Bütün bir hikaye sadece gidiş bileti alınmasıyla başladı aslında...
Gidiş-dönüş biletlerin fiyatıyla seyahatleri oldukça ucuza, cazip hale getirdikleri bir zamanda sadece gidiş bileti aldığında anlamıştım dönmeyeceğini...
Sadece gidiş alınan bilet belki umuttu giden için gittiği yerde kalması orada yaşayabilme, orada yaşlanabilme umudu...
Yaşam var olduğu sürece umut vardı aslında...
Sadece bazen fazla ufak ayrıntılarda gizliydi..
Gün batımının ardında yeniden doğabilme ihtimali, her sabah bir çiçeğin yeniden açabilme, kuşların kanat çırpabilme ve benim seni bitmek bilmeyen bir umutla bekleme ihtimalim vardı ayakta tutan düşlerimi ve gerçeklerimi...
Umut ne garip kelime...
İnsan kendinden bile umudunu kesmişken yeşeriyor, çiçekleniyor yeniden...
Çiçeklenmek solacağını, rüzgarın biraz sert esişiyle savrulacağını bile bile...
Umut Dünyası işte...
İnsanoğlu ne garip ölümlü Dünya der durur ve en kolay da ölümü unutur...
Kalp kırmak çok kolay şimdilerde...
Tencerelerin, tavaların hatta bardakların kırılmadığı günümüz teknolojisinden tavadan başka yerde kırılmayan yumurta bekliyorum...
Yere at, tavana at kırılmıyor şu işe bak...
Oysa tavayı görünce ikiye ayrılıyor…
Umut Dünyası...
Kırgınlıklarımın çaresizliği içinde umut ediyorum kalp kırıklarım için hem onaran, hem unutturan yapıştırıcı…
Bu şehrin kokularını severim, her mevsim başka başka kokulara bürünür...
Şimdilerde pencerelerden, kapılardan tarhana, salça ve mis gibi konserve kokuları yayılıyor...
Kahvaltılık olarak hazırlanmak için közlenen patlıcan ve kırmızıbiber kokuları da ayrı bir ahenk katıyor havaya...
Zaman biraz geçip havalar iyice serinleyince mis gibi turşu kokuları da yayılacak sokaklara...
Patlıcanı, pancarı...
Neyse…
İşin özüne dönecek olursak umuttur kışa hazırlık...
Kışı yaşamak bahara varmak umudu...
Benim yaşadığım bazı coğrafyalarda kış girimi çuvallarla patates, soğan alınırdı...
Kışın sert geçeceği beklentisi, çok kar yağacağı yaza her yerin daha bir yeşilleneceği umudu...
Ve tabi çok soğuklarda fiyatların artacağından şüphemizde yoktu...
Bazen umudumuzla balkonlarımızı süsleriz patlıcanlardan, biberlerden, bamyalardan gerdanlık yaparız balkonlarımıza...
Ne güzel bir süstür o...
Sıcaklıklar bizi kavururken soğuk kış günlerine varabilme telaşı taşıyoruz...
Umut kolyesi sanki, kışın kuru biber, patlıcan dolması yemeyi umut ediyoruz...
Bekleriz...
En azından açlıktan ölmeyeceğiz...
Ağustosta çalışan karıncalar gibiyiz...
Umut dolu bir telaştır yaşamak, siz bakmayın günlerin ağırlığına çabuk geçip giden yıllar aslında...
Kızlar, anneler çeyiz işlerler, evlenme umudu taşır her bir iğne oyası, tığ işi el emeği göz nuru verilen oyalar, yemeniler...
Umut etmek ne güzel...
İhtimaller bana hep biraz kırgınlık taşır gibi gelir...
Olma ihtimalide vardır olmama ihtimalide...
Ama umut etmek tamamen olumluya yöneliş...
Hep bir gülümseyiş ve tatlı bir telaş...
Umut güzel kelime...
Her sabah bir tebessüme sebep olabilmeniz umuduyla...