Sevgili Okuyucularım;
Geçtiğimiz haftalarda sizlere Türkiye’nin El-Hamrası olarak bilinen muhteşem Mimari özelliklerde olan Sivas Divriği Ulu Camiinden genel hatları ile bahsetmiştim. Bu hafta ki yazımızda biraz daha detaya girerek dönemin ve belki de günümüze kadar gelen mimari eserlerin içinde en anlamlı eseri olan bu caminin kapılarının üzerindeki motiflerin ne anlama geldiğini anlatarak eserin muhteşemliğini gözler önün sermeye çalışacağım.
Geçen haftalardaki yazımızda bahsettiğimiz gibi Camide 3 ana kapı bulunmaktadır. ve bu 3 ana kapıda ayrı ayrı özellikler bulunmaktadır.
1. Kapı Batı kapı, Tekstil Kapı, Çarşı Kapı veya Gölge kapı olarak anılmakla birlikte en çok önem çıkan ismi “Tekstil kapı” dır. Kapı üzerinde ince işlemeciliğin zirveye ulaştığı görülmektedir. Bir kilimi, seccadeyi anımsattığı için ve bayanların dantel örneklerini hat safhada sergilediği için bu ismi almıştır. Bu kapıda dikkatimizi çeken unsurlar kapının en zirve noktasında dışa çıkıntılı bir taş bulunmaktadır ki bu kapının kilit taşıdır. Aynı zamanda demircilerin simgesi güğüm başıdır. Orta kısımda lale ve lale yaprakları bulunmaktadır. Bu eserin tamamında lale motifi çok sayıda farklı şekillerde kullanılmıştır. Lalenin tasavvufta Allah’ü Teala’yı temsil eden bitki olması hasebiyle önemli bir yeri vardır. Çünkü lale tek bir tohumdan bir bitki olarak yetişir ve tekliği ifade eder. Mengücek Beyliği mütevazi bir beyliktir ama insanlığa ve dünyaya Allah’ın büyüklüğünü ifade edebilmek için böylesi bir eser bırakmıştır. Kapının üzerinde üç satırlık kitabede “ Şehin Şah oğlu Süleyman Şah oğlu Ahmet Şah, Allah’ın affına muhtaç aciz bir kul, adaletli melik bu caminin yapılışını Hicri 626, Miladi 1228 yılında emretti, Allah mülkünü daim etsin” ibaresi yazmaktadır. Kapının iç kısmında sağ ve solda yer alan sütunlar, denge sütunlarıdır. Sağ denge sütunun üzerinde Allah lafzı orijinal Arapça metni ile çepeçevre yazılırken, sol tarafındakinde ise yazı sitillerinden italik yazı tipiyle yazılmıştır. Yaz aylarında en net olarak mayıs ile Eylül ayı arasında ikindiden 45 dakika önce yani saat 15.30-16.00 arası bir gölge silüeti oluşmaktadır. Bu silüet önce Kur’an okurken, sonrasında namaz saati yaklaştığında ellerini bağlayan, kıyamda duran insan gölgesi şeklinde gözükmektedir. Bu gölge mimari bir oluşum olsa da tamamen evrensel mesaj verme niteliğindedir. Kapının dışında sağ tarafta çift başlı kartal, sol tarafta ise hem çift başlı kartal, hem de başı öne doğru eğik şahin kuşu bulunmaktadır. Çift başlı kartal Anadolu Selçukluları simgeleyen bir amblemdir. Gücü, kuvveti, asaleti ve özgürlüğü temsil eder. Başının Doğu ve Batı yönünde yapılmasının sebebi doğunun ve batının hakimi Selçuklulardır. Başı öne eğik şahin ise Mengücek Beyliğinin amblemidir. Mengüceklilerin Anadolu Selçuklularına bağlılıklarını ve saygılarını göstermek için şahinin başı öne eğik olarak taşa nakşedilmiştir. Aynı zamanda bir pençesi havadadır. Buda yapılan yanlışlık ve haksızlıklara karşıda gücünü gösterebileceğinin bir göstergesidir. Bu kapı sadece camiden çıkışlarda kullanılmaktadır.
2. Kapı ise kaleye baktığı için Kale Kapı, kuzeye baktığı içinde Kuzey kapı, cemaatin camiye giriş kapısı olarak kullanıldığından dolayı Cümle kapı veya Giriş Kapısı olarak, ancak en çok kullanılan ve en yakışan isim olarak Cennet kapısı olarak isimlendirilmektedir. Bu kapıya Cennet Kapı isminin verilmesinin sebebi bütün motiflerinde cennetin tasvir edilmesindendir. Adeta Kur’an-ı Kerim de geçen Cennet ayetlerindeki cennet nimetleri taşa nakşedilmiştir. Bunlar güller, laleler, sarmaşıklar, bitkisel bezemeler ağırlıklı olmakla daha bir çok cennet tasviri bu kapının üzerine taşlara nakşedilmiştir. Kapı adeta bir botanik bahçesi içerisinde cennet ve cennetin katmanları anlatılmıştır. Sağ taraf yıldız bordüründe “Adaletli Sultanın mutluluğu, egemenliği ve saadeti sonsuz olsun.”, simetrisinde ise Ayetel Kürsi’nin ilk ayeti “Allah’dan başka ilah yoktur, sadece O vardır.” İbaresi yer almaktadır. Tepe zirve noktasında yazan kitabede ise “Sultanü’l-Muazzama, halifenin yardımcısı Alaaddin Keykubat zamanında” yazmaktadır. Alaaddin keykubat Anadolu Selçuklu Hükümdarı, bu camiyi yaptıran beylik Ona bağlı olduğundan kendi bağlı olduğu hükümdarlığın başındaki kişinin ismini cennet kapısında yer vererek Mengücek Beyliği Alaaddin Keykubat’ı yüceltmiştir. Kapıdaki hayat ağacı motifleri ile sonsuzluğu yani ahiret hayatı anlatılmaya çalışılmıştır. Kapıda altında ateş yanan kazan motifleri ile cehenneme atıf yapılsa da Anadolu Selçuklulardaki bolluk ve bereket anlatılmaya çalışılmıştır. Kapının asıl ana kitabesinde dünyada eşi ve benzeri olmayan beş ana parçadan oluşmaktadır. Ve bu kitabede bitkisel bezemeler içerisinde “ Süleyman Şah oğlu Ahmet Şah, Allah’ın affına muhtaç, aciz kul 626 Hicri aylarının birinde caminin yapılmasını emretti” ifadesi yer almaktadır. Kitabenin başlangıç ve bitiş parçalarının sağ tarafına gül, sol tarafına bülbül motifi işlenmiştir. Gül ile Hazreti Peygamber Efendimiz simgelenmiş, bülbül ile ise, İlahi Aşk. Yani biz bu eseri Allah ve Rasulüne duyduğumuz aşk için yaptırdık mesaji verilmeye çalışılmıştır.
Caminin 3. kapısı ise Doğu kısmında yer almaktadır. Şah’ın camiye giriş yaptığı nokta olarak yapıldığından Şah kapısı olarak isimlendirilmiştir. Bu kapının en önemli özelliği ise kapının boyunun insan boyundan küçük olması. Mimarın bu şekilde yapmasındaki sebep Şah’ın tevazusunu ve kulluk bilincini ortaya çıkartmak içindir. Şah’ın sadece Allah’ın huzurunda eğilebileceğini ve dünyalık ne varsa arkada bıraktığını sembol etmeye çalışılmıştır. Ahmet Şah için özel kapı yapılması suikast ve saldırılara karşı korunması içindir. Kapıdaki Kitabede “Mülk kahhar ve tek olan Allah’a aittir.” Ayeti kerimesi yer almaktadır. Yine bu kapıda sabahın ilk ışıklarında başında tacı olan bir kadın silüeti belirmektedir.
Günümüze değin gelen bu eser Türkiye için paha biçilemez bir eserdir. Bu eser şimdilerde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyona alınmıştır. Umarız aslına uygun restore edilebilir. Buraya mutlaka yolunuzu düşürünüz. Bu eseri mutlaka dünya gözüyle görerek Selçuklu’yu, Türk beyliklerini, tarihimizi ve dahası Ahlat’ta oluşan medeniyetimizin büyüküğüne şahit olmuş olursunuz. Burayı ziyaret edecek okuyucularıma tavsiyem bir rehber eşliğinde ziyaret etmeniz. Divriği de kendini tarihe adamış Mustafa Yıldırım abimiz gönüllü olarak ve hiç bir ücret talep etmeksizin buraya gelen ziyaretçilere tanıtmaktadır. Kendisinden Allah razı olsun. Böylesi insanlar az bulunur. İnşaallah gönüllü yaptığı bu hizmeti Kültür Bakanlığı görür de kendisine Kültür Elçisi nişanesini verir.
Ayrıca bu muhteşem eseri ziyaret edecek okuyucularım orada gölge çıktığı zaman diliminde bulunup kapı üzerindeki gölgenin önünde fotoğraf çektirip o fotoğrafı Mustafa Yıldırım abimize tabettirerek bir hatıra olarak saklayabilirler. Böylesi eserlerimize sahip çıkıp milletçe o eserleri korumalıyız.