28 Şubat 1997 yılında 54. Hükümetin Başbakanı Prof Dr. Necmeddin Erbakan’ın istifasıyla sonuçlanan post modern darbesine ilişkin 103 sanık hakkında, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye ve devirmeye iştirak” suçlaması ile Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan ve yaklaşık 5 yıl süren davanın sonunda Çevik Bir, İsmail Hakkı Karadayı, Halil Kemal Gürüz, Çetin Doğan’ın da arasında bulunduğu 21 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Mahkeme, indirime giderek cezayı müebbet hapis cezasına çevirdi. Hükümlüler adli kontrol şartı ile tutuklanmadılar.
28 Şubat Davası kararları, Cumhuriyet tarihinde ilk kez darbecilerin mahkûm edilmesi bakımından çok önemli. Ancak bu cezalar, o süreçte inançlı, dindar insanların yaşadığı zulümlere, baskılara ve işkencelere oranla kıyaslandığında, vicdanları tatminden çok uzak.
Bu dava 28 Şubat’ın sadece Batı Çalışma Grubu (BÇG) olarak adlandırılan askeri ayağı ile sınırlandırılmış bir dava. O döneme ilişkin zulüm ve baskıların doğurduğu olumsuz etkileri ise hâlâ devam ediyor. Bu işin medya, sermaye, siyaset, bürokrasi ve STK ayağı görmezden gelindi. Bu dava burada bitmeyecek. İstinaf, Yargıtay, AYM, AİHM ayakları var. Yargılama bitse bile süreç tartışılmaya devam edecek.
İnanç ve özgürlüğü temel karakter edinmiş Türk milletinin sabır ve kararlılıkla gösterdiği direnç sonrasında, bin yıl sürmesi planlanan kuşatma, daha on yıl bile geçmeden paramparça oldu ve planları, yapanların başına geçirildi.
28 Şubat süreci ve davası ile ilgili bazı detayları, yine bu yazıyla eş zamanlı olarak başka yazılarımızda kaleme aldık.
Bu yazımızda; 28 Şubat Davası kararına; “Kahraman ordumuzla aramızda hiçbir ihtilaf yoktu” diyerek işin içinden sıyrılan, bu davaya müdahil olmayan, 28 Şubat’ın hedef aldığı ve o süreçte kapatılan Refah Partisi’nden devrin Adalet Bakanı olan Sayın Şevket Kazan’ın ve Refah Partisi’nin devamı olan Saadet Partisi’ni temsilen Genel Başkan Sayın Temel Karamollaoğlu’nun ve “Seni yağlı kazığa oturturuz” diye tehdit ettikleri eski İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener’in ne diyeceklerini halkımızın merak ettiğini belirteceğiz.
28 Şubat günlerini daha önce gözyaşları içinde anlatan Şevket Kazan’ın 2015 yılında: "Savcılıkta şikayetçiydim. Gelinen noktada her insanda vicdan var. Ben de insanım, şikayetçi değilim" ifadelerini kullanmasının ardından 28 Şubat postmodern darbesinin mağrur generali Çevik Bir'den teşekkür alması büyük yankı uyandırmıştı.
Yine 28 Şubat sürecinin puslu ve soğuk günlerinde iç güvenlikle ilgili olarak yapılan dar kapsamlı bir koordinasyon toplantısında Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Teoman Ünüsan'a şunları söylüyordu: "O kadına (İçişleri Bakanı Meral Akşener’e) söyle, ayağını denk alsın. Emniyet istihbaratına sahip olsun, hareketlerine konuşmalarına dikkat etsin. Emniyet istihbaratının neler çevirdiğini biliyoruz. Söyle o kadına, gelirsek onu ve avanesini İçişleri Bakanlığı'nın önünde yağlı kazığa oturturuz” demişti.
Şimdi Aziz Milletimizin büyük kısmının içinde kalan ve hakikaten öğrenmek istediği soruyu soruyorum:
28 Şubat Davası’na neden müdahil olmadınız?!