Ramazan ayının son günlerini bir takım ziyaretler kapsamında Anadolu’da geçirmek durumunda kaldım. Ülkemizin bir birinden değerli ve güzel illerine misafir olduk. Güzel insanlar ile hoş sohbette bulunduk. Ramazanın bereketine bereket kattık. Bu ziyaretlerimizden birisi de tabii güzelliği ile keşfedilmeyi bekleyen, edelerin memleketi, kahramanlar diyarı Kahramanmaraş oldu.
Daha önce de birkaç kez ziyaret ettiğim Kahramanmaraş’ı bu kez daha farklı bir bakış açısıyla görmek ve tanımak nasip oldu.
Ashab-ı Kehf’i bünyesinde bulunduran Afşin’in köylerinden görünen Berid dağları ile Torosların uzantısı olan Binboğa dağları tepelerindeki karlar ile bizi selamlayarak büyük bir ihtişam ile bize hoş geldin der gibiydiler. Elbistan ilçesinden doğarak Adana’ya kadar uzanıp Akdeniz’e dökülen Seyhan Nehri bir başka güzellikte. Her Elbistan tarafına gelişimizde gitmeyi düşündüğümüz Ekinözü İçmelere bu sefer gitmek nasip oldu. Türkiye’nin bir çok ilinde olduğu gibi burada da termal kaynağı dediğimiz mineralli sular mevcut. Ramazan ayı olması ve oruçlu olmamız nedeniyle kaynağından içemediğimiz içmelerden bidonlara doldurup yanımıza aldık. Belediye burada daha düzenli bir tesis yapmak için kolları sıvamış. Ancak gördüğüm kadarıyla çok fazla bu mineralli suyun değerinin bilinmediğine şahit oldum. Ekinözü’nden dağlar arasından ve şırıl şırıl buz gibi akan derelerin boyunca yol almaya devam ederek Nurhak’a ulaştık. Burası da yine dağların arasında şirin bir ilçe. Güzelliği ve sessizliği, dağlarında erimeyen karları ile size adeta cennetten bir parçaya doğru geldiğinizi hissettiriyor. Burada çok başarılı hizmetlere imza atmış, kozmopolit bir ilçe olan ve farklı farlı kültürleri ve hayat tarzını benimsemiş insanımızı barındıran Nurhaklılara kendini sevdirmiş güzel bir kaymakam kardeşimiz var. Adı Cihat Koç. Gözlerindeki ışıltıyı görünce Anadolu’yu işte bu cevherler ilmek ilmek dokuyor diye yüreğimde ayrı bir sevinç oluştu. Nurhak’tan yine dağlar arasında muhteşem manzaralar eşliğinde Malatya’dan gelip Adıyaman Gölbaşı istikametinde Kahramanmaraş merkeze ulaşan yola çıktık. Dağların arasında akan dereler boyunca yapılmış demiryollarını da görünce ne zorlu şartlarda bu ülkede hizmetler getirilmeye çalışılmış. Şimdi buralar kısmen çalışıyor, kısmen atıl durumda, atıl durumda olması insanı üzen tarafı.
Kahramanmaraş merkezde geçirdiğimiz günlerden sonra şehrin bütün ilçelerine ayrı bir güzellik katan çağlayan gibi akan derelerin anası diyebileceğimiz tekir bölgesinde ki Döngel deyiz. Döngel de sular mağaraların arasından ve dağların tepelerinden süzülerek geliyor. Su buz gibi olduğu için, ayağınızı suda uzun süre tutamıyorsunuz. Sanki buzdolabının dondurucusunun içindeymiş gibi kendinizi hissediyorsunuz. Burada gözlemlediğim bir şey oldu. Anadolu’da bir çok yerde sudan elektrik üretme adına kurulan ‘HES’ler den biride burada kurulmuş. Hes ile birlikte kısmen tabii güzellik kaybolmuş. Ancak yine de dere kaynağında gürül gürül su akmaya devam ediyor. Taşların arasından süzülen ve üzerine içilebilir su diye tabela koyulan buz gibi sudan yine içememiş olmak içime ayrı bir burukluk verdi. Ancak kendime bir söz verdim en kısa zamanda buraları tekrar ziyaret edeceğim ve buz gibi içilebilir sudan kana kana içeceğim. Suyun içinde ayağınızı 1 dakika tutamıyorsunuz o derece soğuk. Ama suyun çıkış noktasında ki tabii güzellik anlatılmayacak, kelimeler ve cümlelere sığamayacak kadar güzellikte. Mutlaka yerinde görülmeli. O büyülü atmosfer doyasıya yaşanmalıdır.
Biz dışarıdan Kahramanmaraş’ı kahramanları ile işitir ve bilirdik. Halbuki Kahramanmaraş gizli bir tabiat harikası imiş. Merkezden Göksun istikametine yolculuğumuz devam ediyor. Ancak soğuk suların büyüsü bizi bir türlü bırakmıyor. Bu kez de ‘Yeşilgöz’ deyiz. Yeşilgöz adı ile müsemma. Burada su yerden kaynayarak çıkıyor. Ve ilk çıktığı yerde su yemyeşil. Bu nedenle bu isimle anılıyor. Suyun ilk çıktığı nokta tel örgü ile çevrilmiş insanlar bu güzelliğe zarar vermesinler diye. Suyun çıkış noktasından sonra akışını uzun uzun seyreyledim. Şırıltısı insanı dinlendiriyor ve öte alemlere götürüyordu. Burada da suya dokunabilmek ne mümkün. Elinizi suya değdirdiğinde soğukluğu içinizi donduruyordu. Yemyeşil suyun gürül gürül akışına kendini bırakarak, dere boyunca yürüyüş yapmak insanın ruhuna nasıl bir dinginlik verdiğini anlatabilmek ve eşsiz güzelliği tarif edebilmek mümkün değil. Dere boyunca süzülen çilek tarlaları ile etrafa dağılan mis gibi çilek kokusu da insana ayrı bir ferahlık veriyor. Buraları içine sindire sindire yaşamak lazım. Burada sayfalarca bu anı anlatmaya çalışsak yine de eksik anlatmış oluruz.
Soğuk suların esrarı bir türlü bitmek bilmiyordu. Göksun ilçesinde köyleri dolaşırken yine derelerin şırıl şırıl akışı boyunca yol almaya devam ediyoruz. Köylerin yerleştiği yerleri tarif edebilmekte insan zorlanıyor. O büyüleyici atmosferi izah edebilmeğe kelimeler yetersiz kalır. Yemyeşil dağlardaki çamların, yeşilin her tonu ile bize bakışı inanılmaz bir güzellik sergiliyor. Bir yandan da kuş cıvıltıları. Kendimi bir anda masal ülkelerinde zannettim. Kahramanmaraş gezisi ile şunu anladım buralardan gelip geçmemek, içine sindirerek doyasıya yaşamak lazım. Buralarda yaşanacak birkaç gün insanı gençleştireceğinden hiç şüphem yok. Özellikle büyükşehirlerde koşuşturmayla hayat sürenler Kahramanmaraş’a gelerek burada birkaç gün geçireceği bir tatil süresince kendisini yeniden doğmuş gibi hissedeceklerdir. Kahramanmaraş’ın bu kadar tabii güzelliklerine değindik, meşhur dondurmasından da bahsetmeden olmaz.
Maraş Dondurması, Kahramanmaraş ili sınırları içinde yetişen kekik, keven, sümbül ve çiğdem gibi çiçeklerle beslenen keçilerin sütleri, salep ve dondurma ustalarının mahir elleriyle yapılır. Maraş Dondurması, rivayete göre, Osmanlı döneminde, saraylarda “karsambaç” adı verilen bir tür buzlu tatlının uzantısı olarak keşfedilmiştir. Yörede Maraşlı Osman Ağa diye bilinen ve Osmanlı saraylarına ve asil konaklarına yabani orkide (salep) satan bir esnaf, bir gün satış bittikten sonra artan salebi, şeker ve süt karışımı olarak kara gömer. Ertesi gün baktığında, salebin kıvamındaki değişiklik dikkatini çeker; süt, salep ve şeker karışımının yoğunluk kazandığını ve sakız gibi uzadığını görünce, farklı bir lezzet olduğunun farkına varır ve kendi çevresinde birçok kişinin bu yeni bulunan gıda maddesini tadıp beğenmesi ile “salepli karsambaç” olarak fazlası ile talep gören Maraş Dondurması doğmuş olur.
Yolunuzu mutlaka Kahramanmaraş’a düşürün. Bahsettiğimiz güzellikleri doyasıya yaşayın. Meşhur dövme dondurmasını da yerinde tadın. Yanınızda bir rehberde olursa güzel olur. Kahramanmaraş’ı, Maraş’ın yiğit insanı, Ashab-ı Kehf’i yüreğinde yaşayan, çağın Ashab-ı Kehf’i olabilme yolunda kendine düşen payı almış güzel bir dost Afşinli Mahmut Gökşen ile birlikte, Onun rehberliğinde bağrımıza basarak ve yüreğimizde hissederek yaşadık.
Son söz olarak şunu ifade etmek isterim. Kahramanmaraş anlatılmaz, yaşanır.