Son yıllarda üzerinde çok sık tartıştığımız bir mevzu var. İşsizlik, iş bulamama veya iş beğenmeme. Genel anlamda istihdam sorunu.
Yaşadığımız dünyada gelinen teknolojik gelişmeler sonucunda haliyle iş gücü konusu da büyük önem arz eden konulardan birisi olmaktadır. İstihdam bütün ülkeler için öncelikli sorunlar arasında gelmektedir. Zira iş gücü kaybı ekonomik bir kayıp olmakla birlikte sosyolojik olaylara da gebe bir konu. Çalışmayan bireyler üretim sürecine katma değer sağlayamadıkları gibi sosyal patlamalara da sebep olabilecek bireylerdir. Çalışmayan insanlar enerjisini atabilmek için kendisine ve topluma zarar verici eylemlerin içinde olabilirler. Dolayısıyla iş gücü kaybını sadece ekonomik bir kayıp olarak görmemeliyiz.
Gelelim şimdi yazı başlığımıza ülkemizde gerçekten işsizlik var mı? yoksa iş beğenmemezlik mi? Var.
Bu soruya hangi pencereden baktığımız önemli. Öncelikle istihdamı belirleyen faktörlere bir göz atalım. İstihdamı belirleyen ölçülerden biri, hatta en önemlisi eğitim. Bunun dışında kabiliyetler, beceriler vs. belirleyici etken. Tabi eğitim tek başına bir etken değil. Eğitimle birlikte gerek eğitim süresi içinde gerekse eğitim sonrası kazanımlar, donanımlar yani kısaca kişinin kendisini yetiştirmesi istihdama giden yolda etken faktörler.
İstihdama giden yolda eğitim çok önemli diye ifade etmiş idik. Eğer eğitim sistemini doğru olarak kurgulamaz isek istihdama giden yolu da doğru inşa edemeyiz.
Bunu biraz daha açalım. Eğer ileride istihdam sürecine katılacak bireyleri doğru bir eğitimden geçirmez isek ileride istihdam krizi ile karşı karıya kalırız. Bunun için daha ilk okula başlamadan okul öncesi çağda çocuklar ana okullarında kabiliyet ve becerileri ölçülebilecek bir sistemin içinden geçmelidirler. Oyun bu anlamda en doğru yöntem. Çocuklar daha küçük yaşlarda eğilimlerini ortaya koyarlar. Eğer o yaşlarda bunu keşfedebilir ve alacağı eğitimi de ona göre kurgularsak ileri de yetişen her birey kendi beceri ve yatkınlıkları doğrultusuna bir işte çalışmak ve çalışacağı iş de edineceği tecrübe ile de istihdama doğru katkı sağlamış olacaktır.
Allah her yarattığı kula bir akıl vermiştir. Yani akıl herkes de eşittir. Ancak zekalar farklıdır, beceri ve kabiliyetler farklıdır. Tornadan çıkartır gibi insanları bir kalıba sokmaya çalışırsak tarihi bir hata yapmış oluruz. Bugün ülkemizde yapılmaya çalışan tam da bu. Bütün çocuklar zekâ seviyelerine ve kabiliyetlerine bakılmaksızın aynı okullarda okutulmaya çalışılıyor. 28 Şubat’la birlikte getirilen ve uygulamaya koyulan kesintisiz eğitim bugün de inatla sürdürülmeye çalışılıyor. 28 Şubat sürecinde meslek okullarına vurulan darbe hala devam ediyor. Çocuklar kabiliyetleri doğrultusunda bir meslek okuluna yönlendirilmesi gerekirken hatta lise çağındaki eğitim daha ortaokuldan başlayarak mesleki eğitim formatına dönüştürülmesi gerekirken Anadolu liseleri adı altında eğitim sürdürülmesi istihdama giden yolda yanlış bir eğitim anlayışı, büyük bir kayıp hatta cinayettir. Zira herhangi bir mesleğe yönlendirilmeden düz lise de okutulan çocuklar daha sonrasında yine bir başka garabet olan her yer de açılan bir üniversite de okuyabilmek için mücadeleye giriyor. Devlete ait bir üniversite de kendine yer bulamayanlar özel üniversiteler gitmek suretiyle inatla bir üniversite okuma sevdası içine giriyorlar. Bu üniversiteler de okuyan gençlerin hepsi daha sonra devlet kapısında iş bekliyor. Herhangi bir mesleği olmayan veya bu yönde eğitim almayan Anadolu’nun dört bir noktasında sadece istihdamı ve işgücünü 4 yıl daha oyalamak için açılmış olan üniversiteleri bitiren gençler haliyle her işte çalışmak istemiyor. Ben üniversiteyi boşuna mı okudum devlet bana iş vermeyecekti de niye okuduk mantığında oluyorlar. Yine üniversite bitirmiş gençlerin büyük çoğunluğu masa başı iş talebinde. Ve bu işi de devletten bekliyor. Özel sektörde çalışmak isteyen neredeyse kimse yok. Kendi işini kurmak isteyen, girişimci olmak isteyenler ise hiç yok desek yanlış olmaz.
Halbuki çocuklar daha ortaokul sonrası mesleki okullara yönlendirilseler ve bu mesleki okullarda okuyan çocuklar sanayi alanında Kobi olarak işletmesini yürütmeye çalışan küçük, orta veya büyük ölçekli fabrikalar ile içli dışlı eğitim vermiş olsalar sanayi alanında ihtiyaç hissedilen ara eleman, mesleki eleman bu şekilde yetişmiş olur. Bugün bunun kurgulayamadığımız için bir iş alanında yüksek ücrete rağmen çalıştıracak işçi bulunamayınca ülkede işsizlik yok, iş beğenmemezlik var deniliyor. Hayır efendim bu cümle yanlış. Ülkemizde bariz bir işsizlik var. Bu işsizliği tetikleyen çarpık bir eğitim sistemimiz var. Ayrıca ücret sistemi de işsizliğin bir parametresi. Bugün sanayi alanlarını, organize sanayileri gezip dolaşırsanız işletmelerin çırak, ara eleman vs. bulamadıklarına şahit olursunuz. Genellikle de usta yetişmediğinden yakınıyorlar. Zira zorunlu eğitim çıraklık müessesini bitirdi. Yine zorunlu eğitim okuma kabiliyeti ve isteği olmayanları zorunlu eğitimin içinde tutarak eğitimin kalitesini de düşürmektedir. Nereden bakarsak bakalım zarar ve sorun.
Sanayi alanındaki çırak ve ara elaman ihtiyacı bugün kısmen yabancı işçi çalıştırarak çözülmeye çalışılıyor Ancak bu konu da köklü bir çözüm üretilemezse gelecekte çok daha büyük sıkıntılar ile karşı karşıya kalacağız.
Bu konu aslında üzerinde çok konuşulması ve tartışılması gereken bir konu. Kısaca şunun altını çizelim. Eğitim sistemini düzeltmedikçe ve zorunlu kesintisiz eğitimden vazgeçmedikçe kanayan bu yara dinmeyecek daha da derinleşecek. İşin bir başka vahim boyutu da herkesin üniversite okuma sevdası. Bu da yanlış bir şey. Bu yanlıştan da bir an evvel dönülmelidir. Her yere açılan üniversiteler tekrar gözden geçirilmeli ve büyük çoğunluğu kapatılmalıdır. Üniversite olayında da kaliteli ve butik dünya çapında aranan parmakla gösterilen üniversiteler oluşturulmalı. Verdiği eğitimle kendisinden söz ettirilmelidir. Dünya da en kaliteli eğitim sunan üniversiteler arasında neredeyse hiç üniversitemiz yok. Üniversitelere de ciddi anlamda çeki düzen verilmelidir. Her ile üniversite sloganı yerine dünya çapında söz sahibi üniversite sloganına geçmeliyiz. Bugün üniversitelerimizin büyük çoğunluğu işsizliği 4 yıl daha ötelemenin dışında pek bir işe varamıyor.
Son cümle, bu ülke de iş beğenmemezlik yok. İş bulamamak da yok. Peki sorun ne. Sorun insanları kabiliyetlerine göre eğitmemek ve yetiştirmemek. Yani adama göre iş bulma yerine işe göre adam yetiştirme yöntemini seçmememiz ve benimsememiz gerekiyor.
Ülkelerin gelişmişlik düzeyi sadece eğitimle ölçülmemektedir. Ancak eğitim önemli bir ölçü. Eğitim ama nasıl bir eğitim. Bu da önemli bir sorun.