Fisun KUMBARACI
08.03.2018 / 15:49

Bugüne çoğumuz kutlama mesajları ile uyandık. Her yıl 8 Mart’ta, ülkemizde ve tüm dünyada olduğu gibi…

‘‘Bugün benim(bizim) günüm(üz)’’ diyerek kadın olmakla gururlanan kadınlarımızla, ‘‘Bugün sizin gününüz! Gününüz kutlu olsun!’’ diyerek kadınları onure eden centilmen erkeklerle ya da belki centilmenlikten de öte kıymet bilen, değer veren erkeklerle, ‘‘Bir gün değil her gün kadınlar günü olmalı!’’ diyerek 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne tepki gösteren kadın ve/veya erkeklerle, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kadın – erkek ilişkilerine, erkeğin kadına yaklaşımına, bakış açısına ve davranışlarına bağlayan ve de ‘‘Erkeğin adam olduğu yerde kadına her gün kadınlar günü!’’ diyerek günü tek bir cümleyle özetleyen kadınlarımızla, 8 Mart; ‘‘Dünya Kadınlar Günü’’ müdür yoksa ‘‘Emekçi Kadınlar Günü’’ müdür? sorularıyla, hemcinslerini âdeta ‘‘emekçi kadınlar’’ ve ‘‘emeksiz kadınlar’’ olarak ayrıştıranlarla, bununla birlikte emeğin anlamını yeni bir tartışma konusu yapıp yeni ‘‘emek’’ tanımlamalarıyla, ‘‘her kadın emekçidir!’’ sözünün karşısında durarak emekçi-mücadeleci-yorgun kadınlardan, emeksiz-rahat kadınlara deyimi yerindeyse gönderme yapanlarla, hemcinslerinin yaptıklarını, emekten saymayıp hiçe sayanlarla, böylece 8 Mart ile, bir günde, bir yerde bölünen kadınlarla, başka başka yerlerde toplanan, bazen de ayaklanan kadınlarla, her yıl aynı gün konuşulup tartışılıp, adı konulamadığı, sonuca varılamadığı için olsa gerek, 365 gün sonra aynı konuların tekrar tekrar konuşulup tartışıldığı, eleştirildiği, 8 Mart bir kutlama günü müdür yoksa bir anma günü müdür? 8 Mart bir hak arayışı mıdır, kutlanmalı mıdır yoksa 8 Mart’ın özündeki olay ve de haksızlığa uğrayan, mağdur olan kadınlar anılmalı mıdır? Bunlar gibi ve daha pek çok polemiklerle dolu olan, içerisinde çok sayıda ‘‘kadın’’ sözcüğünün geçtiği konuşmaların yapıldığı, belki de ‘‘kadın’’ sözcüğünün en çok sarf edildiği gün olan 8 Mart…

Kutlanırken anmadan geçemediğim 8 Mart’ın özündeki acı olayda, haklarını ararken hayatlarından olan, sonraki yıllarda 8 Mart’ın ‘‘Dünya Kadınlar Günü’’ olmasına vesile olan işçi kadınlar… Temel taleplerinin; alt işveren (o dönemdeki taşeronluk) uygulamasına son verilmesi, 52 saatlik çalışma haftası, günlük ücretsiz fazla mesainin 2 saati aşmaması, ücretlerde yapılan malzeme ve elektrik bedeli kesintilerine son verilmesi olduğu söyleniliyor. ABD’nin tarihinde ‘‘en büyük kadın grevi’’ olarak adlandırılan grev kadınların çoğu taleplerinin kabul edilmesiyle son bulurken, yeni sözleşmeyi imzalamayı reddeden bir gömlek firmasında bir yangın çıkıyor. Yangının hızla yayılması, aktarılan bilgilere göre asansörlerden yalnızca birinin çalışması ve yangın merdivenine açılan kapıların kilitli olması dolayısıyla 129’u kadın toplam 146 işçi yanarak hayatını kaybediyor. Özünde bu olayla, yıllar içerisinde ülkemizde ve de tüm dünyada kadınların tüm bu kötü yaşanmışlıklarının, tüm bu acıların birer özetidir aslında 8 Mart…

Kadınlara dair çok sayıda hadis-i şerif, pek çok güzel söz var. Ben burada onlara yer vermeyeceğim. Çünkü hepimizin bildiği sözler. Kadınlarımız zaten kendilerini biliyor. Erkekler de biliyor ama bazen bilmeleri yeterli olmuyor, bildiklerini uygulamaları gerekiyor. Kadın–erkek yapılan yanlışların farkına varılması gerekiyor. 8 Mart; düzenlenen etkinliklerle farkındalık oluşmasını sağlıyorsa, bu topluma çok katkı sağlıyor demektir. O halde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü programlarında ‘‘Gün, kadınların günü!’’ diyerek salonları yalnızca kadınlar doldurmamalı, etkinliklere kadın–erkek katılım sağlanmalıdır.

Evet, kadınlarımız her şey. Dünyamızın yarısını oluşturan kadınlarımız, diğer yarısını ve dolayısıyla dünyamızı şekillendiren bir özelliğe, böyle bir güce sahipler. Güçlü kadınlarla güçlü toplumlar, güçlü toplumlarla mutlu yarınlar, güzel bir gelecek bizim olacak demektir. Kadınların güçlü olması için; kadınlara ve geleceğin kadınları olacak kız çocuklarına yönelik baskı, cinsel istismar, tecavüz, cinayet, her türlü şiddet, mobbing ve haksızlıkların önüne geçilmesi, önlemler alınması, bu suçları işleyenlerin cezasız kalmamaları, en ağır şekilde cezalandırılmaları için yasalarda gerekli düzenlemelerin yapılması, kadınlarımızın ve geleceğin kadınlarının yasalarla korunması gerekmektedir. Kadınlarımız için sosyal, siyasal ve ekonomik alanda birçok önemli proje hayata geçirilmiş olup hiç şüphesiz bu projelerin ve izlenen politikaların devamı da gelecektir.

Eğer bizler güçlü kadınlar isek, öyle köşemize çekilip, kendimiz için, yalnızca ülkemizi yönetenlerden tüm kadın sorunlarına çözüm üretmesini beklememeliyiz, pek çoğumuz beklemiyoruz da. Kadın derneklerinin kadın üyeleri, üretken pek çok kadın; kadınlara dair yazıyor, çiziyor, planlıyor ve de eminim ki yaşadıkları sürece tüm güçleriyle yanlışların üzerlerini çizmeye, doğruları yazmaya ve olması gerekenleri planlamaya devam edeceklerdir ve de zaman içerisinde dört koldan her şey çok daha iyi olacaktır.

Karınca gibi çalışkan kadınlarımız var bizim. Ve ben daha güzel yarınlar için çalışan, çabalayan kadınlarımızı, kısmen hikayedeki karıncaya benzetirim. Uzun bir yolculuğa çıkacakmış gibi hazırlık yapan karıncaya ‘‘hayırdır, nereye?’’ diye sormuşlar. Karınca ‘‘hac yolculuğuna çıkıyorum!’’ demiş. ‘‘Senin ömrün yetmez’’ demişler. Karınca ‘‘olsun, hiç değilse yolunda ölürüm’’ demiş. Sorunlarımız büyük, yolumuz uzun olabilir ama söz konusu kadınlarımız ve geleceğimiz ise her şeye değer, değecektir.

Her kadın bir değerdir. Her birimiz ayrı bir değeriz ama hep birlikte daha da değerliyiz. Kadınlar olarak kendimize ve hemcinslerimize değerimizi öncelikle kendimiz vermeliyiz. Söz konusu kadınlar ve geleceğimiz ise her kadının hemcinsleri için yapabileceği ve de elinden gelen bir şeyler vardır. Bugüne kadar yapamadıysak da bugün milât olsun. Gelin, bugün ve de bugünden sonra hemcinslerimiz için faydalı bir şeyler yapalım. Öyle çok büyük şeyler olmasına da gerek yok belki, gündelik hayatta olabilir, yardıma ihtiyacı olan bir kadına elimizi uzatmak olabilir, derdini dinleyip derman olmaya çalışmak olabilir, haksızlığa uğrayan bir kadın gördüğümüzde dilsiz şeytan olmamak olabilir, yanlışları varsa yanlışlarını ulu orta dillendirmek yerine yanlışlarını örterek, yıkıcı değil yapıcı olmak olabilir. Kısacası söz konusu kadınlar ise her kadının hemcinsleri için karınca kararınca yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır. Yeter ki isteyelim…

Kadınlarımızın her alanda iş başında olduğu, karınca misali kadınlarımızın karınca kararınca kadınların yanında olduğu, kadınlarımızla ilgili hep iyi haberler aldığımız, başarı öyküleri ile gururlandığımız kadınlarımızın sayılarının arttığı, tüm kadınların yüzlerinin güldüğü ve dolayısıyla insanlığın yüzünün güldüğü mutlu yarınlar diliyor, kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Bu vesileyle kadın cinayetlerinin kurbanı olan kadınlarımızı ve kadın şehitlerimizi rahmetle anıyor, ailelerine sabırlar diliyorum.

Okuyucularımız yalnızca kadınlar olmasa da bir kadın olarak kendimi tamamiyle soyutlayamadığım için olsa gerek ara ara ‘‘bizler’’, ‘‘biz kadınlar’’ demekten kendimi alamadığım için erkek okuyucularımızdan bu durumu hoş görmelerini rica ediyorum.

 

ERİL SİYASET KADINSIZ AŞK OLUR MU? DÖRT İŞLEM KADIN KARINCA KARINCA KARARINCA YANLIŞ DEĞERLENDİRME TEŞKİLATÇI BAŞKAN BARIŞ OLMA(MA)LI YİNE ÖNEMLİ BİR GÜN... KASIM’DA AŞK BAŞKA(MI)DIR HERKES EKTİĞİNİ BİÇER...