Tarikat-ı Aliye-i Kadiriye’nin Halisiyye kolundan olan Eş-Şeyh Es-Seyyid Hacı Mustafa Hayri Öğüt, Malatya'nın Seyyit Battal Gazi ocağından Koca Vaiz Dede’nin torunlarındandır. Seyyid Hacı Mustafa Hayri Öğüt Efendi 1895 yılında Malatya’da dünyaya gelmiştir. Osmanlı Yüzbaşı olan babası Mustafa Hayri'nin, Malatya’nın Akçadağ ilçesinde görevliyken şehit oluşundan üç ay sonra dünyaya gelmesi üzerine kendisine de babasının ismi verilmiştir. Annesinin adı Zahidedir. 4 yaşına geldiğinde de annesini kaybetmiştir.
Mustafa Hayri Öğüt ilköğrenimini Malatya’da tamamlamıştır. Ninesinin ve eniştesi Hafız Nazif Efendi’nin himayelerinde büyüyen Mustafa Hayri Öğüt daha sonra eniştesi onu İstanbul’a getirmiştir. İstanbul’da Fransız Koleji’nde eğitimine devam etmiş ve Rüştiye’yi bitirmiştir. Rüştiye’yi bitirdikten sonra subay olmak için Harbiye’ye kayıt olur ancak mezun olamadan I. Cihan Harbi patlak verir. Savaş döneminde bir çok aktif görev alan Mustafa Hayri Öğüt, Medine-i Münevvere’ye ve Basra’ya götürülecek bazı harp haritalarının götürülmesi işine de talip olur. Peygamber aşığı Mustafa Hayri Öğüt, evrak-ı mazbuta ve bir de yanında yüzbaşı olmak üzere trenle yola çıkar. Tebük havalisine vardıkları sırada babası Mustafa Hayri’nin bir subay arkadaşı ile tanışırlar. Bu subay kendisine:
– Yol da tehlike var, gitme, diye ısrar etmişse de Peygamber aşkı onu yolundan geri bırakamaz, yoluna devam eder.
Bir süre sonra bulunduğu tren berhava edilir. Bütün hayvanat, mühimmat ve asker heder olur, yanındaki yüzbaşı yaralanır. Kendini de Araplar soymaya başlar ve tüfeğini elinden alıp elbisesini soyarlar. Araplardan birisi elindeki cendere ile Mustafa Hayri Efendinin canına kastetmek istediği sırada eli havada kalır ve böylece mübarek hayatı selamete erer. Tekrar baba yadigarı subayın yanına gelerek elbise ve çizme alıp yoluna devam ederek evrakların yerine ulaşmasını sağlar.
Evrakları Cemal Paşa’ya verdikten sonra kendisinin Medine-i Münevvere’ye gönderilmesini ister ve bu ricası kabul edilir. Bir Hecin devesine binerek Medine-i Münevvere’ye ulaşır. O gün Mevlit Kandiline rastlamış olduğundan umumi temizlik yapılmakta olduğunu görür. Başına giydiği Alman hasır şapkasından huylanan Araplar Resûlallah’ı ziyaret etmesine izin vermezler. Peygamber aşığı Mustafa Hayri Efendi, Ravza’nın dışında dolaşmaya başlar, o esnada kendisine hal galebe gelmesiyle yere düşer ve balıklama sürünerek Resûlallah’ın bulunduğu yere kadar gelir. Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz:
–Gel, ya veledi, diyerek bağrına basar, nikâbının altına alır. Mustafa Hayri Efendi o esnada yaşadığını şöyle anlatır:
–Üç defa Resûlallah’ın yüzüne baktım, güneşin ziyası O’nun yanında çok sönük kalıyordu.
1. Cihan Harbi bitip Osmanlı Devleti yıkılınca Harbiye’nin lağv edilmesi üzerine Mustafa Hayri Efendi, Malatya’ya geri döner ve maliyede vâridat memuru olarak göreve başlar. malatya’da bulunduğu dönemde gördüğü bir rüya üzerine Şeyh Hacı Muhammed Baba-i Kürki ile tanışır. Rüyasında kendisine intisap etmesi söylenilen zatın bu olduğuna kanaat getirdikten sonra aralarında şöyle bir diyalog geçer. Mustafa Hayri Öğüt Efendi:
–Ben Seyyid Abdulkadir Geylani’nin takip ettiği yolu seviyorum O’nun tarikinden sizden almak isterim, der. Bunun üzerine Muhammed Baba:
–Ben bu memlekete O’nun emri ile, yalnız senin için geldim, deyip Turuk-ı Kâdiriyye-i Aliye’den ona ders tarif eder. Böylelikle yeni yoluna tam bir teslimiyetle bağlanır. Bundan sonra da Şeyh’inin emrinde, Hakk rızasını bulmak için kendini vakfeder.
Mustafa Hayri Öğüt Efendi, Malatya’da maddi ve manevî çalışmalarını aralıksız sürdürmüş ve bir çok insanın manevi sofrasından istifade etmesine vesile olmuştur. O sırada Elazığ’da yaşayan şeyhini de ziyaret etmeyi ihmal etmez. Bir ziyaretinde kendisine Malatya bölgesinin vazifesini veren şeyhi ile aralarında şöyle bir diyalog geçer. Şeyhi ona:
–Şimdiye kadar seni ben korudum. Bundan sonra da Koca Vaiz korusun. Neslinizden bu zamana kadar yetmiş evliya geldi geçti, sende muvaffak ol da yetmiş birinci ol. Senin nesebin Hz. Resûlallah’a ulaşmaktadır, der.
Uzun zaman halkı irşada devam eder. Meşhur Menemen hadiselerinden doğan olayların tesiri Mustafa Hayri Öğüt Efendiye de sıçrar. Ancak çok fazla müteessir olmadan bu işten sıyrılır. Mustafa Hayri Efendi insan üstü sıkıntılar görmüş, buna rağmen bir an bile olsa ders vermekten, halka-ı zikir kurmaktan geri kalmamıştır. Malından ve canından fedakarlık yapmış fakat konu İslam olunca, en ufak da olsa hiç bir müsâmahada bulunmamıştır.
1979 yılının Ekim ayının 19. günü İstanbul’da ruhunu teslim eden Mustafa Hayri Öğüt Efendi vaziyeti üzerine naşı Trabzon ilinin Akçaabat ilçesinin Sarıtaş (Şehitlik tepesi)
Mevkiine defnedilmiştir.