İşte Arseven’in o yazısı;
Kırk yıl boyunca, “Kemalistleri”, “İslamcıları”, “Muhafazakarları”, “Liberalleri”, vs. ayakta uyutabilmeyi başarmış müthiş bir terör örgütünden bahsediyoruz.
Her “LİDER”in en mahrem alanlarına sızabilmeyi, kamudaki kadrolaşmasını, yedeğin yedeğine kadar gerçekleştirebilmeyi başarmış müthiş bir terör örgütünden bahsediyoruz.
Bir zamanlar “masonlar” gündemdeydi…
İtinayla yetiştirip devlete, sivil toplum örgütlerine vs. yerleştirdikleri adamlarıyla ülkemizi kuşatan “Siyonizm Uşakları”nın başımıza ne sıkıntılar getirdiklerinden nice bahis…
Samanyolu ekranlarında uzun süre program yapan Engin Noyan'la Konya'ya gidiyorduk…
“Ben bunların ne şerli adamlar olduklarını gördükten sonra uzaklaştım. Allah bunların şerrinden bütün ümmeti kurtarsın!” deyince Sayın Noyan…
Konu, bendenizin tahrikiyle “Masonlara” gelmişti…
“Masonların çalışma yöntemlerini esas alan bir ekip!”
Ortak teşhis buydu.
Yıllar sonra gördük ki, masonlara “rahmet” okutur bir yapıymış bu.
Bunların bu kadar tehlikeli olduğunu vaktinde görebilmek elbette çok zor işti.
Onu, bunu bırakın; Rahmetli Erbakan Hoca'nın yayın organı Milli Gazete'nin bile Fethullah Gülen'i savunan manşetleri var!
“Muhafazakâr Medya”da, Fethullah Gülen'i en az savunan mevkutelerden biri Milli Gazete'dir ama nihayetinde manşetlerden savunduğu da olmuştur.
ŞEYTANÎ BİR ZEKÂ!
Fethullah Gülen'in, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hemen bütün liderlerini, hemen bütün gazetelerini, televizyonlarını “kandırabilecek” kadar zeki bir adam olduğuna inanmak mümkün değil.
Onu yönlendiren, esir alarak kullanan bir “üst zekâ” var.
“Üst akıl” sözünü sevmiyorum, “Üst zekâ” daha iyi.
Biz, şimdilerde Fethullah Gülen ile uğraşmıyoruz.
“Üst Zekâ” ile uğraşıyoruz…
“Büyük Şeytan”la uğraşıyoruz.
BÜYÜK ŞEYTANIN OYUNU DA BÜYÜK!..
Kırk yıldır, bütün liderleri derece derece aldatabilmeyi başarmış “Büyük Şeytan” güdümlü bir terör örgütünden bahsediyoruz.
Bu örgütün etkinliğinin bitme noktasına geldiğini, oyunlarının tükendiğini düşünmek için sebep göremiyorum.
Evet; özellikle 15 Temmuz darbe girişimi vesilesiyle vatandaşlarımızın kahir ekseriyeti gerçek yüzlerini gördü…
Bu oldu ama…
Devlet adamlarınızın birbirini izleyen ve daha da izleyecekmiş gibi görünen “şeytani oyunları” etkisiz kılabilme konusunda neler yapabileceklerini tahmin etmekte zorlandığımı da ifade etmek isterim.
Öyle zor bir durum ki…
“At izi ile it izi birbirine karışmasın, kurunun yanında yaş da yanmasın!” demek kolay.
Gel de “at izi ile it izini”, “yaş ile kuruyu” birbirinden ayır.
Bunlar öyle “adam”lar ki, her şeye ruhsatları var; icabında FETÖbaşına küfür bile edebiliyorlar…
Bununla birlikte, “masum” olduğu halde gürültüye giden yok mudur?
İftiraya, hatalı değerlendirmeye kurban giden?
Vardır elbet, olmaması mümkün değil.
FETÖ'cülerin FETÖ ile mücadeleyi sulandırmak için FETÖcü olmayanları “FETÖ”cü diye ihbar ettikleri, iftira attıkları söyleniyor.
Bunu yapabilirler mi?
Pekâla yapabilirler.
İşte…
Bugünlerde tuhaf listeler dolaştırılıyor piyasada.
Ohooo; bir bakıyorsunuz FETÖ ile alâkalı olmayan bakan, parti yöneticisi vs. neredeyse yok!..
Sosyal medya da pislik deryası; bugüne kadar FETÖcülükle suçlanmamış tek bir adam yok adeta.
Bir tarafta da…
“Bizimki haksız yere görevden alındı, hapse atıldı!” diyen ana, babalar, kardeşler, akrabalar, arkadaşlar var…
“Kavurmacı vakası”na ilişkin makûl tepkiler de, FETÖ çevreleri tarafından iyice istismar edildi, bunu sosyal medyadaki tartışmaları izleyince rahatlıkla görebiliyorsunuz.
FETÖ terminolojisinin kullanıldığı birçok hesaptan “tepkiler” yükseliyor.
“Makûl” tepkiler, FETÖ tarafından istismar edilerek, bir büyük “muhalefet hareketi” oluşturuluyor.
Recep Tayyip Erdoğan'ın önderlik ettiği “Yeni Türkiye” hareketinin önünü, böylece kesilmek isteniyor.
FETÖ TEZGÂHI İLE MÜCADELE İÇİN.. BUNDAN SONRA?..
Neler yapmak lâzım?..
Öncelikle, yazılı, görsel medyaya ve özellikle de sosyal medyaya çekidüzen vermek lâzım.
Bu platformlarda işlenen suçların cezaları çok düşük.
Sosyal medyada terör propagandası yapan, FETÖ veya bir başka terör örgütünü öven, teröristleri masum göstermeye çalışan kişi ve gruplarla…
Medyaya, özellikle de sosyal medyaya “çekidüzen” vermek şart.
Her önüne geleni “FETÖcü” diye damgalayarak, FETÖ ile mücadeleyi sulandırmaya çalışan kişi ve grupların ağır cezalarla karşı karşıya kalmaları gerekir.
Başka neler yapmak lazım;
Bu yedi kişilik OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu, iyi de yetersiz…
Bu heyet, onbinlerce dosyayı inceleyip, her vaka için sağlıklı sonuçlara ulaşabilir mi?
Buna vakit ve enerjileri kâfi gelir mi?
Çok zor.
Belli başlı, güvenilir sivil toplum örgütlerimizin de katkısıyla çok daha “verimli” ve “yeterli” bir komisyon oluşturulabilir mi?
Buna da bakmak lâzım.
Tek bir FETÖcüyü gözden kaçırmayan…
FETÖcü olmadığı halde gürültüye gidenlerin harcanmalarını da engelleyen bir yapı…
FETÖ öyle bir belâ ki…
Öyle kolay çözümü yok.
“FETÖ ile Mücadele Bakanlığı” kurulsa yeridir.
“At izi ile it izini birbirinden ayıran”, FETÖ ile mücadelenin stratejilerini sürekli olarak güncelleyen, uygulayan bir Bakanlık.
Yorum Yazın :Misafir
