Bu yıl Yavuz sultan Selim Han’ın vefatının 500. yıldönümü idi. Osmanlı’ya halifeliği getiren ve ilk halife ünvanı alan Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Han’ın 500. ölüm yıl dönümü şanına yakışır şekilde gerçekleştirildi. 500 hatim ile anılan yavuz Sultan Selim kabri başında okunan Kur’an-ı Kerimler ve dualar ile unutulmadığı gösterildi. Fatih Belediyesi de 500. yıl anısına bir hatıra para bastırarak ve kendisine yakışır bir merasim ile büyük sultanı anarak Yavuz Sultan Selim’i unutmadıklarını gösterdi. Aslında bu bütün programların yapılmasında öncü Manisa Vakfımız oldu. 1 sene öncesinden başlayan anma programı etkinliği pandemi nedeniyle biraz dar çerçeve de kaldı ancak 500 hatim okunması anmanın boyutunu değiştirdi.
Manisa Vakfı hizmetlerine doymuyor. Hem bir vakıf hizmeti olarak hem de büyük sultan Yavuz Sultan Selim Han’a büyük bir vefa örneği göstermeye çalışmak adına sultanın vefatının gerçekleştiği ve iç organlarının gömülü olduğu Tekirdağ Muratlı ilçesindeki Yukarı Sırt köyünde bir otağ inşa edilmesi için kolları sıvadı. Geçtiğimiz hafta bölgeye Tekirdağ valiliğine yaptığımız ziyaret ile bu konuda yapılabilecek çalışmaları vali bey ve ekibiyle istişare ettik. Ecdada olan vefa borcumuzu ödeyebilmek için yaptığımız bu girişimlerde inşallah hayırlı sonuçlara ulaşırız.
Yazımızın bu noktasında siz okuyucularımıza Yavuz Sultan Selim Han’ın vefatını ve iç organlarının gömülmesi hadisesini bir hatırlatmaya çalışayım.
Yavuz Sultan Selim Han, Mısır Seferi'nden sonra Batı Seferi'ne çıkmak üzere hazırlıklara başlar. Bu amaçla önce Veziriazam’ı ve Kapıkulu askerlerini Edirne’ye göndermiştir. Daha sonra kendisi de Hicri 2 Şaban 926, Miladi Ağustos 1520 yılında Edirne’ye doğru yola çıkmıştır. Ancak Sultan Selim’in, sırtında bulunan bir çıban yarasından dolayı rahatsızlığı artmıştır. Halk arasında yanıkara olarak da isimlendirilen bu çıban, Şirpençe ya da Aslan Pençesi ismiyle bilinmektedir. Yavuz Sultan Selim, Edirne’ye harekete karar verdikten sonra bir gün musahibi Hasan Can’a sırtına bir şeyin battığını söylemiş, bunun üzerine Hasan Can, elini hükümdarın sırtına sokmuş fakat bir şey bulamamıştır. Ancak ikinci sefer yine aynı şeyden şikâyet edince o zaman Hasan Can, Sultan Selim'in sırtına bakmış ve henüz baş vermiş, etrafı kızarmış ve tam olgunlaşmamış sert bir çıban görmüştür. Bunu Sultan Selim'e söyleyince, Sultan çıbanı sıkmasını istemişse de Hasan Can: "Pâdişahım, büyük bir çıbandır, henüz hamdır, zorlamak caiz değildir, bir münasib merhem koyalım" demiş, bunun üzerine Sultan Selim "Biz Çelebi değiliz ki, bir çıban için cerrahlara müracaat edelim" cevabını vermiştir. O geceyi ızdırap içinde geçiren Hünkâr, ertesi gün hamama giderek orada çıbanı sıktırıp zedeletmiş, fakat bu da ızdırabını artırmaktan başka bir işe yaramamıştır. Bunun üzerine Hasan Can'a "Seni dinlemedik amma kendimizi helâk ettik" deyip çıbanın macerasını anlatınca Hasan Can "neredeyse aklım başımdan gidiyordu" diyecektir. Bütün bu sıkıntılara rağmen Yavuz Sultan Selim Han, sefer daha önce kararlaştırıldığı için geri dönmeyerek hasta olduğu halde Hicri 2 Şaban 926, Miladi Ağustos 1520 tarihinde Edirne’ye doğru yola çıkmıştır. Yavuz Sultan Selim, Çorlu’da 40 gün Başhekim Ahmed Çelebi tarafından tedavi edilmiş fakat yara yine de büyüyüp açılmıştır. Hareket edemeyecek kadar yorgun düşen Yavuz Sultan Selim Han o dönemlerde Çorlu’ya bağlı olan ancak bugün Tekirdağ’ın Muratlı ilçesinin bir köyü olan Yukarı Sırt köyünde hakim bir tepeye otağını kurdurmuştur. Yapılan bütün tedaviler sonuç vermeyince ve Sultan Selim Han tedavilerden artık ümidini kesince Edirne'de bulunan Veziriazam Piri Mehmed Paşa ile vezir çoban Mustafa Paşa’yı ve Rumeli Beylerbeyi Ahmed Paşa’yı yanına çağırtmış ve onlara vasiyetini bildirmiştir. Ayrıca acele edip yetişmesi için Manisa Valisi olan oğlu Şehzade Süleyman’a haber göndermiştir. Ancak oğlu gelmeden Hicri 926 8 Şevval’ı 9 Şevval’e, Miladi 1520 yılında 21 Eylül'ü 22'sine bağlayan gece Yukarı Sırt köyündeki otağda ruhunu teslim etmiştir. Ordu haberi alıp dağılmasın diye kimseye bilgi verilmemiş ayrıca da ceset çürüyüp kokmasın diye iç organları çıkartılıp buraya gömülmüştür.
Bugün Yavuz Selim’in iç organlarının gömülü olduğu bu noktaya Manisa Vakfı olarak Yavuz Sultan Selim’ bir vefa olarak bir otağ yapılması için girişimlere başlamış bulunmaktayız. Muratlı Yukarı Sırt köyüne yaptığımız ziyarette köyün muhtarı Şerif Yıldırım bize verdiği bilgiler ile otağın tam kurulduğu noktayı tespit etmiş olduk. Yapılacak siyasi ve bürokratik çabalar ne gösterecek göreceğiz.
Yavuz Sultan Selim Han’ın vefat ettiği bu bölge de bir dönem Muratlı ilçesinde kaymakamlık yapan ve bu konularda duyarlı olan ecdat sevdalı Mahmut Hersanlıoğlu bir hatıra ormanı yaptırmış. Böyle çalışkan gayretli idareciler bulmak, elini taşın altına sokmaya çalışan yöneticileri görmek pek kolay olmuyor. Bu nedenle böylesi anlamlı çalışma ile Yavuz Sultan Selim’e vefa borcunu ödemeye çalışan kaymakam Mahmut Hersanlıoğlu’nu kutluyorum.
Tekirdağ’ın Muratlı ilçesinin Yavuz Sultan Selim Han ile böylesi anlamlı bir bağı var. İlçe ve köy buram buram ecdat kokmaya devam ediyor. Zira Yavuz Sultan Selim Han’ın bir parçası yukarı Sırt Köyünü şereflendirmeye devam etmektedir.