İnsanoğlu ne yazık ki asıl sermayesi olan ömür sermayesini çoğu zaman boşa harcamakta ve bunun da farkında değil. Birçok şeyin değerini maalesef kaybettiğimizde anlıyoruz.
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’in Bakara süresi 197. Ayetinde bizleri şu şekilde uyarmaktadır:
“Ne hayır işlerseniz Allah onu bilir. (Ey müminler! Ahiret için) azık edinin. Bilin ki azığın en hayırlısı takvadır. Ey akıl sahipleri! Benden sakının.”
Bu ayet bize dünyada verilen ömür sermayesini en güzel şekilde kullanıp ahirete hazırlık yapmamız gerektiği vurgulamaktadır. Zira biz bu dünyaya ahiretteki hayatı kazanmak için gönderildik. Hepimizin bildiği bir tabir var. Dünya ahiretin tarlasıdır. Dünya tarlaya benzetilerek yaptıklarımız ekilip, ahirette karşılığını almamız manasına geliyor. Bu ifade ile dünyanın insanlar için fani bir hayat olduğu vurgulanmaya çalışılmıştır. İnsanoğlu dünyada yaptıklarının karşılığını ahirette mutlaka görecektir. Dünya hayatında iyilik yapan, fedakarlıkta bulunan, başkalarının hayatına güzel dokunuşlar yapan ve iman edip ibadetlerini yerine getirenler ahirette bunların karşılığının çok daha fazlasını görecektir.
Dünyada yaşadığımız zamanın kıymetini bilmemiz gerektiğini daha iyi anlamak için bu bölümde sermayesi eriyen adam hikayesini bir hatırlayalım.
Bağdat yazın sıcak günlerinden birini yaşadığı, insanların ise güneşin kızgın hararetinden serinleyecek bir köşe aradığı ve ağaç gölgelerine sığındığı bir dönemde, adamın biri de dağlardaki mağaralardan getirdiği buzları satmaya çalışıyormuş. Fakat hava öylesine sıcakmış ki, öğlen sıcağında adamın buzları eriyemeye yüz tutmuş. Tek sermayesi olan buzların erimesi karşısında adam, canhıraş bağırmaya başlamış: “Sermayesi eriyen bu fakirden buz alan yok mu?” O sırada talebeleriyle oradan geçmekte olan Cüneyd-i Bağdadi’nin kulağına bu sözler çarpınca aniden durmuş ve olduğu yere çökerek başını ellerinin arasına almış. Talebeleri bu durum karşısında telaşlanmışlar: “Ne oldu hocam” diye sormuşlar. Büyük ilim ehli alim Cüneyd-i Bağdadi onlara sarsıcı gerçeği şöyle açıklamış: “Bu adamın söylediklerine dikkat edin! Eriyenin sadece buzlar değil, aynı zamanda ömrüm olduğunu fark ettim. Sıcak, adamın maddi sermayesi olan buzları eritip tükettiği gibi, zaman da asıl sermayemiz olan ömrümüzü tüketiyor. Saniye saniye, dakika dakika ömrümüz eriyor, hissedebiliyor muyuz?”
Bu ibretlik hikâye ile Cüneyd-i Bağdadi hazretleri bize şunu anlatmaya çalışıyor. Adamın eriyip giden buzları için sızlandığı kadar, bitip tükenen ve boşa giden ömürlerimiz için sızlanmıyoruz. Dünya tarlasında ömrümüz yavaş yavaş tamamlanır iken boşa geçen vakitlerimiz için tedirginlik duymuyoruz. Her anımızı hayırlı işlerle geçirmemiz gerekir ki ahirette elimiz boş kalmasın. Zira herkes bu dünyada yaptıklarının karşılığını ahirette alacaktır. Şunu asla unutmamalıyız aslında Rabbimizin bizlere verdiği ömür de güneşin altında bir buz gibi hızla eriyip gitmektedir. Eğer bize verilen ömür sermayesini ziyan eder veya yanlış yere harcarsak hüsranımız kaçınılmaz olacaktır.
İki cihan güneşi rehberimiz, önderimiz ve liderimiz Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hepimizin de bildiği bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır:
“İki nimet vardır ki, insanların çoğu onları değerlendirme hususunda aldanmıştır: Sağlık ve boş zaman.”
Yazımızı Rabbimizin Asr süresinde çarpıcı şekilde bizi uyardığı ayetler ile tamamlayalım:
“Asra yemin ederim ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesnadır.”