Anadolu’nun cihangir ruhlu yiğitlerinden, şanlı tarihimize damga vuran, bir milletin makus talihini değiştiren bir yiğit. İsmi anıldığında hala bugünkü tazeliğini koruyan civanmertliği ile anılan Seyit Onbaşı sadece doğup büyüdüğü topraklar olan Balıkesir Havran için değil bütün ülke için unutulmayacak kahramanlığa imza atmış cengâver bir askerdir.
Geçtiğimiz hafta bazı görüşmeler için gittiğim Çanakkale, Balıkesir gezisi sırasında aklımıza düşen değerli bir dost Havranlı Kadir Amcayı ziyaret ettik. Yıllardır bu bölgeye birçok kez geldim ancak hiçbirisinde Seyit Onbaşı’nın kabrini ziyaret etme fırsatı bulamamıştım. Bu kez özel olarak Koca Seyit’in doğduğu, yaşadığı ve toprağa verildiği topraklar olan Havran’ın Koca Seyit köyüne yolumuzu düşürdük. Çanakkale Savaşı’nda destan yazan ecdadımızın bir neferi olan Seyit Onbaşı cepheye giderken nereden bilebilirdi ki savaşın kaderini değiştirecek olaya imza atacak. Savaş esnasında ağır bombardıman sonucunda Mecidiye Tabyası’nda bulunan top bataryaları büyük hasar görmüştü. Dört batarya topundan sadece bir tanesi çalışır vaziyetteydi. Ancak çalışır durumda olan bu batarya topunun vinci arızalanmıştı. Yirmili yaşlarında askere alınan ilk zamanlar adı Manastır olan sonrasında Çamlık adını alan, bugün ise Seyit Onbaşı’nın adını yad etmek için Koca Seyit adı verilen köyden askere alınan bir yiğit delikanlı. 215 okkalık yaklaşık 276 kg’lık top mermisini asker arkadaşı Niğdeli Ali’nin yardımıyla sırtına alarak topun ağzına kadar taşımış, ayağında derman kalmadığı halde mermiyi namluya sürerek akabinde de namluyu düşman gemilerine yönelterek besmeleyle topu ateşlemiş bu hareketi art arda 3 kez tekrarlamış ve üçüncü seferde düşman gemisi Ocean’a isabet ettirerek Ocean’ın dümen tertibatının bozulup geminin batmasını sağlamıştır. Bu başarısı sonucunda Çanakkale’de deniz savaşlarının kaderi değişmiş ibre Osmanlı Devleti’nden yana dönmüştür. İşte bu yiğitliği gerçekleştiren Havranlı Seyit’ten başkası değildir. Bu başarısı ve gayreti sonrasında komutanları tarafından kendisine Onbaşı rütbesi verilmiştir.
Bir tarihin seyrini değiştiren Koca Seyit Onbaşı’nın kabri başında olmak beni çok duygulandırdı. Dizlerimin bağı çözüldü. Gözümün önüne gösterdiği üstün başarı geldi. Fatih Sultan Mehmet 21 yaşında İstanbul’u fethederek çağ açıp çağ kapatmış, Fatih’in torunlarından Seyit Onbaşı da yine 20’li yaşlarında tıpkı dedesi Fatih gibi kuşatılmış ve yok edilmek istenen bir milletin yok edilemeyeceğini göstermiştir. Allah’ın lütfuyla zoru başarmış 276 kg. olan bir mermiyi sanki kuş hafifliğiyle sırtında taşıyarak arızalı top mermisine taşımayı bilmiştir.
1889 yılının Eylül ayında o günkü adı Çamlık olan köyde dünyaya gelen Koca Seyit önce 1912 yılında Balkan Savaşları’na katılmış akabinde de topçu eri olarak Çanakkale Savaşı’nda cephede görevlendirilmiştir. Havran’ın bağrından çıkan cengâver yiğit Koca Seyit savaşlarda yorgun düşen bedenini yine doğduğu köy olan bugün kendi adıyla anılan Koca Seyit Köyü’nde 1939 yılında 50 yaşında vefat ederek bu köydeki istinatgâhına bırakmıştır. Seyit Onbaşı Çanakkale cephesinden yara almadan köyüne döner. Yıl 1918’dir.
Seyit Onbaşı bir mucizeyi gerçekleştirmenin haklı gururu ile köyünde yaşamını sürdürür. 26 Ağustos 1922 yılında başlattığı ordumuzun başlattığı Büyük Taarruza katılması için cepheye çağrılır. Vatan düşman işgalinden kurtarıldıktan sonra yaralı olarak tekrar köyüne dönerek yaşamını köyünde sürdürmeye devam eder. Ailesinin geçimini sağlamak içinde bin bir meşakkatle dağdan odun getirir, o odunları kömür yapıp satarmış. Oldukça fakir olan Koca Seyit Onbaşı gazinin madalyası bile yoktur. Köylüler ve çevresindekiler kendisine her seferinde “Müracaat et sana madalya versinler ve sana maaş bağlasınlar” dediklerinde, Koca Seyit Onbaşı mütevazi bir ifadeyle böyle söyleyenlere, “Biz madalya için, maaş için dövüşmedik. Ya şehid olacağız ya gazi dedik. Ücretini Cenab-ı Allah’tan bekledik ve Rabbim bize gazilik rütbesi nasip etti” der.
Çanakkale kahramanı Seyit Onbaşı Gazi Mustafa Kemal ile Çanakkale cephesindeki buluşmalarından sonra ikinci kez Havran’da buluşur. Bu buluşmaya Yazar Ali Erdin “Koca Seyit” isimli kitabında şöyle yer vermektedir.
“Cumhuriyetin ilanından birkaç yıl sonra Gazi Mustafa Kemal yurtiçi gezilerinin birinde Balıkesir’e uğrar. Oradan da Çanakkale yöresine doğru yol alır. Yol üzerinde o dönemlerde Edremit’in bir nahiyesi olan Havran mevkiinde Edremit kaymakamı, Havran Nahiye Müdürü ve savaş gazileri büyük bir coşku içinde Gazi Mustafa Kemal’i karşılamışlar. Havranlılar yanında eşi Latife hanımefendinin de bulunduğu Gazi Mustafa Kemal’den Havran’da misafir olmasını ve kendilerini onurlandırmalarını isterler. Gazi Havranlıları kırmaz ve Havran beyzadelerinden Terzizadelerin üç katlı ahşap evlerine konuk olur.
Gazi Mustafa Kemal konuk edildiği evde, akşam saatlerinde Edremit kaymakamından yörenin sorunları hakkında bilgi alır. Bu sırada Mustafa Kemal’in aklına aniden Çanakkale kahramanı topçu Koca Seyit Onbaşı gelir. Mustafa Kemal Edremit kaymakamına:
‘Kaymakam Bey, kazanız dahilinde oturan bir kahraman olacak, adı Koca Seyit. Bu kahramanı tanır mısınız? Bana bu kahramanı hemen bulup getirin’ deyince kaymakam beyde şafak atar. Çünkü kaymakam bey Koca Seyit’in adını duysa da, nerelerde, Edremit’in hangi köyünde oturduğunu bilmez. Kaymakam bey, emrindeki adamlarına: ‘Bu yörede bir kahraman Koca Seyit, derhal ivedilikle bulunacak.’
Koca Seyit’in Manastır köyünde olduğu öğrenilince, köyünden alelacele getirmek için hemen Manastır köyüne iki jandarma salınır. Namazdan çıkarken de Koca Seyit’i hemen yakalarlar.
Jandarmalar:
‘Koca Seyit, Gazi Paşa bu akşam Havran’da acele seni istemiş.’
Hemen yola çıkarlar. Ayağında eskice çarıkları, saçı sakalı uzamış ve kömür tozundan iyice siyahlaşmış ötesi berisi yırtık pırtık giysileri içinde Koca Seyit, sevincinden jandarmaların önünde adeta uçarak gider. Kaymakam bey, yanına getirilen Koca Seyit’i şöyle bir baştan aşağıya süzer. Üstünü başını düzensiz, kirli, eski ve çok berbat bulur. Gazi Mustafa Kemal’in çok önem verdiği bu kahramanı bu kılık, kıyafetle huzuruna çıkarmaktan çekinir, utanır. Nahiye müdürüne seslenir: ‘Müdür, çabuk senin şu giydiğin esvaplarından, ayakkabılarından bir takım getir’ der.
Huzuruna çıktığında Koca Seyit büyük kumandanın ellerine sarılıp öper. ‘Hoş geldiniz, safa geldiniz Paşa hazretleri’ der. Gazi Mustafa Kemal, Koca Seyit’i çok yakınına oturtur, önce hal hatırını sonra da ne işler yaptığını sorar. Odun, kömür işleri yaptığını duyunca Koca Seyit’in üstünü başını tetkik eder ve sorar: ‘Sen günlük işine bu kılık kıyafetle mi gidersin Seyit Onbaşı?’ der.
‘Kaymakam Bey böyle lüzum gördü paşam. Gazi Mustafa Kemal’in yanına eski, kirli kıyafetle gidilmez dedi ve bene müdürün esvaplarını giydirdiler.’
Gazi Mustafa Kemal bu duruma fena halde bozulur ve üzülür. Edremit kaymakamına döner:
‘Beyler, efendiler lütfen bu kahramanın durumuyla yakından ilgilenin. Memleketimizi bunlar kurtardı, Cumhuriyet bunların desteği ile kuruldu. Kimseye muhtaç etmeyin bu yiğitleri’ der. Kendisinden bir isteği olup olmadığını sorduğunda ise, sadece odun keserken ormancıların kendisine engel olmamaları ricasında bulunur.”
Havran’ı ziyarete gelenleri güzel ilçenin girişinde, adı gibi kocaman yürekli Seyit Onbaşı anıt heykeli karşılar. Mermiyi sırtlamış haldeki heykelini görünce Çanakkale Savaşı hatırlara gelir. Koca Seyit gözler önüne gelir. Bir de kabri başına geldiğinizde o büyük kahramanın huzurunda diliniz lal, kalbiniz çıkacakmış gibi olur. Ruh haliniz tarif edilemez bir hal alır. Bu ziyaretimiz anılarla doldu. Büyük kahraman Seyit Onbaşı adeta gözümüzün önünde gibiydi. Kabir ziyareti sonrasında köyde Seyit Onbaşı’nın torunu ve torunun oğlu ile karşılaşıp sohbet edince tarifsiz bir duygu yüreğimizi sardı.
Havran’ın yiğidi Çanakkale Savaşı kahramanı Koca Seyit Onbaşı Türk milleti sana minnettardır. Sonsuza kadar da minnettar kalacaktır.
“Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor!
Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?
‘Gömelim gel seni tarihe’ desem, sığmazsın.”