Ülkemiz adeta bir turizm cenneti...
Tabiatıyla, ormanları ve yaylaları ile, denizleriyle, tarih ve medeniyet kokan mekanları ile gezilip görülmeye değer yerleri bir hayli fazla.
Geçtiğimiz hafta içinde yine ülkemizin gezilip görülmeye değer mekanlarından birinde, kadim medeniyetleri içinde barındıran Elazığ ilimizin Palu ilçesinde idik. Palu ilçesi şehrin içinden geçen Murat nehri ile ışıl ışıl sizleri çekiyor. Murat nehri üzerinde yapılan ilk köprü Palu’da olması hasebiyle İpekyolu güzergahı da Palu ilçesinden geçerek devam etmekte imiş. Palu Kalesi’nde bulunan Urartular dönemine ait yazıtlardan anlaşılacağı üzere burada çok eski dönemlerde hayatın olduğu anlaşılıyor.
Tarih kaynaklarından anlaşıldığına göre 7 bin yıllık bir tarihe sahip olan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapan Elazığ'ın Palu ilçesi Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat bölümünde bulunmaktadır. Tarih boyunca Sümerler, Hurriler, Hititler, Asurlular, Urartular, Persler, Romalılar, Sasaniler, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Artuklular, Selçuklular, Moğollar, Dulkadir Beyliği ve Osmanlı Devleti gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapan Palu görülmeye değer bir yer.
Palu’da öncelikle Çimşit Paşa Türbesi ve Külliyesini gezdik. Palu Kalesi’nin yaklaşık 700 m kadar yakınında yer alan cami, rivayete göre; kaleden atılan bir okun düştüğü yere yapılmış. Palu’nun Osmanlı topraklarına katılmasında büyük rolü olan Cemşit Bey’in 1500’lü yıllarda kendi adına yaptırdığı külliye içindeki camiye, etrafı taş duvarla çevrili bir bahçeden giriliyor. Siyah kesme taştan ve tipik Osmanlı mimarisi tarzında yapılmış caminin giriş kapısı mermer ve kemerli. Bu kapının yanında, yazıları ters biçimde konmuş bir kitabe bulunuyor. Yıkıldığı ve yenisi yapılmadığı için mescit gibi minaresiz durumdaki cami, küçüklü büyüklü 16 pencere ile aydınlatılıyor. Cemşit Camii’nin mihrabı beyaz kesme taştan yapılmış. Camiye bitişik olan kubbeli iki kapılı türbenin içinde, süsleme şaheseri 8 mezar bulunuyor. 16. yy. Osmanlı dönemi yapısıdır. Türbe ve mescitten meydana gelmiştir. Mescidi kare planlı yapının üzeri tuğla kemerlerle oturtulmuş kubbe ile örtülüdür. Mihrabı taştan dilimli kemeri üzerinde üçgen alınlık yer almaktadır. Türbe Mescit bitişiğinde yuvarlak planlı ve üzeri kubbe ile örtülüdür. Yavuz Sultan Selim'in sipahi beylerinden Palu Beyi Cemşit Bey'e aittir. Daha sonra Palu Kalesi’nin önünden geçerek restore edilmiş Ulu Camiyi dolaştık. 1852 li yıllarda yapıldığı bilinen ulu Cami çökmesinin ardından geçirdiği tadilat ile bugün ibadete hazır hale gelmiş. Eski çarşı da bulunan Palu Ulu Cami’nin etrafında ki hamam, çeşme vb yapıtlardan restore edilmiş. Manisalı Hemşerimiz olan Kaymakam Mustafa Demir bu sene ilk defa kalabalık bir cemaat ile Ulu Camiinde Ramazan ayı boyunca teravih namazlarının kılındığını ifade etti. Eski çarşı da olması hasebiyle şu an orada yerleşim yok. Palu ve Bingöl depremleri ile zarar gören Palu ilçesi yerleşimi 2 defa yer değiştirmiş. O nedenle eski tarihi yerleşim yerlerinde hiç konut bulunmamaktadır. Bu alan açık hava müzesi halinde bizi tarihin derinliklerine götürmektedir.
Ulu Cami den sonra Bizans döneminden kaldığı bilinen ve sadece Naos kısmı ayakta kalmış olan kiliseyi gezdik. Akabinde Murat Nehri üzerinde ki tarihi Palu Köprüsü’nü dolaştık. İlk olarak Romalılar döneminde yapıldığı rivayet edilen ve 156 metre uzunluğunda olan köprü 2010 yılında karayolları tarafından tamir ettirilmiş.
Vakti zamanında güney-kuzey bağlantısını sağlayan tek ulaşım ve geçiş noktası olan Palu Köprüsü tarihi kaynaklarda İstanbul ile Bağdat’ı birbirine bağlayan köprü olarak bilinmektedir. Palu Köprüsü’nün Palu’nun ticaretinde ve gelişmesine çok büyük katkıları olmuş.
Palu Murat Nehri’nin kenarına yapılmış olan konak ta sosyal tesis olarak hizmet vermekte. Palu’nun tarihi mekanlarını gezdikten sonra, nehrin şırıltılı akışının eşliğinde burada içeceğiniz çay ile yorgunluğunuzu atmış olacaksınız. Bizler de bir yandan çaylarımızı içerken bir yandan da Murat Nehri’nin çoşkulu akışını izledik.
Buradaki dinlenmemizin ardından Palu’da medfun bulunan ve buranın manevi öncüsü, Nakşi şeyhlerinden olan Şeyh Mahmut Samini Hazretleri’nin türbesini ziyaret ettik. Asıl ismi Mahmud Ziya olan ve Nakşi şeyhi hocası Ali Sebdi Hazretleri’nin kendisine “Samini” sıfatını layık görmesi ile bu şekilde anılmaya devam etmiştir. Hocası Ali Sebdi Hazretleri’nden aldığı icazet ile burada dersler vermeye ve talebe yetiştirmeye başlamış. 1812 yılında doğmuş olan Şeyh Mahmud Samini Hazretleri yaşadığı sürece çok sayıda talebe yetiştirmiştir. 1895 yılında ebedi aleme irtihal eylemiş olan Şeyh Samini Hazretleri Palu’nun önemli bir manevi şahsiyetlerinden birisidir. Samini Hazretleri’ni ziyaretten sonra dinlenmek üzere şehirde tek bulunan ama hizmet kalitesi yüksek olan Palu Kale Otel’ e geçtik. Otelde bizleri güler yüzü ile karşılayan Otel sahiplerinden Bülent Günay abimiz de bize şehir hakkında bir çok güzel bilgiler verdi.
Palu’da sadece tarih yok. Akşam Murat Nehri kenarında yapılmış çay bahçesinde Palu’da 2 dönem belediye başkanlığı yapmış olan Sait Dağoğlu başkanımız ile buluştuk. Kendisinden Palu’nu tarihi, bölgenin siyasi ve ekonomik durumu ve belediye başkanlığı yaptığı dönemlerde ki hizmetlerine dair bir çok konuyu dinlemek nasip oldu. Geç vakitlere kadar süren sohbetimiz gezimize ayrı bir değer kattı. Çok ciddi konularda bir çok önemli bilgiler edinmemize vesile oldu.
Yazımızın başlığı, Tarih Palu’dur, Palu Tarihtir sloganı Palu’da bir dönem kaymakamlık yapan Mehmet Fatih Çiçekli’ye ait. Burada görev yaptığı dönemde Fırat Kalkınma ajansı ile Palu’yu tanıtmak için yürüttüğü projeye verdiği isim. Şu anda aktif Palu’da kaymakamlık vazifesini yürüten Manisalı hemşerimiz Mustafa Demir bizlere rehberlik ederek Palu’yu tanımamızı sağladı. Kendisinden önceki meslektaşlarının bıraktığı yerden Palu’ya hizmet etmeye devam ediyor. Bizlere gösterdiği misafirperverlik ve mihmandarlıktan dolayı kendinse şükranlarımı sunuyorum.
Binlerce yıllık tarihe şahitlik etmek ve İpekyolu üzerine yapılmış ilk köprüde bir hatıra yaşamak istiyorsanız Elazığ ilinin tarih kokan ilçesi Palu’yu mutlaka ziyaret etmelisiniz.