Dünya hayatımız devam ettiği sürece başımıza birçok felaket, problem, sorun ve sıkıntılar gelebilir. Bu sıkıntı ve belalar için yapmamız gereken şey sabırdır. Sabır aslında her şeyin ilacıdır.
Rabbimiz Asr süresinde şöyle buyurmaktadır.
“Asra yemin ederim ki, insan gerçekten hüsrandadır. ( Ziyan içindedir.) Bundan ancak iman edip, iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.”
Bu ayette sabrın öneminin altı çizilmiştir.
Hepimizin bildiği ve bugüne kadar hep anlatıla gelen Hz. Eyüp Peygamber’in sabrı insanlık alemine örnek gösterilmektedir. Zira Hz. Eyüp Peygamber’in başına gelen vakıa kolay kolay atlatılabilecek bir durum değildi. Uzun yıllar yaşadığı hastalığa gösterdiği sabır bizler için örnek olmalıdır.
Dünya var olduğu müddette insanlık alemi çeşitli hastalıklara, felaketlere düçar olmuştur. Dönemin imkanları çerçevesinde tedbirler alınmaya çalışılmış ancak bütün tedbirlere rağmen bir çok insanın ölümü gerçekleşmiş, yine birçok insan da ölümün eşiğinden dönmüştür.
Son günlerde bütün dünyayı ateş çemberi gibi saran ve insanlık alemi için yüzyılın felaketi diyebileceğimiz Koronavirüs (COVID- 19) Çin’den başlayarak bütün dünyayı etkisi altına aldı. Son bir ay içinde ülkemizde de görülen bu virüs can almaya devam ediyor. Devletimiz, yetkili kurumlar ve yetkili kurumların başında olan yöneticilerimiz hummalı bir şekilde çalışıyorlar. Gerekli her türlü tedbir alınması için çalışmalar hızla yürütülüyor. Özellikle sağlık çalışanlarımız büyük bir özveri ile görevlerini yerine getirmekteler. Bizler de vatandaşlar olarak devletimizin koyduğu kurallara harfiyen riayet etmeliyiz. Üzerimize düşeni yapmalıyız. Bütün uyarıları dikkate almalıyız. Ancak tedbirler alınırken unutmamamız gereken bir konu da metanetle, büyük bir sabır göstermeliyiz. Sadece bugün yaşadığımız bu virüs vakıası için değil, hayatımızda başımıza gelebilecek her türlü olay için sabır nimetine başvurmalıyız. Sabır aslında her derdin şifasıdır. Zira başımıza gelen felaketler, sıkıntılar aslında hayır ve şerrin Allah’tan geldiğini ifade eden imanımızın bir parçasıdır. Sabır ve dua ile bu felaketleri Allah’ın izniyle atlatacağız.
Sabır göstermekle birlikte tevekkül sahibi olacağız.
Tevekkül, İslami anlamda “kişinin üzerine düşen her şeyi yaptıktan sonra, gerisini Allah’a bırakmak” demektir. İşte başta bugün bütün dünyayı tehdit altına alan Koronavirüs vakıası olmakla birlikte başımıza gelen ve gelecek bütün sıkıntılar karşısında üzerimize düşen tedbirleri alıp tevekkül etmesini bilmeliyiz.
Bugün ne hazindir ki, dünyada yaşayan iki milyara yakın İslam alemi bile sabır ve tevekkülü unutmuş vaziyette. Tevekkül etmesini bilmezsek Rabbimize karşı isyanda bulunmuş oluruz. Zira hayır ve şer onun elinde. Kısacası O (cc), yaşadıklarımızı bizden daha iyi biliyor. Zira Rabbimiz, bizi bizden daha iyi tanıyor. Bize düşen, bizleri yoktan var eden ve yine huzuruna alacak olan Allah’ın gönderdiği her bela ve musibet karşısında büyük bir sabır ve tevekkül içinde olmaktır.
Hz. Adem (a.s.)’den Hz. Peygamber Efendimiz’e kadar bütün peygamberler ve onların ümmetleri birbirinden farklı felaketler yaşamışlardır. Her dönemde yaşanan bu felaketlerin üstesinden sabır, dua, şükür ve tevekkül ile gelinmiştir. Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette sabırdan ve tevekkülden bahsedilmektedir.
Bu ayetlerden bir kaçı ile konuyu aydınlatmaya çalışalım.
Yüce Rabbimiz Bakara Suresi’nin 153. ayetinde şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.”
Yine Ra’d suresi 22. ayette;
“Ve onlar Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın) güzel sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir.” buyurmaktadır.
Sabır ve tevekkül konusunda yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de bir Hadis-i Şerif’inde şöyle buyurmuştur:
“Veba, Allah Teâlâ’nın dilediği topluluğa gönderdiği bir çeşit azaptı. Allah, onu müminler için rahmet kıldı. Veba hastalığına yakalanan, sabredip ecrini umarak ve başına Allah’ın yazdığından başka hiçbir şey gelmeyeceğini bilerek memleketinde kalan kimse, şehit sevabına nail olur.”
Bu Hadis’teki ifadeye göre bulaşıcı hastalık karşısında sabredilmesi ve bulunduğu yerin terk edilmemesi, aslında bugünde aynı şeyi işaret etmekte. Devletin koyduğu tedbirlere riayet edilmesi, hastalığın yayılmaması için evlerden dışları çıkılmaması gerekiyorsa ona uyulması ve sabır gösterilmesi gerektiği bizlere anlatılmaya çalışılmaktadır.
Yazımızı, Allah Rasûlü, Hz. Peygamber Efendimiz’in şu veciz ve mana yüklü Hadis-i şerif’i ile noktalayalım.
“Müminin durumu ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hâl geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına sıkıntı gelecek olursa ona da sabreder, bu da onun için hayır olur.”