İnsanlık tarihi birçok medeniyetlere şahitlik etmiştir. Medeniyetler farklı coğrafyalarda farklı gelişmelerin ürünü olarak ortaya çıkmış ve medeniyetlerin ortaya çıktığı şehirler de kendine özgü özellikler bünyesinde barındırmıştır. Bu özelliklerin en başında o şehri o yöreyi inşa eden, o şehirle özdeşleşen ilim ve bilim adamları olmuştur. Tarihe baktığımızda neredeyse her şehir ile sembolleşmiş insanları görürüz. Orta Asya’da Türkistan Hoca Ahmet Yesevi ile Konya ise Hz. Mevlâna ile sembolleşmiştir.
Günümüzde maalesef şehirlerimiz yavaş yavaş ölüyor. Bunun ana sebebi ise şehirlerimizle sembolleşen insanların unutulup gidiyor olması. Şehirlerimiz artık o sembol isimler yerine başka şeyler ile anılır ve ön plana çıkar oldu. Aslında şehri çağlar ötesine taşıyan hep bu özel kişiler olmuştur. Tarihe damga vuran bu isimlerin birçoğunu bugünkü nesil bilmiyor. Daha doğru bir deyişle nesilden nesile bu isimler aktarılmaz oldu. Şimdi artık şehirler başka şeyler ile ön plana çıkar ve anılır oldu. Medeniyet inşa eden kültürün bir parçası olan bu isimler ise tarihin tozlu rafına karıştı gitti. Birçoğunun ismini bile çok az insanın hafızasında yer eder durumda. Şehirlerimizde yaşayıp, yaşadığı şehre büyük hizmetler bırakan o şehirle sembolleşen isimlerin unutulup gitmesi ile hem tarihe hem de o insanlara büyük bir haksızlık yapmış oluyoruz.
Şehirlerin ölüp gitmesi ve medeniyetlerin de yok olmasına sebep olan bu değerlerimize şöyle bir göz atacak olursak neleri kaybettiğimizi ya da kaybetmek üzere olduğumuzu görürüz. Konuyu şöyle birkaç örnek ile izah etmeye çalışalım.
Günümüzde kaç kişi tasavvuf ehlinin en önemli iki ismi olan Hayat-i Harranî ve İbni Teymiye'nin Urfalı olduğunu bilmekte? Ve yine Divan Edebiyatımızın en önemli isimlerinden biri olan Şair Nabi'nin Urfalı olduğunu kaç kişi biliyor? Ama Şanlıurfa denilince bugün bütün Türkiye’nin aklına isot geliyor.
Gaziantep’ten bahsettiğimizde kaç kişinin aklına Buhari'nin en büyük sarihlerinden biri olan Bedreddin el-Aynî gelmekte (Aynî, Ayıntab, Antep, Gaziantep) Umdetul Kari Ala Sahihi'l Buhari. Ama Gaziantep denilince bugün bütün Türkiye’nin aklına baklava veya Antepfıstığı geliyor.
Kurtuluş Savaşı’nın, Millî Mücadelenin en önemli simalarından biri olan Sütçü İmamın Maraşlı olduğunu belki bir çoğumuz bilmeyiz. Ashab-ı Kehf’in yaşadığı yerler olan Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesini de bu yönüyle bilen çok az insan vardır. Ama Maraş denilince hepimizin akına ilk gelen şey dondurma oluyor maalesef. İbrahim Hakkı Hazretleri’nin yaşadığı diyar Siirt’te yine bal ile anılır olmuş. Kur’an-ı Kerim’de adı geçen İfk hadisesi ile öne çıkan sahabe den Saffan bin Muattal Adıyaman’da medfun olmasına rağmen Adıyaman’ı bu yönüyle bilen insan yok denecek kadar azdır. Ama Adıyaman’dan bahsedildiğinde herkesin ilk önce aklına tütün gelmekte.
Hz. Ömer (r.a.) döneminde fethedilen birçok sahabenin medfun oluğu ve aynı zamanda Peygamberler diyarı olan Diyarbakır’da, Sahabeler şehri olarak bilinmez ama Diyarbakır dediğimizde herkes önce karpuzunu konuşur.
Malatya denilince Battal Gazi ilk akla gelmesi gerekirken onun yerine hemen kayısı dan bahsederiz. Tokat’ın önemli bir değeri olan Mehmet Emin Tokadî Hazretleri ve Hayreddin-i Tokadi Hazretlerini bilen çok az kimse vardır. Tokat delince akla bu isimler gelmez onun yerine meşhur yaprak sarması veya Tokat Kebabı gelir. Sarımsakla mı meşhur yoksa Şeyh Şaban Veli hazretleri ile mi Kastamonu, ilk akla gelen yine sarımsak olmakta. Kuvayi Milliye şehri Balıkesir denilince ilk akla Çanakkale’de destan yazan bir milletin kaderini değiştiren Havranlı Seyit Onbaşı yerine kolonya veya höşmerim tatlısı geliyor.
Şehzadeler şehri olan Manisa şehzadeleri ile mi anılıyor, Osmanlı Padişahlarının yetiştirildiği padişahlığa hazırlandığı Manisa, çağ açıp çağ kapayan İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet ile mi anılıyor? Yoksa Viyana kapılarına kadar dayanan Kanuni sultan Süleyman ile mi kısmen bunları çağrıştıran mesir akla geliyor. Ama daha ziyade Manisa denilince hemen aklımıza Sultani üzüm geliyor.
Hangi şehre el atarsak atalım durum hep aynı. Elbette şehirlerimizde yetişen ürünler önemli, bunları küçümsemiyoruz bunlar birer ekonomik değer ancak bizim burada asıl vurgulamaya çalıştığımız konu bulundukları şehirleri şehir yapan ve medeniyetimize çok büyük katkısı olan bu büyük insanların unutulmaması. Şehirlerden bahsettiğimiz de ilk akla onların geliyor olması. Bugün bunları hafızalarımızda yaşatmaz ve gelecek nesillere bunları aktarmaz isek koskoca tarihe damga vuran medeniyetimiz soğana, sarımsağa, bibere ve kebaba teslim olup gidecek.
Medeniyetimizi ve geçmişten günümüze medeniyetleri yaşatmak ve gelecek nesillere bunu aktarmak istiyorsak, medeniyetlere katkı sunan sembol isimler asla unutulmamalı, şehirlerin hafızasından hiçbir zaman çıkmayacak şekilde korumasını ve anılmasını sağlamalıyız.