31 Mart Yerel Seçimlerini hayırlısı ile tamamladık. Seçim sürecinde seçime katılan Siyasi Partiler tarafından oldukça gerilen ortam nihayet son buldu. Çocukluğumuzdan bu yana bir sürü seçim gördük. Lakin bu seçimlerdeki gibi dilin keskinleştiği, hakaretlere varan, yalan ve iftiralar ile dolu aşağılama dilinin çok kullanıldığı bir seçim daha görmedim. Neyse ki seçimin sonuçlanması ile bu atmosferi geride bırakmış olduk.
Türkiye gibi ülkelerde demokrasinin bir sonucu olarak vatandaşlara 5 yılda bir söz söyleme hakkı veriliyor. Daha sonra 5 yıl boyunca vatandaş aranıp sorulmuyor. Bir derdi tasası var mı? Bizden memnun mu? diye hiç bir zaman sorulmaz. Dolayısıyla 5 yılda bir konuşma hakkı doğan vatandaş 31 Mart seçimlerinde de bu hakkını oy vererek kullanmış oldu. Verdiği oylar ile kendi bölgelerinde Belediye Başkanlarını seçmiş oldu. Neredeyse Genel Seçim havasında geçen Yerel Seçimlerde bir birinden ilginç sonuçlar ortaya çıktı. Aslına bakarsak seçim öncesi yürüttüğüm tahminlere çok yakın sonuçlar çıktı.
Yerel seçimlerde Cumhur İttifakı Türkiye genelinde % 51,64 oy alarak seçimin galibi oldu. Fiili olarak görünen bu. Lakin Cumhur İttifakının aldığı bu oy oranı içinde Doğu ve Güneydoğu’da HDP’ye giden bazı oylar Cumhur İttifakına yani Ak Parti'ye gitti. Bu da Türkiye geneli oy oranının yüksek çıkmasına vesile oldu. Benim kanaatime göre % 3-4 aralığındaki bir oy oranını örtülü Cumhur İttifakı oyu sayarsak ve bu oy oranını % 51,64’den düşecek olursak Cumhur İttifakı oyu % 50’nin altına düşmüş olur. Seçim sonuçlarını en ince ayrıntısı ile değerlendirerek sandıktan çıkan mesajı iyi okumak lazım.
Ak Parti başta İstanbul olmak üzere, Ankara, Antalya gibi büyükşehirlerde ağır bir darbe aldı. Bunun yanısıra belki Cumhur İttifakının bir gereği elindeki birçok il belediyesini MHP’ye kaptırdı. Bir kaç belediye de CHP’ye gitti. Ancak CHP’den de aldığı belediyeler oldu. Zonguldak ve Giresun’da olduğu gibi. Cumhur İttifakı'nın MHP kanadı bu seçimin galibi gibi gözükse de MHP de elindeki iki büyükşehir belediyesini Mersin ve Adana'yı CHP’ye kaptırdı.
Bu seçim sonuçları bize şunu gösteriyor. Yerel seçimlerde tepeden gelen aday yerine, yerinden bölgeden milletin tercih ettiği kişiler aday gösterilmeyince millet “ben dayatma aday istemiyorum” diyerek cevabını vermiş oldu. Bir başka nokta da iktidar açısından vatandaşın evinin içini altın ile doldursan gönüllere giremiyorsan yine vatandaş seni silip atabiliyor. Çeyrek asırdır İstanbul ve Ankara başta olmak üzere Belediyecilik anlamında inanılmaz hizmetler yapıldı. Yapılan hizmetleri kimse inkar etmiyor. Ancak belediye yöneticileri, başkanları ve parti yöneticilerin kibir ve egosu, vatandaşa tepeden bakışı millette olumsuz etki oluşturdu. Bütün bunlar ile birlikte son dönemde yaşanan ekonomik sıkıntılar, Milletin temel dertlerine çözüm üretilmek yerine milleti elinin tersi ile iterek “ben kendi bildiğimi okurum” mantığı da seçimin sonuçları üzerinde etkisi yüksek oldu. Sosyolojik olaylar iyi irdelenmedi. Ben bilirim düşüncesi ile hareket edildi.
Cumhur İttifakı seçimin galibi olarak görülse de İstanbul, Ankara Antalya, Adana, Mersin gibi büyükşehirlerde aldığı sonuçlar ve belediyeleri kaybetmesi İttifakın ağır bir yara aldığını ortaya koyuyor. Bunun iç muhasebesini elbette Cumhur İttifakı kanadı yapacaktır. Ancak İttifakın seçim sürecinde kullandığı keskin dille milleti ayrıştırması her iki taraf açısından olumsuzluklara sebebiyet verdi. Yine seçim sathında her türlü yalan, iftira ile seçmen etkilenmeye çalışıldı. Bütün bu yaşananları sağduyu ile takip edenler büyük bir üzüntü ve kaygı duydular. Zira ayrıştırıcı dil sokağa ve vatandaşa kadar inmeye başladı. Seçim sonrası yine birbirine bakacak olan aynı mahallenin, aynı sokağın ve aynı sitesin sakinleri birbirine karşı çok kırıcı davranmaya başladı. Bu tavır seçim sonrasında hala İstanbul’da devam eden sandık sayımları sürecinde de devam ediyor. Seçimler bir ölüm kalım meselesi değildir. Böyle algılanması da hiç hoş değildir. Zira seçim öncesinde hayat nasıl devam ediyorsa seçim sonunda da devam edecektir. Sanki ülke elden gidiyormuş havası vermeye çalışmak doğru bir algı değildir.
Bu yapılan seçimler sadece bir yerel seçim ve bulunduğumuz bölgede Belediye Başkanı ile belediye meclisi üyelerini seçiyoruz. Belediye Başkan adayları arasında bölgeye hangisi daha iyi hizmet edeceği düşünülüyorsa onun tercih edileceği bir seçimdir. Seçim öncesi özellikle adaylardan ziyade Siyasi Parti liderlerinin saha da olması da çok yanlış idi. Millet Liderden ziyade bölgeye hizmet getirmeyi düşünen ve sürekli kendisini göreceği bir adayı tanımak ve onun projelerini dinlemek isterdi. Bunlara fazla fırsat verilmedi. Dolayısıyla bu da seçmen üzerinde kanaatimce olumlu tepki yerine olumsuz tepkiye neden oldu.
Türkiye hayırlısı ile bir yerel seçimi de geride bırakmış oldu. İnşaallah, seçilen Belediye Başkanları seçildikleri bölgelerde katma değerli hizmetlere imza atarlar. Bundan sonra Belediye Başkanı kamu kaynağını harcamanın ötesinde bölgesindeki değerlerden kaynak üretir konumda olmalıdır. Belediye Başkanları hizmet ettikleri süre içerisinde de toplumdan, milletten kopuk olmamalıdır. Yapacağı hizmetlerde halk ile birlikte karar alıp hizmetlerin sonuçlanması ile de halka hesap verebilir konuma gelmelidir.
Artık fanus içinde ve bir takım cenahın kontrolünde değil halkın içinde bir başkan profili bekliyoruz.