Bu hafta çok hem de çok büyük bir acı ile karşı karşıya kaldık. Zira, yaşanan elim bir trafik kazası sonucunda annemi, babamı, eniştemi ve minik yeğenimi velhasıl ailemizi kaybettik. Ailemiz diyorum çünkü onun yani kardeşim Akın Atçı’nın ailesi de benim ailem.
Yıllar öncesi Akın kardeşim ile birlikte ilk defa gittiğim Sancaklıbozköyde annesi Teslime annemle tanıştım. O gün ondaki sıcaklığı, ondaki samimiyeti, ondaki merhameti, ondaki şefkati, gördüğümde merhume annemden hiç mi hiç farkı yoktu. Daha o gün senin evladın olmak istiyorum sende benim annem olurmusun dediğimde hiç tereddüt etmeden evet cevabını aldım. İşte o gün bende, Akın kardeşimin annesini annem, babasını babam, kardeşini kardeşim, eniştesini eniştem, yeğenlerini de yeğenlerim olarak kabul ettim.
Akın kardeşimle birlikte zaman zaman annemizin ziyaretine gidiyor ellerini öpüyor, o da bize maharetli elleriyle hazırladığı kuru fasulye yemeği ikram ediyordu. Kendisinin o tatlı dili güler yüzü kuru fasulyenin lezzetine lezzet tadına da tat katıyordu. Bir süre kaldıktan sonra da ayrılmak istediğimizi söylüyor tekrar ellerini hürmetle öpüyor ve kendisinden, ‘evlatlarım ben sizlerden razı ve memnunum, Allah’da sizlerden razı ve memnun olsun’ diyerek onun hayır duasını alıyorduk. Babamıza dair söylenecek tek kelime babacan mı babacan bir babaydı. O da bizler için hep hayır dua ediyordu. Eniştemizde yine aynı şekilde kalbinin güzelliği yüzüne yansıyordu. Minik yeğenimiz ise sevecen mi sevecendi.
Bundan iki sene önce kurbanımı onlarla beraber kesmiştim. Geçen sene ise eşim, oğlum, kızım ve gelinimle birlikte ailecek beraber kestik. Merhume annem, merhum babam ve eniştem adeta pervane gibi etrafımızda dönüyorlardı. Biliyordum ki onlarda benim ailemi kendi ailelerinin birer ferdi olarak kabul etmişlerdi.
13 yaşında kaybettiğim ve o güne kadar yaşadığım annemin acısı, merhume Teslime annemle tamamen ortadan kalkmıştı. Artık benim de bir annem vardı. Ta ki, annemi kaybettiğim o elim trafik kazasının yaşandığı güne kadar. İşte o gün bir kez daha acıya hem de çok büyük acıya büründüm. İçim içime sığmıyordu. Haykırmak, hıçkırıklara boğularak ağlamak geliyordu içimden. Ancak, bunu yaparsam kardeşim dediğim Akın’ı nasıl teselli edecektim. Çünkü ben ona kardeşim diyor, o da bana babammm diyordu. Yaşanan acılar karşısında baba daha çok sabırlı, daha çok metanetli olması gerekiyordu. İşte bende bunu yapmaya çalıştım. İçim kan ağlıyordu ama bunu dışa yansıtmamak içinden kendimle mücadele ediyordum. Ne zamana kadar? Annemi, babamı, eniştemi ve minik yeğenimi ebedi yolculuğa uğurlayıp eve gelinceye kadar. Eve geldiğimde evin her odasında, bahçenin her köşesinde annemi görüyordum. İşte o zaman kendimi tutamadım ve hıçkırıklara boğuldum. Gerçi kardeşim Akın, benden daha çok sabırlı ve daha çok metanetli bir şekilde ayakta dimdik duruyor çok şükür. Onun sabrlı ve metanetli duruşunu da takdir etmemek elde değil.
O sıra aklıma şöyle bir şey geldi. Gerek, eniştem ve minik yeğenimizin cenaze namazlarının kılındığı Şirinköy’de gerekse anne ve babamızın cenaze namazlarının kılındığı Sancaklıbozköy’de iğne atsan yere düşmeyecek şekilde yoğun bir katılım vardı. O insanlar benim için değil kardeşim Akın’ın acısını paylaşmak için gelmişlerdi. Ya Rab, sana şükürler olsun ki, bana öyle bir aile ve öyle bir kardeş nasip etmişsin ki, diyerek Allah’a şükrettim. Ve yine Allah’a ‘Ey büyük Allah’ım, bir gün elbette bende fermanın olan ölümü tadacağım. Hak vaki olup, ruhum sana teslim olduğunda Akın kardeşime gösterilen sevginin binde biri kadar bana da gösterilmesini nasip et.’diyerek dua ediyordum.
Kardeşim Akın, büyüğüne saygıyı, küçüğüne de sevgiyi asla eksik etmiyor. Çünkü o peygamberimizin, ‘Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.’ Hadisi şerifini kendisine şiar edinmiş biri. Cennete girmek için iman etmek, insanları sevmedikçe de iman etmiş olamayacağımızı çok iyi biliyor. İşte bunun için herkese karşı sevgiyle yaklaşıyor. Vefat haberini alan herkes gerek hastaneye gerekse annemizin, babamızın, eniştemizin minik yeğenimiz için kılınan cenaze namazına, Akın kardeşimin kara gözüne, karakaşına, selvi boyuna gelmedi. Akın kardeşim, cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, vali, müsteşar, genel müdür, belediye başkanı değil. Akın kardeşim sıradan bir kişi. Akın akın gelen insanlar, kendilerine gösterdiği o tarifi mümkün olmayan sevgisi için geldi. Zira, o insanları çok seviyor, insanlarda onu çok seviyor. Zaten, bunun semeresini de fazlasıyla alıyor.
O hep derdi, önceki gün de dedi. Ne derdi yada ne dedi diyecek olursanız?
O şunu diyor; ‘Nazmi babam; dünya senin olsa ne olacak? Makam mevki sahibi olsan ne olacak? Katların, yatların, villaların, bankada paran olsa ne olacak? Bu fani dünyada bunların hepsi gelip geçici. Kalıcı olan ancak ve ancak sevgi, sevgi ve yine sevgi. Bugün varsak yarın ne olacağımızı ancak ve ancak Allah biliyor. Buyur işte dün annem, babam, eniştem ve yeğenim vardı. Hak vaki olunca, trafik kazası bahane oldu ve ebedi aleme irtihal eylediler.
Evet, sevgili okuyucularım;
Akın kardeşimin de dediği gibi Allah’ımız bir, dinimiz bir, peygamberimiz bir, kitabımız bir, kıblemiz bir ise ki bir, buna şek ve şüphemiz dahi olamaz. Kutsal kitabımız Kuran’ı Kerim’de de Allah, ‘Müminler ancak kardeştir.’diye buyuruyorsa kardeş kardeşi sevdiği gibi bizler de birbirimizi sevmeliyiz.
Gözü makam mevki, para, pul hırsı bürümüş insanlar, gerçekten Allah’a inanıyorlarsa (şahsen ben inandıklarına eminim) zaman zaman kabir ziyareti yapmaları gerekiyor. Yapmalılar ki, bu dünyanın geçici olduğunu, bir gün kendilerinin de ölümü tadacaklarını, ahirete iyi yada kötü amellerinden başka bir şeyi götüremeyeceklerini anlasınlar. Sık sık kabir ziyaretleri yapan insanların birbirlerini daha çok seveceklerini, asla zulüm etmeyip, birbirlerinin hakkına hukukuna riayet edeceklerine inanıyorum.
Bu sevgi ve saygı konusunu bir başka yazımda daha geniş bir şekilde kaleme almak istemiştim. Ancak, Akın kardeşim bunu sürekli söylediği için kısaca değinmek zorunda kaldım.
Yaşanan o elim trafik kazası sonucu kaybettiğimiz annemizin, babamızın, eniştemizin ve minik yeğenimizin vefat haberini alır almaz hastaneye koşan, cenaze namazına iştirak eden, gerek mesaj yoluyla, gerekse telefonla ve gerekse sosyal paylaşım sitelerinden acımızı paylaşan tüm sevenlerimize, Akın kardeşim ve şahsım adına bir kez daha hasetsen teşekkür ediyorum.
Ebedi aleme dualar eşliğinde uğurladığımız annemize, babamıza, eniştemize ve minik yeğenimize Allah'tan rahmet diliyor, başta şehitlerimiz olmak üzere hem onlar için hemde bütün geçmişlerimizin ruhları için sizlerden bir fatiha okumanızı canı gönülden istirham ediyorum.
Selam ve dua ile…
.