Biz, Müslümanlar ve vicdanlı insanlar, artık vahşi sömürgeci Batı'dan medet ummanın, ölü gözünden yaş beklemek olduğunu kabul etmek ve yolumuzu ona göre çizmek zorundayız.
Bir Müslümanın siyonizme, kapitalizme, emperyalizme karşı direniş göstermesi, hem Allah'ın emri, hem de insanlık görevidir.
Ait olduğumuz medeniyet, ilk insanla birlikte insanı merkeze alan, diğer varlıkları insana göre konumlandıran bir medeniyettir. Medeniyetimizde insan, âlemin özüdür, yaratılmışların gözbebeğidir. İnsan merkezli medeniyetimiz, kan, gözyaşı medeniyeti değil, sevgi ve barış medeniyetidir. Böylesine güçlü referansları olan bir medeniyetin mensupları olarak medeniyet değerlerimizle barışık olduğumuz zamanlarda insanın mutlu ve müreffeh yaşadığı, maddi ihtiyaçlarının temini yanında manevi dünyasının da imar edildiği büyük devletlerimiz olmuştur.
Bugün zenginleşmenin ve refahın getirdiği dünyevi nimetlere, dünyanın cazibeli tüm şehvetlerine, mala, mülke, makama, şana, şöhrete, konfora kapılıp, nefsin azgın arzularının pençesinde savrulan, seküler yaşam tarzını içselleştirmiş, hayatını, enerjisini, parasını, gücünü hoyratça yalnız bu dünya için harcayan müslümanlardan daha fazla;
fesada uğratılmış insanlığa, toplu soykırımlarla, tecavüzlerle, zulümlerle, vahşete, kan ve gözyaşına garkolmuş yeryüzüne, kadim medeniyet değerlerimizden beslenerek, emeğin hakça bölüşüldüğü, adil bir nizam verme mefkûresiyle “Merhamet Medeniyeti”ni inşa etmek için "Kızıl Elma"ya adanmış olanlar ve bu uğurda dünyanın her nimetinden daha fazla şehadeti arzulayanlar var.
Yeniden Büyük Türkiye'nin inşacısı, kadim medeniyet değerlerimizle beslenen Kızılelma mefkûresine sahip, geçmişi temiz ve geleceğinden emin olduğumuz, Yalnız Hakk’ın rızasını gözeten, işbilir, liyakatli, samimi beklentisiz adanmış adamlar, taşın altına elini koymuş tüm gayretleriyle dünyanın dört bir yanında kutsal bir hazla çalışmaktalar.
Mazlum İslam coğrafyalarının ve ardından vahşet kabusları yaşayan yeryüzünün ve insanlığın rahata kavuşması elbette kolay olmayacaktır.
3. Dünya Savaşı başladı, öldürücü ve yıkıcı bir şekikde devam ediyor. Ortadoğu altüst ve hercümerc olmuş durumda. Bazı şehirlerde taş üstünde taş kalmamış, büyük insan kıyımları yapılmakta. Arakan, Doğu Türkistan, Filistin, Afrika, Kafkasya, Türkmen coğrafyasının, bundan az kalır yanı yok!
Ülkenin ve ümmetin içten ve dıştan kuşatılarak boğulmaya çalışıldığı bu süreçte, bu ülkenin ve mazlum İslam coğrafyalarının varlığına kast edenler, 'Yeniden Diriliş'imize çelme takmaya çalışanlar, ülkenin ve ümmetin geleceğini karartmaya çalışanlar, Aziz milletimizin iradesini prangalama alçaklığına soyunanlar, büyük süprizlere hazır olsun!..
Bu arada hep kendini düşünen hinlere de bir müjdem(!) var; ülke kuşatılırken gevşeklik gösteren ve şahsi hesaplarla hareket edenler, menfaati dışında hiçbir işe el atmayanlar da mutlaka tasfiye edilecek, biline!
Yaşadığımız biyolojik mevsimler gibi manevi mevsimler de vardır. Bu çağ, artık Müslümanların ilkbaharı, emperyalist zalimlerin de sonbaharıdır. Müslümanların önünde yaz, küresel sömürü düzenlerinin sahipleri olan İslam düşmanı şer güçlerin önünde de kış vardır.
Vahye ve hikmete dayanan, Hakkı ve adaleti üstün tutan Hakikat Nizamı’nın yeniden kurulmasını, hiç kimse kimse, hiç bir güç önleyemeyecektir. Buna karşı çıkan bütün şer ittifakı küresel güçler yenilecektir. İslam dünyası şu veya bu şekilde birleşerek “İslam Birliği” gerçekleşecektir biiznillah!
Dünyanın başına bela olan haydut İsrail, muhakkak tarihten silinecektir. Avrupa başta olmak üzere dünya Hıristiyanları, akın akın Müslüman olacaktır inşallah!
Hakikat Medeniyeti’nde, ilim, irfan, hikmet, fazilet hakim olacaktır. Dünya, hikmetle, adaletle idare edilecektir!
Bu beklentilerle bütün dünya mazlumlarının ümidi, umudu olmuş bir milletin fertlerinin; keyif çatmak, makam ve çıkar peşinde koşmak, birbiriyle didişmek, küçük hesaplar yapmak, her türlü rantın peşine düşmek, saltanat sürmek, menfaat devşirmek,
malını, parasını artırmak, şana şöhrete kavuşmak gibi lüksleri ve vurdumduymazlığı, aymazlığı olamaz! Olmamalı!..
Eski dünya düzeni iflas etmiştir. Yeryüzüne yeniden NUR ÇAĞI’nı ikame edecek olan yeni dünya düzeninin kuruluşuna öncülük etme görevi, bu milletin üzerindedir!...
Allah'ın irâdesi bütün her şeye gâliptir.
Allah'ın vaad ve vaîdi haktır.
İnanmayanlar istemese de, Allah Azze ve Celle, nurunu tamamlayacaktır!
Bu tarihi sorumluluğumuzu hatırlatarak, öncelikle ülke yönetimini elinde bulunduran siyasetçilere, bürokratlara, sonra da stk lara ve tüm müslümanlara, bu bilinci hayatın merkezine koymalarını tavsiye ve temenni ediyorum.