İnsanoğlu ne hikmetse geçici geldiği bu fani dünya hayatında hep kalıcıymış gibi hareket etmeyi çok sevmekte. Her gidenin arkasından hayıflanırız ancak günün birinde bizde oraya gitmeyecekmişiz gibi davranmaya devam ederiz.
İşte tam bu noktada sağlam bir ahiret inancı gündeme gelmektedir. Ahiret inancı insanın dünya hayatını ahlaki erdemler üzerine kurgulaması için önemlidir. Adeta dünya yaşantısını sigortalamak gibidir. Zira inanç insana sorumlu olmayı öğretir. Sorumluluk duygusu peşinden hesap verme duygusunu getirir. Yarın dünya hayatı boyunca yaptıklarımızın hesabını vereceğimizi aklımızdan çıkarmaz isek ona göre bir hayat yaşamaya gayret ederiz. Dünya da yaşadığımız hayatın ödülü de cezası da ahiret hayatı içinde gerçekleşecektir. O nedenle öbür alem diye ifade ettiğimiz Ahiret hayatında her fert kendisinden sorumludur. Kendi yaptıklarının karşılığını orada görecektir. Orada kendisine fayda sağlayacak yegâne şey bu dünya hayatında yaptığı güzel ameller, hayırlı işler ve başkalarına yaptığı iyilik ve güzellikler olacaktır. Kısaca dünya da hayır ekersek ahirette de hayır biçeriz. Onun için dünya da hayır ekmek ve güzel amellerimizi çoğaltacak işlerin peşinde olmalıyız. Dünyanın süsü ve eğlencesine aldanarak dünya malı biriktirme sevdası içinde olmamalıyız. Dünya da bir yolcu olduğumuzun bilincinde olarak hareket etmeliyiz. İnsan fıtratı gereği mal biriktirmeyi sever. Elbette dünya da yaşadığımız süre içinde dünya nimetlerinden istifade edeceğiz. Bu istifade aşırıya kaçmadan bir ölçü içerisinde olmalıdır. Zira bu dünya da biriktirmeye çalıştığımız malın bize öbür tarafta hiçbir faydası yok. Dünyadaki malımızın çokluğu ile ahiret hayatında övünmemiz söz konusu olmayacaktır. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde Şuara süresinin 68. ve 69. Ayetlerinde malın ve evladın ahiret hayatında fayda sağlamayacağını şöyle açıklamaktadır:
“Ey rabbim! Bana hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat. Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl. Beni Naim cennetinin varislerinden eyle. Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır. Kulların diriltilecekleri gün beni utandırma! O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar! Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.”
Böylelikle Allah Teâlâ hesap gününde insana, dünyada sahip olduklarının gerek evlat gerekse de mal varlıklarının fayda sağlamayacağını haber vermektedir. Sadece kendi yaptığın güzel ameller senin peşinden gelecektir. Dünya hayatında vesile olduğun güzellikler senin peşinden gelecek ve sana bir kurtuluş vesile onlar olacaktır. Nitekim Allah’ın Rasûlü Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir Hadis-i Şerif’inde insan öldükten sonra insana kim eşlik edeceğini bize şöyle anlatmaya çalışmaktadır:
“Ölüyü kabre kadar üç şey takip eder: Çoluk çocuğu yani ehli, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geriye döner biri ise onunla kalır. Ehli yani çoluk çocuğu ve malı geriye döner, ameli ise onunla baş başa kalır.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) bu Hadis-i Şerif’i ile bize dünya malının ve çoluk çocuğumuzun kabirde bize hiçbir fayda sağlamayacağını açık bir şekilde anlatmaya çalışıyor. İşte insan bu püf noktayı anlayabilse hayatı boyunca mal biriktirme sevdasıyla uğraşmaz. Daha hayatta iken Allah’ın kendisine bahşettiği imkanları, mal ve serveti yine Allah yolunda harcamak için gayret gösterir. Şunu hiçbir zaman unutmayalım dünya malı üzerimizde bir emanettir. Rabbimiz istediği zaman bu emanetlerini elimizden alabilir. Onun için emanetin sahibi gibiymişiz gibi davranmamalıyız. Dünya hayatımız süresince elbette hayatımızı idame ettirecek kadar çalışmalıyız. Ancak bu çalışmayı yaparken kendimizi tamamen dünyaya kaptırmamamız gerekir. Her zaman aklımızın bir köşesinde Ahiret hayatı olmalı ve dünya da yarın hesap vereceğiz diye düşünmeliyiz. Bu bilinç içerisinde olduğumuz sürece dünya malının nezdimizde bir kıymeti harbiyesi olmaz. Dünya malı ve mülküne hep emanetçi gibi davranırız. Allah’ın bize verdiğini yine Allah yolunda harcarız.
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde birçok ayetinde mal ve evlatların bize imtihan için verildiğini haber vermektedir. Yazımızı yine rabbimize kulak vererek noktalayalım. Mal ve evlatların bize Ahirette fayda sağlamayacağını ve bizim için dünya hayatında oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu Rabbimiz Kehf süresinin 46. Ayetinde şöyle buyurmaktadır:
“Mal ve evlatlar dünya hayatının süsüdür, kalıcı olan salih ameller ise Rabbinin katında sevap olarak da beklenti olarak da daha hayırlıdır.”