Pek çok alimin ve evliyanın sözbirliği ederek İstanbul’un en yüksek mertebeli üç evliyasından birisi olan Abdülfettâh Bağdadi hazretleri miladi 1778 yılında dünyaya gelmiştir. Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî hazretlerinin talebesidir. Tasavvuf da pek yüksek derecelerin sahibi olduğu gibi, fıkıh ilminde de kendini geliştirmiş çok büyük âlim idi. İstanbul halkı senelerce onun feyz ve bereketlerinden istifade etmiştir.
Abdülfettâh Hazretleri, çok küçük yaşta iken Bağdat’ın ileri gelen âlimlerinden ilim öğrenmeye başlamış çok zeki bir kişiliği olan bir zattır. Kısa süre zarfında Kur’ân-Kerim’i ezberlemiş, gayretli ve devamlı çalışmalarıyla hem arkadaşlarının, hem de hocalarının dikkatini çekmesini bilmiştir. Genç yaşta tefsir, hadis ve fıkıh ilimlerinde ciddi mesafe kat etmiş dönemindeki fen ilimleri dahil birçok alanda mütehassıs bir âlim seviyesine gelmiş ve fıkıh ile ilgili mevzûları cevaplandırmada meşhûr olmuştur.
Abdülfettâh Bağdadi Hazretleri, zahiri ilimlerin yanı sıra, bâtın ilmi olan tasavvufta da yetişmek istiyordu. Bunun için Rasûlullah Efendimizden (s.a.v) gelen feyz ve bereketleri insanların kalplerine akıtan, kendilerine silsile-i aliye denilen âlim ve evliyanın en meşhurlarından olan Mevlânâ Halid-i Bağdadî hazretlerine talebe olmuştur. Abdülfettâh Bağdadi Hazretleri, hocasının her emrini yerine getirmek için canla başla çalışmış, verilen her vazifeyi büyük bir içtenlikle yapardı. Haramlardan şiddetle kaçar, şüpheli korkusuyla mubahların fazlasını dahi terk ederdi. Dünya hayatına hiç meyletmezdi. Tek arzusu hocasından hiçbir zaman ayrılmamak, onun için verdiği bütün vazifeyi canı pahasına da olsa yerine getirmekten geri durmazdı. Maksadı çok yüksek olup, evliyalık makamlarından en üstün derecelere kavuşmak arzusu içindeydi. Hocası Mevlânâ Halid-i Bağdadi Hazretleri, onun bu güzel hasletlerini bildiği için, ona en zor işleri yaptırır, diğer talebeleri ile haberleşmeye bunu gönderirdi. Yolculukta herhangi bir vasıtaya, bineğe binmesini yasaklamıştı. Yaya olarak gitmesini emrederdi. O da bunu zevk ile yapar, çok uzak yolculuklara hiçbir şeye binmeden giderdi. Yaya yürüyerek, yolculuk anında doğan bela ve mihnetlere katlanarak nefsini terbiye eder, ruhunun yüksek derecelere ulaşmasını sağlardı. Vazifeli olarak o dönem de İstanbul’a iki defa yaya olarak gitmiştir.
Mevlânâ Halid-i Bağdadi’nin ilminin derinliği, evliyalığının üstünlüğü ve feyz ışığı dünyanın her dört bir tarafına yayılmıştı. Her yerden akın akın talebeler, onun ilminin bir damlasına kavuşmak için geliyorlardı. Saltanat şehri olan payitaht İstanbul’dan da birçok kimse, Bağdat’a gidip, onun talebesi olabilmek ve ahirette yüksek derecelere kavuşmak istiyorlardı. Bu mana da isteklilerin hepsinin Bağdat’a gitmesi pek mümkün değil idi. Bu sebeple Mevlânâ Halid-i Bağdadi Hazretleri, Hak âşıklarının yanan ruhlarını serinletmek, ilim ve irfan öğrenmelerini sağlamak için talebesi Abdülfettâh-ı Bağdadi’yi İstanbul’a göndermiştir.
Abdülfettâh Bağdadi Hazretleri, İstanbul’a geldiğinde Üsküdar semtinde Karacaahmet Kabristanı ile Bağlarbaşı arasında, Nuh Kuyusu mevkiinde bulunan dergâhına yerleşmiştir. Mübarek zatın İstanbul’a geldiğini duyanlar dergâhına akın etmeye başladılar. Abdülfettâh Bağdadi Hazretleri, bu Hak âşıklarının hasta ve ölü ruhlarına hayat veriyor, kararan kalplerine nur akıtıyordu. Ahrâriyye yolunun Müceddidî ve Hâlidiyye kolunun feyzlerini bu insanlara sunuyordu. Kısa zamanda, devlet erkânından vezirler, komutanlar, paşalar, alimler ve veliler onun talebesi olmak için can atmaya başlamış ve onun etrafını doldurmuşlardır. O, âb-ı hayat pınarı, herkesi kabiliyetlerine göre yetiştirmekteydi. Hiç yılmadan senelerce çalışarak, pek çok insanın hidayetine vesile olmuştur.
Abdülfettâh Bağdadi El- Akri Hazretleri, ömrünün son senelerinde hem Rabbine hem de otuz dokuz sene önce vefat eden mübarek hocası, Mevlânâ Hâlid-i Bağdadi’ye kavuşmak arzusu ile yanmaya başlamıştı. Çok geçmeden miladi 1864, hicri 1281 yılının Muharrem ayının on dokuzunda cuma günü talebelerinin başında Kur’an-ı Kerim okuduğu sırada ruhunu teslim etmiştir. Vefatı talebelerini ve sevenlerini derin bir üzüntüye sevk etmiştir.
Abdülfettâh Bağdadi El- Akri Hazretleri’nin kabri, Üsküdar’da, Eski Valide Camii’nden Karacaahmet mezarlığına çıkan yol ile, Selimiye-Bağlarbaşı caddesinin kesiştiği köşedeki, Şeyhülislâm Arif Hikmet Bey’in kabristanında bulunmaktadır.
Zamanın bütün âlimleri ve evliyaları sözbirliği ile şunu ifade etmişlerdir. İstanbul’un Eyüp Sultan ilçesinde metfun bulunan Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb-el-Ensârî ve diğer Eshâb-ı Kiram (r.a.) hariç, İstanbul’un en yüksek üç evliyasından biri de Abdülfettâh Bağdadi El- Akri Hazretleridir. Diğerleri ise Edirnekapı-Eyyûb arasındaki Murâd-ı Münzâvî ile Zeyrek’deki Mehmet Emin Tokâdî Hazretleridir.
Rabbim bizlere bu mübarek insanları sevmeyi, feyz ve bereketlerinden istifade ederek onların izinden gidebilmeyi nasip eylesin.