Kapitalizmin temelleri tüketmek üzerine kurgulanmıştır. İnsanoğlu vampir gibi sürekli gerekli gereksiz, ihtiyaç olup olmadığına bakmaksızın her zaman bir şeyler almalı ve çılgınlar gibi tüketmelidir. Kapitalizmin bize öğütlediği ekonomi bu. Tabi sadece tüketmek değil aynı zamanda rant ekonomisi de oluşturmak kapitalizmin temel felsefesi.
Ancak daha adil ve daha müreffeh bir ekonomik sistem kurulacaksa, bu sistemin rant ekonomisi üzerine değil, üretim ekonomisi üzerine bina edilmesi gerekir. Bu ise bir yandan üreticiden yana olan bir ekonomi politikasını gerektirirken diğer yandan çalışmayı ve risk almayı önceleyen kültürel bir yapıyı da gerektirmektedir. Bu elbette kolay bir iş değildir. Zira insanoğlu yapısı gereği çalışmayı pek sevmez. Bedavacılığa daha yatkındır. İşte bu yüzden de rant ekonomisine daha yatkın bir yapısı vardır. Bir koyup beş almayı ve bunu yaparken de yorulmayı istemez.
Reel ekonomi ise ranttan ziyade birebir üretmeyle ilişkilidir. Her bir birey kabiliyet ve becerileri doğrultusunda öğrendiği iş ve meslek ne ise onu alnı terleyinceye değin icra etmesiyle yani çalışmasıyla olur. İnsan çalışarak bir enerji ve efor sarf eder. Bir emek verir, bir risk alır. Çalışmak ve alın teri dökmek işte bu yüzden kutsal addedilmiştir. Rant ve kolaycılık ise hoş görülmemiştir. Lakin bugün geldiğimiz noktada rant ekonomisi daha çok pirim yapmaktadır. Paran varsa fiyatı artacak diye arsa, ev almak, döviz ve altın almak yani menkul ve gayri menkule yatırım yapmak kısacası ranta yatırım yapmak kulağa daha hoş geliyor. Zira böyle bir duruma devlette çanak tutuyor. Üretimin içinde olmak, reel ekonominin lokomotifi konumunda bulunmakla sermaye sahipleri adeta cezalandırılmaktadır. Uygulanan yüksek vergiler, bürokratik engeller ve üreticinin önündeki dağ gibi duran sorunların çözümüne yönelik gerekli ve yeterli adımların atılmıyor olması üreten kişileri bezdirmektedir. Gerek tarımsal üretim yapanlar gerekse de sanayi alanında üretim yapanlar birçok problem ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Bir risk taşımaktadırlar. Ellerini taşın altına sokmakta, gayret ve çaba göstermektedirler. Ancak hiçbir şekilde hak ettikleri değeri görememektedirler. Katlandıkları üretimin zorlukları ise işin bir başka yönü. Ayrıca üretim sırasında yeterli düzeyde ve miktarda kalifiye iş gücü bulamamaları da bir başka handikap.
Osmanlı döneminde bile toprak işlenmediği zaman toprak sahibinin elinden alınmış işleyene verilmiş. Yani toprak boş yatmaz felsefesini güdülmüştür. Bugün Anadolu’da topraklarımızın büyük çoğunluğu boş yatmaktadır. Ya da birçok yerde verimli araziler üzerine binalar yapılmak suretiyle arazilerin ranta kurban gitmesine sebep olunmaktadır. Bizim Ege’de bazen rastlıyorum güzelim tarım arazileri üzerine villalar yapılmış, bugün ülkemizde birçok yerde artık tarlalar imara açılmış vaziyette aç gözlü vampir kapitalistlerin elinde, rant ekonomisine kurban edilmekte. Rant ekonomisi bize bir şey kazandırmaz. Menkul veya gayrimenkul artışları ile sanal, şişkin bir ekonomi meydana getirilmektedir. Parası olan da bu rant ekonomisinin oyuncağı oluyor. Halbuki asıl olan üretmektir. Üretim teşvik edilmelidir. Batı ülkelerine baktığımızda 20 yıl önce daire fiyatı ne ise bugünde aşağı yukarı aynı, artış varsa da çok küçük seviye de. Bizde hastane oldu, yol geçti vs sebeplerden dolayı konut ve arsa fiyatları anormal artışlar görüyor. Bu da rant ekonomisine davetiye çıkarıyor. Hala daha bu rant ekonomisi büyütülmeye çalışılıyor. Bina dikmediğimiz yer kalmadı. Bina dikerek bir yere varamayız.
Eğer rant ekonomisi terk edilmez toplumda üretime dönük ciddi bir bilinçlenme olmazsa yakın gelecekte tamamen yabancı ülkelerin kuklası haline geleceğiz. Bizde yatırım denince hemen akla paradan para kazanma yani faiz ile döviz ya da arsa, konut geliyor. Bunlar yatırım değildir. Yatırım üretmekle olur. Yani fabrika kurmakla ve istihdam oluşturmakla olur. Artık bir akıllı çıkıp rant ekonomisine bir dur demelidir. Rant ekonomisine giden yolları tıkarsan ve üretim teşvik edilirse bu sayede ülke de büyümüş olur. İnşaat yapmak, bina dikmek büyüme demek değildir.
Rant ekonomisinin iki büyük yıkımı vardır. Birincisi istihdamın önünü kapatmak. İkincisi ise, aynı zamanda zaten var olan ahlaki çöküntüyü arttırmak. Böylelikle siyaseti dejenerasyona da sebebiyet verilmiş oluyor. Rant ekonomisi ayrıca gelir dağılımında da adaletsizliğe sebep olarak insanlar arasında korkunç infialin önünü de açmış oluyor.