Gaybın bütün anahtarı ancak yerin ve göğün sahibi Yüce rabbimizin elindedir. İnsanoğlu hayatı boyunca yaşamın bir gerekliliği ve parçası olarak birçok planlar yapar. Ancak bu planlar yapılırken unutulmaması gereken bir durumda biz ne plan yaparsak yapalım bizim planımızın üzerinde Allah’ın da bir planı vardır. O nedenle takdire boyun eğmek, ram olmak gerekir. Rusların ünlü yazarı Tolstoy yaşadığı hayat ve gördüğü zorluklar karşısında büyük bir sabır göstermiş, erdem ve ahlaki yönden kendisini güçlendirmiş ve bunu da bütün insanlığa tavsiye etmiş bu doğrultu da “İnsan Ne ile Yaşar” kitabını kaleme almış, insanın ne için ve nasıl yaşadığını sorgulamaya ve sorgulatmaya çalışmıştır.
Tolstoy, bu kitabında bahsettiği hikaye ile insana üç soru yöneltir ve bu üç sorunun cevabı olarak ta 3 hakikati aramaya koyulur.
1-İnsanın kalbine ne hükmeder?
2-İnsana ne verilmemiştir?
3-İnsan ne ile yaşar?
Tolstoy bu meşhur hikâye de değinilen ikinci soruda insana ne verilmemiştir sorusuna şöyle izahat getirmeye çalışır. İnsan neye ihtiyacı olduğunu asla bilemez. Çünkü kader vardır ve hayatımızı öngöremediğimiz kaderimiz şekillendirir. Tıpkı insan ne plan yaparsa yapsın hayatını sürdürürken her zaman başka planlar ile karşılaşabilir.
Konuyu vakti zamanında yaşanan bir hikâye ile açıklamaya çalışacağım:
Zamanın birinde zalim bir kral yaşarmış. Bir akşam kral demirciyi huzuruna çağırtmış ve ona şöyle bir emir buyurmuş;
-“Yarına kadar bana tam bin adet çivi hazırla." "Eğer çiviler sabaha kadar hazır olmazsa, şafakta senin kelleni alırım." diye de eklemiş.
Çivi ustası, "Tamam Kralım." demiş, ancak bir günde bin adet çivinin yapılamayacağını bildiği içinde hiçbir endişe duymadan dükkanına dönmüş. Çevresindeki insanlar kendisine bir günde bin adet çivinin yapılmasının mümkün olmadığını bildiğin halde neden krala tamam dedin." diye sormuşlar.
Bunun üzerine şunu söylemiş;
"Emir kesin, başka çaremiz yok. Ama, sabahın da bir sahibi var."
Ailesi ile birlikte işe koyulmuş ve sabaha kadar çalışmış. Bir gecede bin çivi yapabilmek imkânsızdır ancak çici ustasında öyle bir teslimiyet var ki;
“Sabah ola hayrola, gün doğmadan neler doğar.”
Şafak sökmeye yakın herkes heyecan ile ne olacağını bekler iken saraydan bir adam koşarak çivi ustasının dükkanına gelmiş. Saraydan gelen adamı gören çivi ustasının yakınları endişe içinde ağlamaya başlamışlar. Ancak kısa sürede farklı bir sonuç ile karşılaşmışlar. Saraydan gelen kralın adamı beti benzi atık vaziyette çivi ustasına dönerek şöyle demiş;
"Usta şu ana kadar ne kadar çivi yaptıysan onu bana ver, zira kral öldü. Çivileri tabutuna çakacağız.”
Çivi ustası sakin bir tavırla çevresindekilere dönerek işte gördünüz mü
"Sabahın sahibi" olaya el koydu.
Kral ne beklerken ne buldu.
İnsanoğlu da bu çivi hikayesine benzer şekilde sürekli elde edebilecek mi, edemeyecek mi diye düşünmeden gelecek planları içinde oluyor. Belki gelecek planları yapmak hayatın bir parçası olması da gerekiyor. Ancak bu planları yaparken Allah’ın da bir planı olduğu asla akıldan çıkartılmamalıdır. Allah’ın hakkımızda neler murad ettiğini bilemiyoruz. Bize düşen sadece tevekkül ve sabır. Elbette öncesinde gayret ve çalışma ama bu çalışma hırs barındırmamalı, mütevazi şekilde olması gerektiği kadarıyla olmalı hırs da insanı yiyip bitiren bir başka şey.
Yazımı Rabbimizin gönderdiği yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’den bir ayet ile noktalamak istiyorum. Yüce Allah Neml süresi 65. Ayetinde şöyle buyurmaktadır.
“De ki: göklerde ve yerde, Allah’tan başka kimse gaybı (geleceği) bilemez.”