Ekmek insanlığın en temel besin kaynaklarından birisi olarak, çeşitli tahıl unlarından yapılmış hamurun ateşte, saç üzerinde, tandırda, fırında veya tepside pişirilmesiyle elde edilmektedir. Tarih boyunca insanlığın en temel yiyeceği olan ekmek önceleri sadece buğdaydan elde edilirken bugün birçok çeşidiyle karşılaşabilmekteyiz.
İnsanlık tarihinde ekmek yapma ihtiyacı çok eskilere kadar uzanmaktadır. Neolotik çağda bile insanlar un yokken yaprakları döverek bulamaç haline getirip ekmeğe benzer bir ürün elde ediyorlardı. Zira ekmek temel besin olması hasebiyle ilk olarak avcılık sonrası ekmek yapabilmenin mücadelesi verilmiştir.
Ekmeğin, buğday ve benzeri tahılların gıda olarak kullanılmaya başlanması ve daha sonra da tarımıyla uğraşılması Ortadoğu’da, özellikle Urfa, Şam, Kudüs arası bölgede ortaya çıktığı tahmin edilmektedir. İlk zamanlarda ekmek yapımı için iyice kızdırılmış yassı taşlar kullanılmaktaymış. Daha sonra teknoloji gelişe gelişe bugünkü fırınlar ortaya çıkmış. Tabi insanlığın ilk döneminde bugünkü anlamda ekmek söz konusu değil, o dönemlerde peksimete veya tandıra benzer ekmekler yapılmaktaydı. Yine tarihin ilk dönemlerinde herkes ekmeği evlerinde kendisi yapmaktaydı. Ancak yapılan araştırmalar sonucunda M.Ö. 4000’li yıllarda Babillilerin özel fırınlarda ekmek pişirdikleri tespit edilmiştir. Yine M.Ö. 4300 yıllarında değirmencilik ve fırıncılık sanatının icra edildiği yapılan kazılarla elde edilen bulgulardan anlaşılmaktadır. M.Ö. 2600 yıllarında Eski Mısırlılar. Buğday unu ve su karışımından elde edilen hamura maya kattıklarında ekmeğin daha yumuşak, daha kabarık olduğunu fark etmişleridir. Sümerlerin beslenmelerinde de arpa ekmeği önemli bir yer almaktadır.
Ekmek yapımının batıya gelişi zaman içerisinde Yunanlıların, Mısır’lılardan ve Yahudi’lerden fırıncılık sanatını öğrenmeleriyle olmuştur. M.Ö. 600’lü yıllarda Yunanlılar ve Romalılar ekmek yapımını böylece öğrenmiş oldular.
Zamanla köylerden kentlere göçle birlikte, kentlerde oluşan nüfus yoğunluğu ve kentlerde yaşayan insanların ekmek ihtiyacının karşılanabilmesi için fırınlar ortaya çıkmış ve bugün artık modern sistemlerle çalışan işletmelerin yani fırınların en son teknolojiyle ürettikleri ekmeklerle bu karşılanır duruma gelmiştir.
Ekmeğin kısa bu serüveninden sonra, hayatımızda önemli bir yer tutan fırıncılarımızın maharetlerine değinmek istiyorum. Geçtiğimiz hafta içinde Düzce’de yaptığım ziyaretler sırasında tanıştığım Zigana Ekmek Fırını işletmecisi Mustafa Bilgin ağabeyimizden ve onun maharetli ustalarından sizlere bahsetmek istiyorum.
Hani bizim bir atasözümüz var “Ekmek aslanın ağzında.” İşte tam bu atasözümüzü bir figür ile anlatmak istemiş Mustafa Bey. Farklı bir bakış açısı getirerek, "ekmek timsahın ağzında" diyerek hangi anlamda bunu yaptıklarını belirtmek için ağzında ekmek olan bir timsah figürü üretimi gerçekleştirmiş.
Düzce'de kutlanan Ahilik Kültürü Haftası ve Esnaf Bayramı etkinlikleri kapsamında bir sergi açılmış ve bu sergide, Fırıncılar Odası standında Zigana Ekmek firmasının hamur ustaları, ağzında ekmek olan bir timsah figürünü fırında pişirerek sergilemişler. Ağzında ekmek olan timsah etkinlik alanını ziyaret edenlerin büyük ilgisini çekmiş. Fırında çalışan ve ekmek üretimi yapan ustalar bir farkındalığa dikkat çekmek için böyle bir figür yaptıklarını söyleyerek şunu ifade etmişler: "İşimiz çok zor ve yorucu. Bizler ekmek üreterek ekmeğimizi çıkartıyoruz. Teşbihte hata olmaz, bizler ekmeğimizi timsahın ağzından alarak halka hizmet vermeye çalışıyoruz."
Böyle bir farkındalık ortaya koyan Zigana Ekmek Fırını sahibi Mustafa Bilgin bey bu girişimiyle o dönemde ayın esnafı seçilmiş.
Kendisini ziyaretimde öğrendiğim bu bilgiyle gururlandım ve mutlu oldum. Başta Mustafa ağabeyimiz olmak üzere bütün ustalarını ve çalışanlarını.canı gönülden kutluyorum. Yaz kış demeden, soğuk sıcak demeden topluma ekmek yetiştirmeye çalışan bu ustalar eli öpülesi kişilerdir.