Mevlâna Celaleddin-i Rumî Hazretleri'nin muasırı ve meşhur talebelerinden olan Ateşbaz-ı Veli’nin esas ismi Şemseddin Yusuf, babasının adı İzzeddin’dir. Mevlevilerce önemli olan makamın ilk temsilcisi olduğu için Ateşbaz-ı Veli olarak ün yapmış ve gönüllerde taht kurmuştur. Hayatı hakkında yeterli bilgiler bulunmamasına rağmen Hz. Mevlâna ile birlikte Belh’ten yani Horasan tarafından geldiği veya Karaman’dan Konya’ya geldiği ifade edilmektedir. Hz. Mevlâna’nın dergâhında yetiştiği ve burada aşçılık yaptığı kaynaklarda belirtilmektedir. Doğum yeri ve yılı hakkında pek bilgi bulunmamaktadır.
Konya’da Mevlâna Hazretleri'nin sohbetleri ile olgunlaşmış ve tasavvuf yolunda ileri mertebelere erişmiştir. Dergâhta kendisine aşçıbaşılık görevi verilmiş ve bu görevi de layıkıyla yapmıştır. Kendisine “Ateşle Oynayan” anlamına gelen Farsça bir kelime olan “Ateşbaz” isminin verilmesi bir menkıbeye dayanmaktadır. Ateşbaz-ı Veli bir gün yine mutfakta yemek pişireceği sırada dergâhta hiç odun kalmadığını görür. Yemek vakti de yaklaşmış olup, odun tedarik etmek çok zaman alacaktır. Mahcup bir halde Mevlâna Hazretleri'nin huzuruna varır ve:
"Efendim, mutfakta hiç odun kalmamış, ne yapayım?" diye sorar. Mevlâna Hazretleri latife yollu: "Odun kalmadıysa kazanın altına ayaklarını sokarak kazanı kaynat" demesi üzerine, Şemsettin Yusuf Efendi derhal mutfağa gider ve şaka olarak da olsa kendisine söylenmiş sözü emir telakki eder ve aynen uygular. Ayak parmaklarından çıkan ateşle yemeği pişirir. Ancak büyükler arasında açık keramet izhârı hoş karşılanmadığından;
Hazreti Mevlâna, bu duruma muttali olunca, hoşnutsuzluğunu:
“Hay ateşbaz hay!” diyerek ortaya koyar.
Bu olaydan sonra Şemsettin Yusuf Efendi ‘Ateşbaz’ unvanı ile anılmaya başlanmıştır. Yaklaşık yüz yaşına yakın uzun bir ömür süren Şemsettin Yusuf Efendi hicri 684, miladi 1284 yılında Konya'da vefat etmiştir. Bugün türbesi, Konya-Meram'da, âşıklar semtinde yer almaktadır. Türbesi klasik Selçuklu kümbetleri tipindedir. Kesme taştan, sekiz köşeli gövdesi üzerine, tuğla ile örülmüş; sekizgen piramit külahı oturur.
Türbenin kıblesinde küçük pencere üzerindeki kitabesi ise şöyledir:
“Bu kabir, kutlu şehit rahmetli İzzeddin oğlu, milletin ve dinin güneşi Yusuf Ateşbaz’ın kabridir. 684 yılı Recep ayının ortasında Allah’ın rahmetine kavuştu. Allah yarlığasın.”
Ateşbaz-ı Veli Şemseddin Yusuf’un Hazret-i Mevlâna ve Mevleviler arasında önemli bir yeri vardır. Ateşbaz Makamı, bir terbiye ve eğitim makamıdır. Ateşbaz, Âsitane adıyla bilinen büyük Mevlevi dergahlarında manevi eğitim mekânı olan Matbah-ı Şeriflerde (Mutfak) dervişlerin eğitimiyle ilgilenen Sertabbah (Aşçı Dede) makamına verilen addır. Mevlevi tekkelerinin ruhu, mutfaktır. Aşçı Dede, Kazancı Dede, İçeri Meydancısı ve Bulaşıkçı Dedeler, tekkenin mürebbileridir. Aşçı Dede en büyük zabittir. Kazancı Dede de ikinci zabittir. Aşçı Dede’nin hizmeti, çilekeşlere nezaret etmektir. Mutfağa gelen can, aşçı dedenin huzurunda ikrar verir, sonra kazancıya teslim edilir. Çile bittikten sonra aşçıbaşı, yalnızca dervişe öğüt verdikten sonra şu gülbankı çeker:
“Vakt-i Şerif hayrola; hayırlar fethola; şerler defola; derviş kardeşimizin hizmetleri mübarek ola. Dem-i Hazret-i Mevlâna, sırrı Şems-i Tebrizî Kerem-i İmam Ali, Hû diyelim, Hû.”
Aşçı Dede’nin haricinde, mutfakta on sekiz görevli daha bulunmaktadır. Buda, mutfak hizmetine ne kadar önem verildiğini göstermektedir. Kazancı Dede’den ayakçıya kadar, herkesin ayrı ayrı görevleri vardır.
Mutfak müştemilâtından bulunan Meydan-ı Şerifteki beyaz postun adı, Ateşbaz-ı Veli Makamıdır. Mevlevilerce bu makamın ilk temsilcisi Şemsettin Yusuf kabul edilmektedir. Bunun yanında ve üst taraftaki kırmızı postta, “Sultan Veled” makamı bulunmaktadır.