Hepimizin bildiği bir kitap var. “İnsan Ne ile Yaşar” yazarı Lev Tolstoy. Bu kitabı okumayanımız yoktur. Bu kitapta ibretlik üç hikaye anlatılır. Bu hikayelerden birisinin konusu da ‘İnsan gerçekte neye ihtiyacı olduğunu bilmez.’
Vakti zamanında ayakkabı yapımı ile uğraşan Simon adında biri varmış. Simon kıt kanaat imkanlar ile geçimini sağlar, ailesi ile zor şartlarda hayatını devam ettirirmiş. Bir gün malzeme almak için evinden dışarı çıkar.Mevsim kış olunca, üzerinde ince bir ceket ile soğuk iyice iliklerine kadar işlemiş, neredeyse donacak hale gelmişti. İhtiyacı olan malzemeleri aldıktan sonra, alacaklı olduğu bir iki yere de uğrayarak evine dönmek üzere yola koyulur. Yolda üstü başı perişan bir delikanlı ile karşılaşır, yola uzanmış adeta ölü gibi yatıyormuş. Genci alıp eve götürmekte önce tereddüt yaşasa da, üzerinde ki ceketi ona giydirerek evine getirmiş. Evde hanımı zaten kıt kanaat geçiniyoruz, birde bu miskin işe yaramaz adamı eve getiriyorsun diye kendisini azarlamış. Hanımına muhtaç olan insanlara el uzatmak gerekir diye ifade eder ve gence evine alır. İsminin Mihael olduğunu öğrendiği gence ne iş yapabileceğini sorar. Genç adam ise, ben hiçbir iş bilmem diye karşılık verir.
Simon olsun öğrenirsin der ve kısa süre içerisinde kendisine ayakkabı yapımını öğretir. Ayakkabı yapımını öğrenen genç çok maharetli, güzel işler çıkarmaya başlar.
Günlerden bir gün, kızakla iki adam Simon’un evinin önüne gelir ve şiddetle kapıyı çalarlar. Simon gelenlere baktığında hallerinden soylu kişiler olduğunu anlar. Gelen kişiler efendilerinin çok güzel bir kışlık çizme istediğini söylerler. Beraberlerinde getirdikleri Alman malı çok kaliteli bir deriyi Simon’a verirler ve şunu ifade ederler:
Bu deriyi sakın zayi etme. Senden şu şu kalite de kışlık bir çizme yapmanı istiyoruz derler. Simon, yardımcısı Mihael’e dönerek yapabilirmiyiz anlamında ona bakar;
Mihael yaparız anlamında işaret eder. Soylu kişilerin elinden deriyi alarak gereğini yapacağız der ve onları uğurlar.
Simon, Mihael’e dönerek göreyim seni bizden istenilen çizmeyi, bize verdikleri süre içerisinde bitirip verelim. Belki bu işten çok para kazanabiliriz der.
Çok kısa sürede ayakkabı yapımını öğrenen Mihael, soylu kişilerin getirdiği deriyi alıp bir, iki gün düşündükten sonra işe koyulur. Simon, Mihael’e çok güveniyordu ve ondan beklediğinden daha güzel bir iş çıkaracağını umuyordu. Mihael bütün gün boyunca dikiş dikiyor harıl harıl çalışıyordu. Çizmelerin teslim zamanı gelmiş, soylu kişilerin evine gelmesi an meselesi imiş. Fakat o esnada karşılaştığı manzara karşısında adeta deliye dönmüş, Mihael’i azarlayıp, ona bağırıp çağırmaya başlamış. Ve soylu kişilerin kendisini asla affetmeyeceğinidüşünerek, benimle bir yıldan fazladır çalışıyorsun, bugüne değin hiç hata yapmadın, sen nasıl olurda bizden istenen çizme yerine terlik yaparsın. Halimiz ne olacak şimdi der. Mihael sessizliğini korur. Bu esnada da evin kapısı güm güm çalmaya başlar.Simon korku ve panik içerisinde evin kapısını açar.
Eve gelenler Efendi’nin adamlarıydı. Beni çizmeleri almam için gönderdiler dedi.
Ancak çizmelere artık ihtiyacımız yok. Efendimiz öldü. Onun yerine bize terlik gerekli, sizden terlik yapmanızı isteyecektik der.
Simon bir anda şaşırır. Ve Mihael’e döner.
Mihael ise elinde yaptığı terlikleri getirir ve gelen kişiye uzatır. Terlikleri alan kişi teşekkür ederek oradan uzaklaşır.
Simon olup bitene bir türlü anlam veremez.
Bu olay sonunda Mihael ustası Simon’ a döner şu veciz sözü söyler:
‘Aslında insan gerçekte neye ihtiyacı olduğunu bilemez.’
Halbuki soylu Efendi Alman derisi ile yapılmış şık bir çizme giymeyi planlar iken, Allah’ın takdiri gereği çizme yerine terlik ayağına giymiş oldu.
Mihael burada bu hikaye ile hem ustasına hem de kendilerinden çizme talep eden soylu insanlara bir ders vermek istemiştir.
Hayatımızda aslında hep böyledir. Bizler plan yaparız, gelecek için arzu ve isteklerimiz olur. Ancak ne ile karşılaşacağımızı bilemeyiz. Kıssadan hisse alarak, geleceğe yönelik arzu ve isteklerimizde daha itidalli olmalıyız. Elbette insan her zaman her şeyin en güzelini arzular. Bu bir nevi fıtratta vardır.
Burada şu şekilde davranmalıyız. Rabbimizin bizim için takdir ettiğinden habersiz arzuladığımız ne varsa onu beklemek yerine, takdire boyun eğmeliyiz.
Rıza göstermeliyiz.