Üzüm yemeninde adabı olur mu demeyin. Her şeyin bir adabı olduğu gibi üzüm yemeninde bir adabı olduğunu bende yeni öğrendim.
Yeni öğrendim derken aslında 5 yıl önce bugün öğrendim. Sosyal Paylaşım Sitesi facebook’un tarihte bugün uygulaması var. Uygulama güzel bir uygulama. Daha önce yaptığınız paylaşımları, tarihte bugün uygulaması ile görebiliyorsunuz.
Tarihte bugün uygulamasına göz attığımda üzüm yemenin adabı ile ilgili 5 yıl önce bugün yaptığım bir paylaşımı gördüm.
Öğrendiğimiz müspet ilimleri ve bilgileri kendi içimizde muhafaza etmemeli, insanlarımızın da istifade etmesi için mutlaka paylaşmalıyız düşüncesinden hareketle 5 yıl önce bugün öğrendiğim üzüm yemenin adabını sizlerle paylaşmak istedim.
5 YIL ÖNCE BUGÜN
Geçtiğimiz hafta sonu bir vesile ile, doğup büyüdüğüm, havasını teneffüs ettiğim, suyunu içtiğim, bereketli topraklarında yetişen sebze ve meyvelerini yediğim, zaman zaman ilim meclislerinde sohbetlere katılma imkanı bulduğum şirin mi şirin güzel mi güzel köyümde kendi aramızda sohbet ederken, hem öğretmenlik hem de fahri gazetecilik yapan Adil Aka isimli bir kardeşimizle tanışma fırsatı buldum.
Adil Aka ismi aslında bana yabancı gelmiyordu. Bir yerlerden isimi çağrıştırıyordu ama nereden diye kendi kendime düşünürken, kardeşimiz kendisini tanıttıktan sonra birkaç kez telefonda görüştüğümüzü söyleyince hatırladım Adil Aka kardeşimizi.
Kendi aramızda koyu bir sohbete dalmış ve yaşadığımız güzel anılarımızı paylaşmaya başlamıştık. Bu sırada söz Adil kardeşimize gelmiş o da geçmişte yaşadığı üzüm yemenin adabı ile ilgili güzel bir anısını anlatmaya başladı.
Üzüm yemeninde bir adabı olduğunu söyleyen Aka, bu adabı da kendisinin ihtiyar bir hacı amcadan öğrendiğini ifade etti. Ve Aka başından geçen bir anısını anlatarak üzüm yemenin adabını da bizlere öğretmiş oldu.
Gelin şimdi bundan sonrasını Adil Aka’dan dinleyelim;
Bir gün Demirci ilçesine bağlı Kuzuköy’e gidecektim. Aracıma bindim ve Kuzuköy’e gitmek üzere yola çıktım. Bir müddet gittikten sonra yol ikiye ayrılıyordu.
Yanlış yola girmeyeyim diye yol kenarındaki üzüm bahçesinde üzüm kesme işiyle uğraşan hacı amcaya önce selam verdim ve sonra Kuzuköy’ün yolunu sordum.
Hacı amca köyü ve yolu tarif ettikten sonra “Evladım sana üzüm ikram edeyim.” dedi ve bana bir salkım üzüm verdi.
Ben kendisi ile hem sohbet ediyor hem de üzümleri tane tane yemeye başladığım sırada hacı amca;
“Evladım her şeyin bir adabı olduğu gibi üzüm yemeninde bir adabı vardır. Şuan senin üzüm yeme tarzın bu adaba uygun değil.”dedi.
Bende “Hacı amca sizler bizlerden daha tecrübeli ve daha bilgilisiniz. Üzüm yemenin adabını öğrenmek isterim elbette.”dedim.
Hacı amca; “Şuan sen üzümü salkımın en üstünden başladın yemeye. Bu doğru değildir. Çünkü üzüm salkımının üst kısmı çok güneş gördüğü için çok tatlı, alt kısmı ise az güneş gördüğü için az tatlıdır yani ekşidir. Sen hiç tatlının üzerine ekşi yer misin? Elbette yemezsin. Tatlının üzerine ekşi yenmez ama ekşinin üzerine tatlı yenir. Hal böyle olunca da üzümü yukarıdan aşağıya doğru yersen ekşi kısmına geldiğinde üzümü yemeyecek ve israf edeceksin. Dinimiz israf etmeye asla müsaade etmez.” diyerek üzüm yemenin adabını öğretti.
Her şeyin bir adabı olduğu gibi üzüm yemenin de bir adabı olduğunu Adil Aka’nın başından geçen güzel bir anısı sayesinde öğrenmiş oldum.
Selam ve dua ile…