Son günlerde gündemi meşgul eden bir konu var. Hepimizin de yakinen takip ettiği ve halk olarak hepimizi ciddi şekilde ilgilendiren bir mevzu bu. Peki, nedir bu termik santraller konusu.
Termik santraller, buhar gücü ile enerji üreten, ısı enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren yapılardır. Santrallerde suyun ısıtılması sonucunda buhar ortaya çıkmaktadır. Bu oluşan buharın gücü türbinleri döndürmekte ve bu hareket sonrasında elektrik enerjisi ortaya çıkmaktadır. Su buharı ile hareket sağlandığı için termik santrallerinde, bu buhar ile sınırsız elektrik üretme imkanı vardır. Termik santralleri elektrik enerji üretmesi ile ülkemizin en büyük problemlerinden biri olan elektrik ihtiyacımıza cevap vermeye çalışmaktadır.
Ev ve iş yerlerinde özellikle de sanayi alanında üretime dönük faaliyet yapan fabrikalarda en önemli girdilerden biri ve maliyetleri doğrudan etkileyen konu enerji mevzusudur. Ülke olarak son yıllarda yenilebilir enerji kaynakları olan rüzgar türbinleri, hidroelektrik santralleri ve güneş panelleri ile elektrik üreterek açığımızı en aza indirme gayretlerimiz var. Ancak hala elektrik üretiminde kendi kendimize yetemiyoruz. Dışarıdan elektrik almaya devam ediyoruz.
Bu yazımızda en eski elektrik üretme yöntemi olan termik santrallerinin ve onların tabiata, insana verdiği zararlar üzerinde değerlendirmeler yapmaya çalışacağım.
Türkiye’de birçok bölgemizde termik santrali bulunmaktadır. Termik santrallerimizin çoğu kömür ile çalışmaktadır. Türkiye, kömür madeni olarak zengin bir ülke. Hemen aklımıza Elbistan-Afşin, Manisa Soma, Kütahya Tunçbilek gelmektedir. Kömür dışında fuel-oil ve doğalgaz ile de elektrik üreten santrallerimiz mevcuttur.
Çocukluğum Manisa Soma’da geçtiği için termik santralinin ve çevreye verdiği zararları bizzat yaşadım. Termik santrallerinin çevreye verdiği zararlar kısaca şöyle özetleyebiliriz.
Termik santrallerinde üretim sırasında azotoksit, kükürtdioksit ve pek çok küçük yapılı partikül açığa çıkmaktadır. Bu zararlı maddeler salındıkları çevredeki insanların sağlığın için tehdit oluşturmaktadır. Ortaya çıkan bu zararlı gazlardan sadece insanlar etkilenmez, santralin çevresinde yaşayan hayvanlar da zarar görmektedir. Ayrıca çevredeki tarlalarda yer alan tarım ürünleri, su kaynakları ve ormanlarda bu çıkan gazlardan etkilenerek zarar görmektedir. Yine bir diğer önemli risk ise santralin çalışması ile elektrik üretim sırasında bacalardan salınan küller hava kirliliğine sebebiyet vermektedir. Bu kirli havayı soluyan insanlar kanser olma riski ile karşı karşıya kalmaktadırlar.
Yine termik santrallerinin bacalarından yayılan zararlı gazlar asit yağmurlarının oluşmasına neden olmaktadır. Asit yağmurları sonucunda da termik santralinin inşa edildiği bölgelerdeki toprakların yapısının bozulması ve verimin düşmesi gibi pek çok olumsuz durumla karşılaşılmaktadır. Ayrıca asit yağmurlarının etkilediği bölgelerde bulunan ağaçlarda çok büyük bir risk altında kalmaktadır. Ağaçlar tahrip olmakta ve bunun tabii sonucu olarak da civarda yaşayan hayvanlarda bu durumdan olumsuz etkilenmektedir.
Bu durumun canlı şahidiyim. Çocukluk yıllarımız ve üniversite eğitimi almaya başlayıncaya kadarki zaman diliminde hayatım Soma’da geçti. Santralin bacalarından çıkan o siyah duman zaman zaman ilçeyi kaplardı. Ortalık simsiyah olurdu. Hatta bazen kül yağardı. Yine bugün kül yağdı diye aramızda konuşurduk. Bu kül yağma olaylarının en büyük ceremesini de annem çekerdi. Zira annem çamaşır yıkar kuruması için asardı. Bir bakmışsın kül yağıyor, bembeyaz olan çamaşırlar külün etkisiyle hiç yıkanmamış gibi simsiyah yada gri bir renk halini alırdı. Tabi o zamanlarda bugünkü gibi çamaşır makinaları olmadığı için çamaşırlar elde yıkanırdı. Zavallı annem tekrar o çamaşırları söylene söylene yıkardı. O günleri hiç unutmuyorum. Sürekli gözümün önüne gelmektedir.
Tüm bu olumsuz yönlerine rağmen Termik Santraller ekonomik anlamda ülkemize çok büyük katkı sağlamaktadırlar. O nedenle çevreye ve insana verdikleri zararlar ortada iken yapılması gereken nedir. Elbette termik santralinden vazgeçmeyeceğiz. Elektrik üretimine bütün hızımızla devam edeceğiz. Zira ülkemizin en büyük sıkıntılarından biri elektrik ihtiyacımızı yeterli düzeyde yurt içinde karşılayamadığımız için ithal etmek durumundayız. Bu da ciddi bir döviz harcamamıza sebebiyet vermektedir.
Yapmamız gereken iş, çevreye ve insana verdiği zararları minimuma indirebilmek için gayret göstereceğiz. Son günlerdeki tartışmada işte bu noktada ortaya çıkmaktadır. Santrallerin bacalarına takılacak filtreler. Filtre takılması tek başına bütün mevzuyu çözüyor mu? Elbette çevreye verdiği zararı tamamen yok etmeyecektir. Ama belli ölçü de zararları azaltmaya katkı sağlayacaktır. 2019 yılının başlarında filtre takılması gündeme gelmiş, ancak seçimler nedeniyle ertelenmiş idi. İşte geçtiğimiz günlerde TBMM’de santrallerin bacalarına filtre takılması yönünde bir oylama yapıldı. Milletvekilleri 2 yıl kadar daha ertelenmesi yönünde bir karar verdiler. Ancak Cumhurbaşkanımız tarafından bu veto edildi. Cumhurbaşkanımız “bacalara filtre takımı ertelenemez, bu konuda firmalar üzerine düşeni derhal yapmaları gerekir” dedi. Şimdi gözler Cumhurbaşkanımızın bu vetosu üzerine santralleri işleten firmaların atacağı adımlarda.
Açıkçası şu anda hepimiz filtre sistemine odaklandık. Ancak bu santrallerin bir başka problemi de atık ve kül depolama sahaları. Bu santrallerden binlerce ton kül, toksit atık çıkmakta. Bu atıklar gelişi güzel, mevzuata uygun olmayan şekillerde vahşice depolanmaktadır. Bu atıklar zamanla yağmur ve çamurla yer altı ve yerüstü su kaynaklarına karışmaktadır. Bu yönüyle de tarım alanlarımızı kirletmektedir. Sadece tarım alanlarımızı kirletmekle kalmıyor, içilebilir su kaynakları ile tarımda kullanılan sulama alanlarını tehdit etmektedir.
Bu nedenle santrallere filtre takılması bir an evvel gerçekleşmelidir. Akabinde de gerekli ihtimam gösterilerek denetimler yapılmalı ve atıkların depolanma alanlarının da çevre mevzuatına uygun depolanıp depolanmadığı tespit edilmelidir. Çevre mevzuatına aykırı durumlar var ise bu sadece ceza yazılarak geçiştirilmemeli, doğru depolama yapılması ve çevreye verilen zararın izole edilmesi için gerekli tedbirlerin alınması sağlanmalıdır.