Yaz ayları genel olarak bütün insanlar için tatil yapılabilecek dönemler. Kış aylarında da tatil yapılsa da toplumumuz genel mana da tatilini yaz aylarında yapmayı tercih ediyor. Biz de 3 dost, Manisa Vakfı Başkanı Ercan Oğuz, kardeşim gibi sevdiğim Şaban Gül ve ben kısa bir tatil için yönümüzü Çanakkale’ye çevirdik. Birkaç günlük Balıkesir, Çanakkale gezisinde ilk önce Bursa Karacabey’de mola verdik. Burada Karacabey kaymakamı İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden okul arkadaşım olan Tahsin Kurtbeyoğlu’nu ziyaret ettik. Daha sonra Balıkesir Gönen ilçesinin Köteyli Köyüne uğradık. Burada köylüler ile hasbihal ettik. Akabinde Balya ilçesinin Dereköy köyüne gittik. Köyde yaşayan akrabalarımı ziyaret ettim. Geceyi Dereköy’de Nejdet Taşdemir ağabeyimize ait Hanife hanım Konağı isimli bağ evinde geçirdik. Ertesi sabah erkenden yeniden yola koyulduk. Çanakkale Yenice ilçesine bağlı Kalkım beldesi üzerinden Edremit’e indik. Kalkım beldesinde kısa bir mola verdik. Burada birkaç yıldan bu yana çilek yetiştiriciliği yapılmakta. Aroması ve rayihasıyla nefis kokan, tadı damağımızda kalan çileklerden bir miktar aldık. Bu bölgenin çileği hakikaten toprak ve havadan dolayı muhteşem bir lezzette. Edremit üzerinden yola devam ederek Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinin Küçükkuyu beldesinde bulunan Ömer Yılmaz ağabeyimize ait Hasbahçe Çadır Kampına ulaştık. Ege Denizi’nin en güzel yerlerinden biri olan Edremit Körfezi’nin başlangıç noktasının bulunduğu yer de kurulu Çadır Kampta güzel hatıralar biriktirdik.
İçimiz buruk bir şekilde Midilli’yi seyrederken yudumladığımız çaylar eşliğinde gece yarısına kadar Ömer ağabeyimiz ve orada bulunan dostlarımızla sohbet ettik. Gündüz ise bol bol denize girerek deniz sefası yaptık. Egemizin denizi gerçekten bir harika. Deniz çarşaf gibiydi. Çadır Kampta bulunduğumuz süre zarfında Ahmetçe Köyü başta olmak üzere civardaki köyleri ziyaret ettik. Behramkale, Assos Antik bölgesini de gezip dolaştık. Ancak birçok kez gittiğim Assos da bu kez çok fazla kalabalık göremedim.
Assos’tan sonra istikametimiz Ayvacık üzerinden Ezine oldu. Ezine de başta bal olmak üzere hayvansal birçok ürün üreten hem çiftçilik ile birlikte hayvancılık yapan hem de ticaretle uğraşan sempatik bir dostumuz Nedim Yıldız’ı ziyaret ettik. Genel gündem üzerine bol bol sohbet ettik. Ardından Bayramiç ilçesine geçtik. Bayramiç ilçesine bağlı Evciler Köyü’nde bir sünnet merasimine iştirak ettik. Çanakkale merkezden gelen mehteran ekibi sünnet düğününe gelenlere güzel ve hoş anlar yaşattı. Bayramiç’te bölgeye özgü Bayramiç Beyazı diye bilinen bir tür nektari yetişmekte. Tadı harika olan nektari ile birlikte elma köylülerin geçim kaynağı. Köylüler bu sene nektari fiyatlarının iyi seyrettiğini ifade ederek memnuniyetlerini dile getirdiler. Bayramiç ve köylerinde gözünüzün görebildiği her yerde bu iki meyve var. Bayramiç Beyazının tadı gerçekten çok harika. Bu tarafa yolunuz düşerse mutlaka bu lezzeti tatmalısınız. Bu nektari cinsini ülkemizin bir başka yerlerinde bulmanız mümkün değil sadece bölgeye özgü bir ürün.
Sünnet merasiminden sonra köy merkezine çok yakın Kazdağları içinde bulunan Ayazma Tabiat Parkını gezdik. Tabiat Parkı yaz sıcaklığında serinlemek isteyenlerin akın ettiği bir yer. Buz gibi suları var. Dağdan gelerek akıp giden buz gibi suya dokunabilmek, birkaç dakika suyun içinde kalabilmek yürek ister. Su kısa sürede insanı donduruyor. Burada aynı yerden çıkan termal sıcak su ile soğuk suyun aynı anda aktığı bir çeşme yapılmış. Çeşmenin birinden buz gibi su akar iken diğerinden el yakacak derece de sıcak su akmakta. Bu bölge dünya da Alpler den sonra oksijenin en bol olduğu ikinci nokta. Kazdağları ülkemiz açısından oksijenin en bol olduğu yer. Tartışmasız nefis havası insanı başka alemlere götürüyor. Buraları görmenizi ve bol oksijeniyle ciğerlerinizi açmanızı tavsiye ederim.
Kazdağları bol ağaç çeşidiyle özellikle köknar ağaçlarıyla özel bir alan. Ayazma Tabiat Parkına gelen misafirleri, buradan toplanan kekik başta olmak üzere, kozalak ve diğer endemik bitki türleriyle kendi evlerinde yaptıkları organik ürünleri satan satıcılar karşılamakta. Özellikle bal çeşitleri alınabilecek önemli ürünler arasında. Burada dikkat çeken önemli bir bitki çeşidi de sarı kantaron. Sarı kantaronun yağı yaralar için kullanılmakta. Sarı kantaron bitkisinin balı da ayrı bir şifa kaynağı. Yine bölgenin öne çıkan bir ağaç cinsi meşe palamudu ağacı. Bu meşe palamudu ağaçlarından siyah bal elde edilmektedir. Prof. Dr. Abdurrahim Koçyiğit hocamız ekibiyle birlikte yaptığı çalışmalar sonucunda Kazdağları’nın endemik bir bitkisi olan meşe palamudu ağacının akıntısından beslenen arılardan elde edilen siyah balın, kanser hücrelerini öldürme özelliği olduğunu keşfetmiştir. Bölge de az sayıda siyah bal üreticisi var. Onları bulup bu mucizevi bal çeşidini temin edebilmeniz mümkün.
Kazdağları gezimiz sonrası istikametimiz yeniden Balıkesir’in Balya ilçesinin Dereköy köyüne doğru oldu. Buraya farklı yollardan ulaşabilmek mümkündü ancak en kısa yol Çanakkale’nin Yenice ilçesinin Kalkım beldesi üzerinden gidilen yol. Harita üzerinden keşfini yaptığım yola doğru yönümüzü çevirdik. Bir süre asfalt yoldan gittikten sonra bir anda kendimizi toprak yolda bulduk. Bildiğimiz toprak yol olsa yine iyi. Yol taşlı, çakıllı ve de bol çukurluydu. Bir kere yola girmiş bulunduk geriye dönemedik. Aynı zamanda yol orman boyunca ilerliyor. Akşam vakti karanlık çökmeye başlayınca yolda kaybolma tedirginliği bizi sardı. Yol bir ara 5 ayrı istikamete ayrıldı. Bu noktada hangi yolu tercih edeceğimizi şaşırdık. Ormanın içinde kaybolmakta vardı. Ya da orman köylerinin birine misafir olmak. Geldiğimiz istikametin karşısı olan orta yolu tercih ettik. Tam o anda ilginç bir şey ile karşılaştık. Ormanın içinde bir ağacın gövdesine küçük bir tabela yerleştirilmiş, Kalkım istikametini ve o istikamette olan köylerin ismini yazan bir tabelaydı bu. Tabelanın altına da İlhan Mobilya diye yazmışlar. İstanbul’a geldiğimde yaptığım bir araştırma ile İlhan mobilyanın iletişim bilgilerine ulaştım ve firmayı teşekkür etmek için aradım. Tabelayı Çan ilçesinde mobilyacılık yapan İlhan Mobilya sahibi Hasan İlhan bey koydurtmuş. Hala içimizde insanlara faydalı olmak isteyen birileri var çok şükür. Firma sahibi Hasan bey bu örnek davranışıyla orman içinde dağ yollarında ilerleyen insanların kaybolmamasını sağlamış oluyor. Biz de İlhan mobilya tarafından koyulan ve ara ara rastladığımız bu tabelaları takip ederek Kaklım beldesine ulaştık. Yol bizim için inanılmaz macera dolu oldu. Zira yolda en fazla 20 km hız yapabiliyorduk. Toprak yolun bitiminde ilk durağımız Oğlanalanı Köyü oldu. Burada biraz mola vererek, köy kahvesinde oturan köylüler ile kısa bir sohbet ettik. Köyün ismi dikkatimizi çekmişti. Neden bu isimle anıldığını sorduğumuz da, vakti zamanında köye iki tane iç güveysi gelmiş, köyün isminin oradan geldiğini söylen köylüler, o zamandan bu yana köyümüzün adı Oğlanalanı ismiyle anılır oldu diye ifade ettiler.
Ülkemiz coğrafyasında buna benzer çok çeşitli hikâyeler mevcut. Gezip dolaştıkça bunlara şahit oluyorsunuz.
Gece karanlığı çok fazla çökmeden Dereköy’e ulaştık ve o geceyi Dereköy’de geçirdik. Ertesi sabah bağ evinin bahçesinde muhteşem bir hava da mükemmel bir köy kahvaltısı yaptık. Kahvaltı tamamen organik idi. Atmosfer ise tarifsiz. Kahvaltı sonrası köylülerimize veda ederek dönüş yoluna koyulduk. Balıkesir, Bursa istikametinden yolumuza devam ederken akşam vakti Bursa’nın İznik ilçesine uğradık. Burada Gürmüzlü Köyünü (Mahallesi) ziyaret ettik. Gürmüzlü Köyü’nden yine orman içindeki yolu kullanarak Kocaeli ilimizin Gölcük ilçesine ulaştık. Oradan da İstanbul’a ulaşarak 3 günlük tatilimizi keyifli bir yolculuk ile tamamlamış olduk.