AK Parti’nin Kurucu Lideri Cumhurbaşkanımız Erdoğan, “Korkaklar hiçbir zaman zafer anıtı dikemezler.”demiyor mu? Evet diyor. O halde, hiçbir şekilde ve hiçbir kimseden korkmadan bu çalışmalar yapılmalıdır.
Neden mi?
Çünkü AK Parti’nin içindeki AKP’liler, temizlenmezse eğer, değil 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine ulaşmak, 2019 yılında yapılacak seçimlerden bile başarı ile çıkmak çok zordur.
Başbakan Davutoğlu’nun ‘Eşini, işini ve evini değiştirenlerin peşine düşeriz, şüpheyle yaklaşırız. Parasal ilişkilerde dikkatli olun” uyarılarından sonra AKP’lilerin içine korku sardığını biliyor ve hissediyorum.
Onlar bu korku içinde yaşarken, kendisine AK Partiliyim diyen herkes üzerine düşen görevi yapmalı diye düşünüyorum.
Kalbinizen sevgi, gönlünüzden dostluk, yüzünüzden tebessüm eksik olmaması dileğiyle...