Sevgili Okuyucularım;
Yoğun Türkiye gündemine sayın Bahçeli’nin ortaya attığı erken seçim sözüyle baskın gelen bir genel seçim eklendi. Hatta eklenmesinden öte birinci gündem oldu. Şu anda gündemin en sıcak hali, seçime katılacak olan partilerden aday adayı olanların aday seçilmesi süreci. Yani partilerin yaptığı mülakatlarla birlikte adaylarını belirleme süreci hızla ilerliyor. Siyasi partiler adaylarını netleştirmeye devam ederken halkın, yani partilere oy verecek seçmenlerinde Siyasi partilere daha çok da iktidar partisine seslenerek bizimle yakın diyalog kuracak, halka tepeden bakmayacak, kibir ve enaniyetten uzak, bölgesine katma değer katacak adayları önümüze konulmasını istiyoruz diye talepleri var. Tabii bu talep yabana atılacak bir talep değil. Çünkü halk önüne koyulacak listeye göre biraz hareket edecek gibi gözüküyor.
Bu seçimin önemi diğer seçimlerden daha fazla öne çıkıyor. Zira yeni Türkiye’nin inşasını yapacak olan bu Parlamento olacak. Artık bu seçimle birlikte Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık ortadan kalkıyor. Başkanlık Sistemi ile birlikte Devlet Başkanlığı geliyor. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan yeniden seçilirse ki, Allah’ın izniyle Yeni Türkiye’mizin 24 Haziran ile birlikte ilk Devlet Başkanı olacaktır. Tabi Devlet Başkanı olmakla iş bitmiyor. Parlamento da ezici bir çoğunluk elde etmeli ki, kolu kanadı kırık olmadan rahatça çalışabilsin. Türkiye’yi 16 sene zarfında getirdiği noktayı daha ileri bir seviyeye taşıyabilsin. İşte burada 24 Haziran’ın önemi gündeme geliyor. Parlamento da yeterli sandalye sayısına ulaşabilmesi için kendi gücü kadar, halkın önüne koyduğu adaylarında çok önemi olacaktır. Eğer halktan kopuk, millete sırtını dönecek ve de 15 Temmuz hain darbe girişimini planlayan ABD’nin bu planda maşa olarak kullandığı FETÖ’nün savunuculuğu ve bekçiliğini sürdüren gizli kripto kişilere bilerek veya bilmeyerek ver yerilirse mecliste yeterli çoğunluğu elde etmede sıkıntı yaşanabilir.
Mecliste gerekli çoğunluğu elde edebilmek için eminim ki, çok titiz bir çalışma yürütülecektir.
Yeni Türkiye’yi inşa edecek olan 24 Haziran sonrası Meclis aritmetiğinin Devlet Başkanı ile uyumlu çalışabilir bir aritmetikte olabilmesi ve ülkenin daha güzel yarınlara taşınabilmesi, için İktidar Partisi mensuplarına çok iş düşüyor. Şurada 40 gün kadar kısa bir zaman kaldı. Sıkılmadık el, gidilmedik kapı bırakılmayıncaya kadar çalışılmalıdır. Tabi bu çalışmalar yapılırken hiçbir şekilde kırıcı olunmamalı, bu ülke evlatları hepimiz farklı zihniyetler taşısak bile bir vatanın insanıyız. İnsanlara 24 Haziran ve yeni sistem çok iyi anlatılmaya çalışılmalıdır. Devlet Başkanı ne kadar önemli ise Devlet Başkanını çalıştıracak, elini kolunu rahatlatacak bir meclis de o kadar önemlidir. Hatta Meclis, Devlet Başkanı’ndan daha önemli bir konumdadır. Bu nedenle Mecliste yeterli çoğunluğun elde edilebilmesi için insanlar ikna edilmelidir. Manipüle etmeye çalışanlara fırsat verilmeden gece gündüz demeden koşulmalıdır. Yeni Türkiye sadece Türkiye açısından değil, dünyadaki konumu itibariyle Dünya Siyasetine de yön verecek güçte olmalıdır. Ortadoğu’da, yanı başımızda komşu ülkelerde cereyan eden olayların seyrini değiştiren ve bu bölgelerde söz sahibi olan bir konumda olmamız lazım. Belki de Cumhuriyet ile birlikte bir milat olacak olan 24 Haziran Türkiye’yi 2023, daha sonrası 2050’ler ve nihayet 2071 tarihlerine taşıyacak nitelikte ve güçte kılma yolunda bir mihenk taşı olacaktır. Bütün dünyada sözü dinlenebilir bir Türkiye’nin adımları atılmış olacaktır. Dünya ülkelerini ve de Dünyayı yönettiğini ifade eden egemen güçlere Türkiye’siz bir adım atılamayacağını göstermeliyiz. Bugün kısmen bunları başarabiliyorsak da esas yarınlarda güçlü bir meclis ile birlikte el ele, omuz omuza veren Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan daha gür sesle bunları yapabilecek konumda ve güçte olacaktır. Ekonomik ve siyasi atacağımız hamleler ile dünya ölçeğinde önemli sayılan ülkeler arasına girebileceğiz. Bunun için sadece siyasiler değil, bütün ülke vatandaşları, işadamıyla, sanayicisiyle ve de bürokratıyla üzerimize düşeni fazlasıyla yerine getirmeliyiz.
Son söz olarak 24 Haziran, sadece sıradan bir Devlet Başkanı seçme ve Parlamento oluşturma seçimi değil, Türkiye’nin kaderini belirleme seçimidir. Bunu düşünerek, buna göre sandık başına gitmeliyiz. Sandık başına sadece kendimiz doğru tercihle değil, bir yakınımızı, dostumuzu da ikna etmiş olarak gitmeliyiz.