Nasreddin Hoca denilince bir çoğumuz için komedyan bir insan tipi akla geliyor. Fıkralarını anlattığımızda veya dinlediğimizde hep güldüğümüz Nasreddin Hoca aslında bir nüktedan da çok bilge kişiliğe hâkim insanları düşündüren düşünürken eğlendiren bir insan.
Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında en önemli değerlerimizden biri olan Nasreddin Hoca, zengin kültürümüzün bir parçasıdır. Neredeyse 800 yıldır anlatıla gelen İbretli ve hikmetli fıkralarıyla düne olduğu gibi bugüne de ışık tutmaya devam etmektedir. Eskişehir’in Sivrihisar ilçesine bağlı Hortu Köyü’nde 1208 yılında dünyaya gelen Nasreddin Hoca, temel eğitimini almasının ardından Sivrihisar’da bir medrese eğitimi almıştır. Babasının ölmesi üzerine tekrar köyüne dönmüş ve burada bir süre imamlık görevi ifa etmiştir. Bir dönem sonra ise Konya’nın Akşehir ilçesine göç etmiş ve hayatını burada devam ettirmiştir. Akşehir’de Yesevilik, Rufailik ve Mevlevilik yollarında dervişlik yapmış bir Anadolu Ereni oarak nüktedan bilge bir kişilik olarak karşımıza çıkmıştır. Tıpkı Hazreti Mevlâna, Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal ve diğer Horasan Erenleri gibi Anadolu’nun hem Türkleşmesi hem de İslamlaşması için çalışmış özellikle de nükte alanında bu vazifeyi en güzel şekilde ifa etmeye gayret göstermiştir.
Anadolu Selçuklu döneminde yaşayan Nasreddin Hoca genel olarak hazır cevaplı ve mizah anlayışına haiz bir bilge kişiliğe sahip efsanevi bir şahsiyettir. Nüktedan yapısıyla Türk dilinin gelişmesinde çok büyük katkısı olmuştur. Dilimize yaptığı katkı onu bugünlere kadar taşımıştır. İnsanları düşünmeye sevk etmek için nükteli anlatımı mizahın farklı bir boyutuna dikkat çekmiş ve bugüne kadar çok sayıda kişinin hayatında, çocukluğunda etkisi olan bir karakter olmuştur. Nasreddin Hoca’nın karakteri ile bugünlere kadar milyonlarca çocuk büyümüştür.
Yukarıda da değindiğim gibi Nasreddin Hoca fıkralarıyla bir taraftan güldürmüş bir taraftan da düşündürücü öğütler vermeye çalışmıştır. Birçok fıkrası olan Nasreddin Nasreddin Hoca’nın birkaç fıkrası ile bizi nasıl düşünmeye sevk ettiğini anlamaya çalışalım.
Nasreddin Hoca bir gün evinin damında biriken diz boyu karları sabah namazı sonrası kürümeye başlamış. Bir ara dengesini kaybederek damdan düşüp bayılmış.
Komşuları koşuşmuşlar.
Birisi: "Çabuk bir doktor çağıralım. "
Diğeri: "Aman bir kırıkçı bulalım. "
Öbürü: "Sırtlanıp doktora götürelim” derken, kargaşada ayılan Hoca, acıyan belini tutarak;
-"Bırakın tartışmayı. Bana daha önce damdan düşmüş birini bulun. Damdan düşenin halini damdan düşen anlar.” demiş.
Burada bizlere çok güzel öğütte bulunuyor. Bir sorun yaşadıysak, bir problem ile karşı karşıya isek bizim yaşadıklarımızı yaşayan biri karşımızda olmadığı sürece bizi anlayan çıkmaz. Herkes konuya dair bir şeyler söyler ama asıl meselenin çözümü noktasında kimse doğru bir yol gösteremez. Doğru bir yol gösteremedikleri gibi derdini doğru şekilde anlamaları da mümkün değildir. Nasreddin Hoca bana daha önce damdan düşen birini getirin ki benim yaşadığım haleti ruhiyeyi anlayabilsin diyerek bugün de hayatın içinde yaşadıklarımızın aynısını yaşayan insanlar birbirini daha iyi anlayabilmektedir. Bugün tecrübe diye ifade etmeye çalıştığımız bu durum başkalarına daha doğru yolu göstermekte önem arz etmektedir.
Nasrettin Hoca'nın fıkraları arasında en çok güldüren hikâyelerden birisi olan ve hala dillerde dolaşan Göle Maya Çalmak fıkrası var ki, anlatıldığında çoluk çocuk, yetişkin herkesi güldürmeye devam etmektedir. Nasreddin Hoca'nın meşhur Göle Maya Çalmak fıkrası şöyle;
Günlerden bir gün Nasrettin Hoca eline yoğurt mayası bakracını alıp göle doğru yola koyulmuş.
Gölün etrafında piknik yapan köylüler Hoca'ya dikkat kesilmişler.
Hoca Nasrettin başlamış yoğurt mayasını göle kaşık, kaşık çalmaya:
Köyüler şaşkınlıkla izlerken, içlerinden biri Hoca'nın yanına varmış.
– Hayırdır Hocam? Ne yapıyorsun böyle? diye sormuş.
– Göle yoğurt mayası çalıyorum, demiş.
– İlahi, hocam, hiç göle maya çalmakla göl maya tutar mı?
– Hoca Nasrettin O nüktedan cevaplarından birini daha vermiş;
– Ya tutarsa…
Aslında gölün maya tutmayacağını Nasreddin Hoca da bilmektedir. Burada bizlere şu mesajı vermeye çalışıyor. Yaptığımız işlerde karşılaşacağımız sıkıntılar karşısında 'umutsuzluğa düşmememiz.' İşi asla bırakmayıp inatla mücadele etmemiz ve bu mücadelemiz sonucunda mutlaka muvaffak olacağımızı vurgulamaya çalışıyor. Verdiğimiz bu iki örnek fıkrada olduğu gibi aslında güldüren değil, düşündüren ve bilgeliğini ortaya koyan bir insan Nasreddin Hoca.
Nasreddin Hoca’nın 1284 yılında Akşehir’de vefat ettiği bilinmektedir. Kabri ve türbesi Konya’nın Akşehir ilçesinde yer almaktadır. Nasreddin Hocanın kendisine ait olan yazılı kültürün bilinen en eski olan anlatısına 1480 senesinde telif edilmiş olan Saltukname isimli eser bulunmaktadır. Ünü sınırlarımızı aşmış bir değerimizdir.