Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da düzenlenen Emitt Turizm Fuarı’nda ülkemizin birbirinden güzel şehirleri turizm anlamında görücüye çıktı. Ziyaret ettiğim fuar alanında ziyaretçilerini bekleyen illerimizden birisi de Batı Karadeniz’in incisi taş kömürü diğeri Zonguldak idi. Zonguldak’tan şehirlerini tanıtmaya gelen arkadaşlar ile turizm üzerine uzun uzun münazara yapma imkânı buldum. Bu arada bir madenci çocuğu olarak şehirlerimizin ortak özelliği olan kömür madeni üzerine de hasbihal gerçekleştirdik. Maden kazaları madenin şehre kattığı katma değer vs. gibi konular üzerinde sohbetimiz koyulaştı gitti. İki maden şehrinin birçok ortak kaderi vardı. Aramızdaki fark bizdeki kömür linyit Zonguldak’taki ise taş kömürü idi. Daha önceden bir kitapta da rastladığım bir bilgi fuar alanında da teyit edilince konu üzerinde biraz daha araştırma yapıp Zonguldak taş kömürünün macerasına doğru sizleri bir yolculuğa çıkartmak için bu yazıyı kaleme almış bulunuyorum.
Kömür dün olduğu gibi bugün de ülkemizin önemli ekonomik değerlerinden biri. Kısaca kömürü bitkisel kökenli organik maddeler ve inorganik bileşenlerden oluşan tortul bir kayaç olarak tanımlayabiliriz. Kömürün oluşumu da milyonlarca yıl sürmekte, bataklıklarda bitki ve ağaç kalıntılarının üst üste yığışarak çökelmesiyle aradan geçen yıllar sonucunda geçirdiği kimyasal ve fiziksel etkilerle değişime uğraması ile oluşmaktadır. Taş kömürü linyit kömürüne nazaran daha değerli bir madendir. Özellikle katı, koyu renkli ve karbon ile yanıcı gaz bakımından zengin bir yapı olan taş kömürü, enerji ve ısınma alanında önemli bir potansiyel sahip değerli bir madenimizdir.
Bu girizgahtan sonra gelelim taş kömürünün bulunması ile ilgili hikâyeye. 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti kömürü İngiltere'den ithal etmekteydi. Zamanın yenilikçi, reformcu Padişahı II. Mahmut, döneminde “Memalik-i Şahane Dahilinde Siyah Taşın Taharrisi” ismiyle bir ferman çıkartarak memleketin her yerinde kömür aranmasını emretmiş, kömürü bulup getirene mükafat verileceği ilan edilince ülke genelinde herkes kömür aramaya başlamış bu konuda bir gayret içine girmiştir. Bu ferman ile anlaşılacağı üzerine Türkiye’de kömürün tarihi 1829 yıllarına kadar uzanmaktadır. Sanayi devrimi ile birlikte büyük önem kazanmaya başlayan kömürü uzun süre İngiltere’den almamız mümkün gözükmüyordu. Zaten o yıllarda iki ülke arasında başlayan savaşlar nedeniyle İngiltere’de bize kömür vermeyi durdurmuştu. Bunun üzerine ülkede kömürün bulunması ve çıkartılıp işlenmesi elzem hale gelmişti. Padişah II. Mahmut’un fermanını duyan bulunduğu yerde kömür arayışına girmeye başlamıştı. İşte bu kömür arayanlardan birisi de Zonguldaklı Uzun Mehmet’tir.
Uzun Mehmet bir köylü çocuğudur. Zonguldak'ta Kestaneci köyünde dünyaya gelmiştir. Rivayetlere göre bölgenin yani Zonguldak Ereğli’nin belli başlı ailelerinden olan Kestaneci köyü Karamahmutzadeler sülalesine mensuptur. Zamanı geldiğinde büyüyüp asker olan Uzun Mehmet askerlik için İstanbul'a gitmiştir. Deniz eri olarak askerliğini yaptığı süre içinde maden kömürünü ilk defa asker ocağında görmüştür. Kömürün o dönemde memleket için ne kadar gerekli bir şey olduğunu askerlik yaptığı asker ocağında öğrendi. Günler geldi geçti, askerliği bitti. Askerliğinin son gününde bölük komutanı bütün erleri bir araya toplayarak elindeki maden parçasını askerlere göstererek;
-“Arkadaşlar, bunun maden kömürü olduğunu öğrendiniz. Şimdi biz bunu para ile yurtdışından alıyoruz. Türkiye'de maden kömürü var mı yok mu bunu bilen yok. Eğer varsa bulmak lazım. Onu bulmak memlekete çok büyük bir hizmet olacak. Gittiğiniz köyde, dağda, derede, her yerde bu kömürü arayıp bulmaya çalışın.” Diye seslenmiş. Bölük komutanı konuşmasını bitirdikten sonra her ere bir parça maden kömürü vermiş. Uzun Mehmet de bir parça alarak, torbasına koymuş ve terhisi ile birlikte köyüne yola koyulmuş.
Uzun Mehmet, köyüne vardığında nereye gitse maden kömürü parçasını da yanına alıp aramaya koyulurmuş. Yine bir gün Ereğli'de Kösedağı mevkiindeki Neyren Köyü civarındaki değirmene gittiğinde hasat sonu olduğu için değirmen tamamen doludur ve sıra vardır. Bunun üzerine sıra kendisine gelinceye kadar etrafta dolaşmaya başlar. Bir süre yol aldıktan sonra dere kenarında siyah taşlar görür. Bir anda askerde kendisine gösterilen siyah taş (yanan taş) aklına gelir. Burası tam bir maden kömürü yatağıydı. Uzun Mehmet:
- “Buldum işte! Şimdi buldum! diye sevinç içinde hemen işe başlar ve kömürü kazarak bir çuvala doldurarak evine götürür. Evinde yanan ocağa bulduğu siyah taşları atar ve yandığına bizzat kendisi şahit olur. Ertesi gün aynı yere gizlice giderek daha geniş arama yapar. Uzun Mehmet, çuvala koyduğu kömür numunelerini İstanbul'a götürüp, bölük komutanını bularak kömürü ona teslim eder. Komutanı maden kömürünü inceler ve Mehmet’e:
- “Evet bu maden kömürü. Hem de en iyi cins maden kömürü. Aferin Mehmet. Evladım bunu nereden buldun” diye sorar. Mehmet’te komutanına:
- Zonguldak’ta bulduğunu söyler.
O gün bölük komutanı: "Uzun Mehmet’in Zonguldak'ta maden kömürü bulduğunu” Padişah II. Mahmut’a haber verir. Kömürün bulunuşuna çok sevinen Padişah II. Mahmut, Uzun Mehmet'i 50 altınla ödüllendirir. Ayrıca kendisine kaydı hayat şartıyla 600 kuruş maaş bağlanır. Böylece taş kömürünün bulunuşu, 8 Kasım 1829 olarak tarihe geçer.
Dönemin Ereğli Ayanı Hacı İsmail Ağa Uzun Mehmet’in kömürü bulmasını hazmedemez. Uzun Mehmet bir heyetle Zonguldak'a dönüp, kömürü bulduğu yeri göstereceği sırada daha İstanbul'da iken kahvesine zehir konarak Ayan Hacı İsmail Ağa tarafından Leblebici Hanı'nda 8 Kasım 1829 tarihinde öldürtülür.
Zonguldak'taki maden ocaklarından ikisine Uzun Mehmet-I, Uzun Mehmet-II adları verilerek ismi yaşatılmaya çalışılan Uzun Mehmet adına Karadeniz Ereğli Kestaneci Mahallesi’nde bir anıt yapılmış ve her yıl 8 Kasım’da Zonguldak Karadeniz Ereğli Kaymakamlığı, Karadeniz Ereğli Belediyesi ve TTK İşletmeleri iş birliğiyle resmi anma törenleri düzenlenmektedir.
İşte kara taş diye bilinen maden kömürünün hikayesi böyle. Ülkemiz için buğday kadar, et kadar, bütün tarım ürünleri kadar gerekli olan maden kömürü ile dün tren ve vapurlar çalıştırılırken bugün hem fabrikalar çalışıyor hem evler ısınıyor hem de enerji üretiliyor. Bütün ülkeler için önemli bir yer altı kaynağı olan maden kömürü Uzun Mehmet’in bu ülkeye bir hatırası olarak tarihe geçmiştir. Bugün her siyah kömürde Uzun Mehmet’in kara alınyazısı bulunurken, Onun vatan aşkı ve milletine hizmet sevgisi, yanan her kömürde bir kor gibi parlamaktadır.