Sevgili Okuyucularım;
Bugün, sizlere 31 Mart’ta yapılacak olan mahalli seçimleri analiz etmeye çalışacağım. Türkiye 24 Haziran’dan sonra yeniden bir seçim atmosferine girdi. Hepimizin bildiği gibi 31 Mart’ta Türkiye’de belediye başkanları ve meclis üyelerinin seçileceği bir mahalli seçimler yapılacak. Seçimlere katılacak bütün partiler hemen hemen Türkiye sathında birçok il, ilçe ve beldelerde adaylarını belirlemiş durumda. Ancak henüz daha adaylar YSK’ya teslim edilmediğinden dolayı bazı yerlerde aday isimlerinde değişiklikler gündeme gelebilir. 31 Mart mahalli seçimlerinde de, 24 Haziran genel seçimlerindeki gibi partiler, ittifak yaparak seçime girmeye karar verdiler. MHP ve AK PARTİ Cumhur İttifakını, diğer tarafta ise İYİ PARTİ ile CHP Millet İttifakını oluşturdu. Belediye Başkan adayları da ittifak çerçevesinde ortak aday olarak belirlendi. Birçok il ve ilçede ittifak gündemde iken bazı yerlerde ise partiler ayrı ayrı aday çıkarttılar. Şu anda belirlenen adaylar sahada çalışmalarına başladı. Böylece kıyasıya bir seçim mücadelesi de başlamış oldu.
Aday belirleme sürecinde partiler bazı il ve ilçelerde mevcut adayları ile yola devam ederler iken bazı yerler de ise adaylarını değiştirdiler. Tabi bu değişiklik sonucunda da boşa çıkan mevcuttaki bazı adaylar ile partilerden aday adayı olup da aday olamayan kişiler ya bağımsız olarak veya bir başka parti çatısı altında seçim yarışında “ben de varım” diyerek adaylıklarını açıklayıp yola çıkmış bulunmaktadırlar.
31 Mart mahalli seçimlerinin çetin bir atmosferde geçeceğini düşünüyorum. Zira mahalli seçimlerde partiler elbette önemli. Ancak aday biraz daha ön plana çıkmaktadır. Birçok yerde açıklanan adaylara olan tepki, belediyelerin el değiştirmesini gündeme getirecektir. Her ne kadar seçimlere 45 gün gibi bir zaman dilimi olsa ve birçok insan kararını vermiş durumda olsa bile yaptığımız gözlemlerde şuna da şahit oluyoruz. Hiçbir seçimde olmadığı kadar (yaklaşık %20 civarında) bir kitle hâlâ kararsız. Bu kararsız yapının çoğunluğunu da genç seçmen kitlesi oluşturmaktadır. Türkiye’de seçme ve seçilme yaşı 18’e kadar düşürüldü. Dolayısıyla Türkiye seçmeni ciddi ölçüde gençleşmiş oldu. Bu da seçimlerde, genç seçmenlerin tercihinin sonuçlar üzerinde ciddi etkisi olacağını göstermektedir. İktidar kanadı sürekli 1994 öncesine vurgu yaparak “o günlere geri dönülmemesi arzu ediliyorsa, oy tercihinizin belli olması lazım” diye vurgu yapmaya çalışıyor. Ancak oy kullanacak 18-25 yaş arasındaki birçok gencin 1994 öncesinden haberi yok. Dahası bu genç kitlenin tercihleri çok farklı, dünyaya bakış açıları yaşça kendilerinden büyük olanlar ile çoğu zaman aynı değil. Dolayısıyla bu gençlerin ruh dünyasını okuyabilen, onları daha iyi anlayabilen partiler bir adım önde olacaklardır. Mahalli seçimlerde Belediye Başkan adayının bölgesi ile ilgili yapacağı projelerle birlikte, vizyonu da seçimlerde tercih edilme noktasında önemli bir ölçü olacaktır.
Bir başka konu da Cumhur İttifakı kanadında aday gösterilen bazı adaylar, bölgelerindeki seçmenler ve parti tabanı tarafından tepki ile karşılandı. Tepkilerin sandığa ne kadar yansıyacağını hep birlikte göreceğiz. Ancak bunun yanı sıra Millet İttifakı da kaynayan kazan. Özellikle CHP’nin adaylarına parti tabanından çok sert eleştiriler geldi. Belirlenen adaylara tepki gösteren parti teşkilatlarından istifalar oluştu. Bu istifaların elbette seçimlere olumsuz yansıması olacaktır. Partiler cephesinde YSK’ya adaylar teslim edilinceye kadar sular pek durulacağa benzemiyor. Partiler içindeki bu kaynama seçmeni de mutlak surette etkiliyor. Ancak bütün bunlara rağmen Türk seçmeninin kemikleşmiş bir oy gruplaşması var. Bu kolay kolay yer değiştirmiyor. Seçimlerin kaderini genelde kararsız olan kitle belirliyor. Bu seçimlerde ise kararsızların yanı sıra genç seçmenlerin duracağı yer de önemli. Belediye başkan adayının duruşu ve millete karşı sergilediği tavır da elbette etkili olacaktır. Seçmenler, mahalli seçimlerde hizmetin yanısıra özellikle başkan adayının insanlara karşı takındığı tavrı da dikkate alıyor. Cumhur İttifakı adaylarının bazısındaki kibir ve enaniyet seçmen tarafından olumlu karşılanmamaktadır. Ve bu tavır tepki çekmektedir.
Türkiye’de daha yaşanabilir şehirler kurulabilmesi için başkan adayları, partilerinin gücünü arkalarına almak yerine, halkın gücünü arkalarına almaları daha doğru olacaktır. Bunun için de göreve geldiklerinde halk ile birlikte belediyeyi yönetmelidirler.
31 Mart seçimlerinde halk, bölgesinde kendisini en iyi şekilde temsil edecek ve millete en iyi hizmeti sunacak aday kim ise onu tercih etmelidirler.
Gelecek yazımızda da “Nasıl bir belediye başkanı arzuluyoruz?” konusunu gündeme taşıyacağım.