Bu yazımda sizleri Mezopotamya topraklarına götüreceğim. Mezopotamya insanlık tarihinde önemli bir yere sahiptir. Medeniyetlerin beşiği Mardin birçok medeniyetin bir arada buluştuğu topraklardır. Mezopotamya ovası Dicle ve Fırat nehirlerinin suladığı topraklar ve bu topraklar üzerine kurulu Mardin’in tarihi evleri görülmeye değer. Zengin kültürü, düşler şehri Mardin’in şirin ilçesi güneydoğunun zeytin diyarı yeşil Derik’te geçtiğimiz hafta içinde organize edilen kültür hizmeti kitap fuarı Derik halkını Derikli çocukları kitaplarla buluşturdu. Buram buram kitap kokusunun yayıldığı kitap fuarı oldukça coşku dolu bir atmosferde gerçekleşti.
Mezopotamya toprakları birçok medeniyeti gördü ve bu topraklar birçok insanı öğüttü. Derik denilince ilk akla gelen halhalı zeytini ve meyve bahçeleridir. Bereketi ve dayanıklılığı simgeleyen zeytinin yetiştiği topraklar tabiata duyulan sevgiyi ve saygıyı bize anlatmaya çalışır. Derik’teki zengin zeytin ağaçları bu topraklara bereket getirmekte sevgiyi yüreklere nakşetmektedir. Zeytin yetiştiriciliği kolay bir iş değildir emek ister sevgi ister özveri ister. Derik halkı da bu özveriyi sevgiyi zeytin ağaçlarından hiç esirgememişler ve bunun semeresini de görmüşler. 2019 yılında İngiltere’nin Londra şehrinde düzenlenen uluslararası zeytinyağı kalite yarışmasında 430 marka arasında Derik halhalı zeytinyağından elde edilen zeytinyağı altın madalya ödülü kazanmayı başarmıştır. Bu gurur elbette Derik için çok büyük mana ifade etmektedir.
Üreten Derik bu kez de bir kültür hizmetiyle zihinlere kazınmayı başardı. İnternette Mardin kitap fuarı diye arama motorlarında arama yaptığınızda hemen karşınıza Derik kitap fuarı çıkmaktadır. Bundan sonra Derik denilince aklımıza zeytinin yanı sıra kitap fuarı gelecektir. Kitap aklın ilacı, insanın dostudur.
Birçok kez ziyaret ettiğim Derik’te bugüne kadar hiç yapılmamış eşi ve benzeri görülmemiş bir kültür şenliğine şahitlik ettik. Derik’te Kaymakamlık görevi yapan aynı zamanda da kayyum belediye başkanı olan İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden okul arkadaşım çok değer verdiğim kıymetli bir insan Adana’nın yiğit evladı Evren Çakır’ın özverili düşüncesi, bakış açısı ve ufkuyla bir kültür çalışmasına imza atıldı. Bölge halkı kitaplarla, yazarlarla buluşturuldu. Kitapsız yaşamak kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır. Türk edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan düşünce insanı Cemil Meriç kitaplarla ilgili şöyle diyor: “Kitap zekayı kibarlaştırır.” Onun için ne kadar çok kitap okursak o kadar zarif ve narin bir kişiliğe sahip oluruz. Kitapla ilgili kitaba da dair çok söz sarfedilmiştir. Bu sözlerin hepsini burada sıralamanın anlamı yok. Kitapsız geçen bir hayat boşa geçirilmiş demektir. Özellikle bu bölgeler için kitabın anlamı çok daha büyüktür. Kitaplar, içlerine dalan insanı dönüştürür ve zarif bir kişiliğe büründürür. Kitapların kokusunu bile almak bambaşka bir duygudur. Kitaplar, hayatlarına dokunduğu insanları farklı bir dünyanın içine yolculuk yaptırırlar. Derik halkı da bu fuar vesilesiyle bilimin, ilimin ve düşüncenin ışığına doğru yolculuğa çıkmış oldu. Tıpkı Mardin’in yetiştirdiği ilim insanı Aziz Sancar gibi. Derik kitap fuarı ile buluşan gençler, çocuklar kadınıyla erkeğiyle hepsi bizde Aziz Sancar büyüğümüzün izinden gidiyoruz diyorlardı adeta.
Derik kitap fuarında şahit olduğum olaylar beni çok duygulandırdı. Köy okullarından gelen çocuklar fuarı ve kitapları görünce öylesine duygulanmışlardı ki öğretmenlerinin ayağına sarılarak öğretmenim buraya bizi yarın da getiririn. Biz buradan ayrılmak istemiyoruz diyorlardı. Zira bu çocuklar ilk defa birçok kitabı ve kitapların yazarlarını görüyorlardı. O çocukların fuara ve kitaba dair sevgileri gözümün önünden gitmiyor. Buradaki atmosferi hangi kelime veya cümle ile ifade etsem yeterince anlatmış olamam. Bir başka köyden gelen ve 1’den 4’e kadar okuyan ilkokul çocuklarının aynı sınıfı paylaştığını duyunca şaşırmıştım. Bu çocukların bir öğretmenleri vardı ki ondaki azim, şevk ve gözlerindeki pırıltı anlatılacak gibi değil. Biraz sohbet ettiğimiz öğretmen hanım işinin zor olduğunu ancak severek gönülden çocuklarla ilgilendiğini anlattı. Çocuklar ile de kısa süreli yaptığımız sohbette hepsi öğretmenlerinden çok memnun ve okuma yazmayı bir an evvel öğrenmek ve okuyup ülkeye faydalı bir fert olmak için büyük bir gayret içinde olduklarına şahitlik etmiş oldum. Kısacası kitap fuarına gelen bütün çocukların gözlerinde memnuniyet pırıltısı okunmaktaydı. Kaymakam amcalarına her biri teşekkür ediyordu. İlk defa karşılaştıkları yazarlara kitaplarını imzalattılar onlardan kitaplarına ve yazarlığa dair bilgiler almaya çalıştılar.
Derik 70 bin küsür civarında bir nüfusa sahip Anadolu’nun birçok ilçesine göre küçük bir yerleşim yeri. İstanbul ile kıyasladığımızda bir sitedeki nüfus kadar. Zaman zaman kaymakam ve kayyum belediye başkanının öncülüğünde farklı şair, yazar ve akademisyenler ile buradaki halk buluşturulmuş ancak bir kitap fuarıyla ilk defa buluşmuş oldular. Kitap fuarı vesilesiyle Derik’e gelen Aşkın Gözyaşları isimli kitabın yazarı Şems ve Mevlâna aşığı Sinan Yağmur ağabeyimiz genç öğrenci kardeşlerimize kaleme aldığı “Babalarda Ağlar” kitabından yola çıkarak Babayı anlattı. Baba bu kadar mı duygulu anlatılır. Herkes gözlerde yaşlar ile pür dikkat Sinan Yağmur’u dinledi.
Sinan Yağmur ağabeyimiz babayı öyle işledi ki, yürekler baba sevgisine gark oldu. Toplumumuzda babaya çok değer verilmediğinden dem vurarak, babanın bir aile bir çocuk için ne kadar önemli olduğuna değindi. Baba dünyanın bütün ağır yükünü çekerken yaşadığı ızdırabı içine gömer ve sadece kendi iç dünyası ile sıkıntılarını paylaşır. Dağ gibi olan babanın yufka bir yüreği olduğunu yeri geldiğinde babanın göz yaşlarının sel olup gidebileceğini anlattı. Seminer sonrasında kitaplarını imzalayan Sinan Yağmur ve çocukların yüzünde mutluluk hakimdi. Fuarın bir diğer gününde İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği mezunu olmasına rağmen ilahiyat alanında yazdığı eserlerle tanıdığımız yazar, senarist Ahmet Turgut ağabeyimiz kendisini dinlemeye gelenlere Kudüs’ü anlattı. Türk milletinin değerlerini kaleme aldığı kitapların arasından seçtiği “Kalbim Kudüs’te kaldı” kitabı ekseninde yaptığı söyleşi de yüreklerimizi dağlayan kanayan yara Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı öyle işledi ki gözyaşları sel oldu aktı. Bugün yüreğimizin, gönlümüzün Mescid-i Aksa’dan uzaklaştığının dile getirerek yeniden gönlümüze girmediği sürece Kudüs kanayan yara olmaya devam edeceğini ifade edişi dinleyicileri derinden üzdü.
Kudüs, Gazze ve Mescid-i Aksa şu anda mahzun daha ötesinde yok olmaya doğru gidiyor. Bundan binlerce yıl önce Hazreti Davut Aleyhisselam’ın İslam toprağı haline getirdiği ve Müslümanların yaşayacağı bir belde haline gelen Kudüs birkaç kez zalimlerin, Yahudilerin ve Siyonistlerin eline geçse de her seferinde kuyudan çıkan bir Yusuf ortaya çıkarak Selahattin Eyyubi olarak Kudüs’ü yeniden İslam beldesi haline getirmiştir. Yeryüzüne güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen son nebi bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Miraç hadisesiyle Mekke’den Kudüs’e gönderilmesi ve Mescid-i Aksa’nın ilk kıble oluşu ile İslam toprağı olacağı işaret edilen Kudüs, Hz. Ömer’in (r.a.) zamanında fethedilerek İslam beldesi olmuştur. Kudüs aradan geçen zaman diliminde birkaç kez el değiştirse de 8 asır önce Bağdat’ta bir marangoz Mescid-i Aksa’ya konulmak üzere bir minber yapar. Ben bu minberi yaptım, bir gün bir ana bir evlat doğurur o da alır bu minberi yerine koyar düşüncesindedir. Mezopotamya toprakları içerisinde yer alan bir beldede yaşayan 8-10 yaşlarındaki Yusuf bir gün Kudüs’ü rüyasında görür. Marangozun yaptığı minberi yerine ben koyacağım diyerek rüyalarını süsler işte o Yusuf büyür Selahattin Eyyubi olur ve Kudüs’ü tekrar Müslümanların toprağı haline getirir ve marangozun yaptığı minberi Mescid-i Aksa’ya yerleştirir. Uzun bir süre ecdadımız Osmanlı o mübarek beldelere sahip çıkar oralara büyük hizmetler götürür. Ancak yüzyılın başında Avrupa’dan kovulan Yahudilerin, zalim Siyonistlerin ele geçirdiği Kudüs’te yıllardır kan ve gözyaşı hâkim. Bugün Gazze’deki kardeşlerimiz Ahmet Turgut abimizin ifadesiyle Selahaddin Eyyubi’sini bekliyor. 313 askeriyle Calut’tan bu toprakları alan Hz. Davut Aleyhisselam gibi 2 milyarlık İslam Aleminin içinden 313 yiğit çıkarsa işte o zaman Kudüs yine özgür olacaktır biiznillah. Kudüs için dertlenmeli ve yanmalıyız ki Allah kalbimize ve gönlümüze tekrar Kudüs’ü koyabilsin.
Kapanış konferansında Mustafa Karataş hocamızın ağırlandığı Derik kitap fuarı duygu yüklü konferanslarıyla 100’e yakın yayınevi ve birçok imza gerçekleştiren yazarlarıyla Derik halkının gönlüne kalbine kitap sevgisini nakşetti. Kelimelerin anlatmaya kifayetsiz kaldığı Derik kitap fuarı bugün de Mezopotamya topraklarında yaşayan Deriklileri kültürel bir atmosferin içine çekti. Kitap kokusuna doyan Derikli gençlerde böylesine anlamlı ve güzel hizmet için minnettar olduklarını her hallerinden belli oluyordu. Derik kitap fuarı yerini ve anlamını bulmuş, doğru bir hizmet yapıldığını göstermiş oldu.
Tarih boyunca medeniyetlerin ortak buluşma noktası olmuş olan Mardin’in zeytin diyarı Derik’te düzenlenen böylesi anlamlı kitap fuarına öncülük ettiği için Derik Kaymakamı ve kayyum belediye başkanı Evren Çakır’a mahiyetinde çalışan ekibine özellikle fuara haftalar önce hazırlık yapan 6 gün boyunca da gece gündüz aşkla hizmet eden Derik Belediyesi kültür müdürü Halim Güven’e ve Derik’te bu kültür hizmetinin organizasyonunu üstlenen Hüseyin Akdağ’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.